2015 yılı konsept otomobiller açısından oldukça zengin geçti. Birçok firma gelecekte otomobillerinin nasıl görünebileceğine ışık tutan konsept modellerini birer birer sergiledi. Bu modellerde genelde elektrikli motorların kullanılması ve güvenlik ile yakıt tasarrufu gibi önemli detayların özellikle üzerinde durulması dikkat çekti. Yıl içerisinde ortaya çıkan konsept modellerin tamamına aşağıdan göz atabilirsiniz.
Ürettiği lüks sınıf otomobillerle tanınan ve James Bond filmlerinde de sıkça rastladığımız Aston Martin, bu yıl görücüye çıkardığı konsept otomobille sınırları zorladı. Şık tasarımının yanına kolay kullanımı ve çevre dostu olmasını da ekleyen Aston Martin DBX, performans konusunda da bir hayli iddialı. 4×4 olan otomobil, gücünü lityum sülfür hücreli motordan alıyor. F1 otomobillerinde kullanılan ve kinetik enerjisi geri dönüştüren (KERS) teknoloji de bu otomobilde kullanılıyor.
Daha çok motorsikletleri ve müzik enstrümanlarıyla tanıdığımız Yamaha, 2015’te konsept otomobilin tanıtan markalardan biri oldu. Gordon Murray tarafından tasarlanan otomobilin en öne çıkan özelliği tamamen karbon fiberden üretilen gövdesi. İki karbon fiber katmanın üst üste birleştirilmesiyle oluşan otomobil, görünüş olarak görkemli olsa da ağırlığı yalnızca 750 kilogram. Yamaha Sports Ride Concept‘in performansı hakkında henüz bir bilgi bulunmuyor.
Tasarım olarak diğer konseptlerin gerisinde kalan Toyota S-FR‘ı farklı kılan ise otomobilin iç aksamı. Tamamen yol tutuşu için özel olarak tasarlanan otomobilin motoru orta-ön kısımda yer alıyor ve böylece ağırlık dengesini çok daha iyi bir şekilde sağlıyor. Her tekerdeki bağımsız süspansiyonlar sayesinde dönüşlerde sürücüler kontrolü daha iyi sağlıyor ve yoldan çıkma riski oldukça azalıyor.
Çılgın otomobil tasarımları ve performans canavarlarıyla tanınan Bugatti bu yıl da bizleri şaşırtmadı ve Bugatti Vision Gran Turismo adlı, herkesin hayallerini süsleyecek bir otomobille karşımıza çıktı.
Aerodinamik konusuna odaklanan otomobilin üst kısmında bunun için özel bir hava kanalı yer alıyor ve bu sayede daha stabil bir şekilde yol alabiliyor. Ayrıca yine bu kanallar aracılığıyla havanın motora iletilmesi sağlanıyor. Bu özel tasarımın meyvesi olarak otomobilin saatte 400 kilometre hıza ulaşabildiği ifade ediliyor.
Geleceğin F1 araçlarının nasıl olacağını bizlere gösteren McLaren MP4-X, tasarımıyla olduğu kadar gelişmiş özellikleriyle de kendine hayran bırakıyor. Söz konusu konseptte savaş uçaklarında görmeye alıştığımız kokpit camı yer alıyor. Oldukça sağlam olan bu cam, kazalarda sürücünün ciddi şekilde yaralanmasının önüne geçiyor. Cam üzerine entegre edilen bilgilendirme sistemi sayesinde araçta oluşan sorunlar anında sürücüye haber veriliyor.
Bu yılın sürpriz konseptlerinden biri olan Bentley EXP 10, gelişmiş teknoloji ve üst seviye tasarımı tek bir otomobilde topluyor. Continental GT modelinde olduğu gibi W12 veya V8 bir motor kullanmak yerine bünyesinde hibrit bir motor bulunduran otomobil, performans alanında da oldukça iddialı. Dış tasarımda olduğu gibi iç tasarımda da sportif tasarımı yansıtan model, yüksek malzeme kalitesi ve göz alan detaylarıyla ön plana çıkıyor.
Listedeki konseptler arasında en sıradışı otomobillerden biri olan Mercedes Concept IAA, şekil değiştiren yapısıyla Transformers’ı gerçek hayata taşıyor. Saatte 80 kilometre hıza ulaşıldığında kuyruk kısmı uzuyor ve önde yer alan paneller açılarak aerodinamiğin daha iyi olması sağlanıyor. Tüm bu dönüşüm gerçekleştiğinde otomobilin sürtünme katsayısı 0,25’ten 0,19’a düşüyor. Böylelikle tüm gücünü elektrikten alan model, fazladan birkaç kilometre daha yol alıyor.
Tokyo’da düzenlenen otomobil fuarında otomobil tutkunlarıyla buluşan Mazda RX-Vision, sportif görünümüyle şirketin tasarım çizgisini devam ettiriyor. 1991 yılında 24 saat Le Mans yarışlarını kazanan ilk ve tek Mazda imzalı otomobil olan 787B’nin ruhani devamı olan RX-Vision, her üst seviye Mazda modelinde olduğu gibi Wankel motorunu kullanıyor. Bu motor yüksek yakıt tüketimi ve verimli olmaması nedeniyle 3 yıl önce rafa kalkmıştı. Ancak Mazda’nın Skyactiv-R adlı özel Wankel motorunun düşük yakıt tüketimi sağladığı ve çok daha verimli olduğu da söylenenler arasında.
Son zamanların heyecan verici konseptlerinden biri olan Mission E, tıpkı Tesla’nın otomobilleri gibi tamamen elektrikli yapıda olmasıyla öne çıkıyor. 600 beygirlik güçlü bir motora sahip olan otomobil, 0’dan 100 kilometre hıza yalnızca 3,5 saniyede ulaşıyor. Saatte 200 kilometre hıza ulaşması için ise 12 saniye yeterli oluyor. 2020 yılında yola çıkacağı belirtilen Mission E, 500 kilometreden daha fazla yol katedebiliyor ve 800 voltluk şarj sistemi sayesinde yalnızca 15 dakikada yüzde 80 oranında şarj edilebiliyor.
Frankfurt Motor Fuarı’nda tanıtılan Honda Project 2&4, motosiklet motorundan güç alan BAC Mano ve Ariel Atom gibi araçlara önemli bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. 999cc’lik V4 motora sahip araç, 6 vitesli çift debriyajlı şanzımanıyla hızlı vites geçişlerine olanak sağlıyor. Aracın 13 bin devirde 212 beygir güç üretebildiği belirtiliyor. Yere oldukça yakın tasarlanan araçta harici bir gösterge paneli bulunmuyor. Bunun yerine direksiyonun hemen üzerinde yer alan mini ekrandan gerekli bilgiler görülebiliyor. Aracın gerçekten satışa çıkıp çıkmayacağı şimdilik bilinmiyor.