Jaguar, tarihinde iz bırakmış ve en nadir modellerinden olan XKSS’i, Los Angeles’ta düzenlenen etkinlik için uzun bir çalışma sürecinin ardından tekrar bir araya getirdi.
Devam etmekte olan Los Angeles Otomobil Fuarı ve geride bırakmaya hazırlandığımız 2016 içerisinde düzenlenen bütün organizasyonlarda, otomobil üreticileri önümüzdeki yıldan itibaren segmentlerinde amansız bir mücadele içerisine girecek birbirinden güzel, farklı ve yeni modellerini tanıttı. Tanıtılan modellerin kimileri binlerce kişinin beğenisini kazanıp en çok satan modellerden olmak ve üreticisinin yüzünü güldürecek, kimileriyse bu dediğimizin tam tersi sonuçla karşılacak. Lakin bu otomobil kimsenin kayıtsız kalamayacağı, 2016’nın en “yeni” eski modeli olabilir.
Dünyada birçok şey yaşlanıp yıllandıkça güzelliğini kaybediyor. Bazı otomobillerse adeta bu kuralın en bariz istisnaları olarak karşımıza çıkıyor, tıpkı Jaguar XKSS‘te olduğu gibi. İngiliz üreticinin savaş sonrası en önemli otomobillerinden birisi olan XKSS, Jaguar’ın LeMans yarışlarında dominant olduğu zamanlarda kullanılan D-Type‘ın yol versiyonu olarak da biliniyor. Jaguar’ın 1954 ile 1956 yılları arasında ürettiği XKSS’in üretimi, 1957 yılında Jaguar fabrikasında yaşanan yangın ve üretilmiş 25 ünitenin 9 tanesinin kullanılamaz hale gelmesinin ardından sekteye uğrar. O tarihten günümüze kadar sadece 16 adet üretilen 60 yaşındaki Jaguar XKSS, dünyanın en nadir ve değerli otomobillerinden birisi olarak biliniyor.
Jaguar, tarihinin önemli otomobil modellerinden birisi olan XKSS’i, Los Angeles için teknik ekibiyle tekrar üreterek kullanıcıların karşısına çıkardı. 18 aylık üretim ve montaj süresinin ardından tekrar kullanıcıların karşısına çıkan XKSS, geçmişin ruhunu günümüze taşıyor adeta. Geçtiğimiz süreçte de birkaç restorasyon ve imalat projelerini yapan Jaguar ekibi, bu özelliğiyle tarihinde iz bırakmış modellerin yok olmasının önüne geçiyor. XKSS’in teknik değerlerine baktığımızda hiçte fena sayılmayan değerlere sahip olan 262 beygir güç üreteden 3.4 litrelik altı silindirli motorla karşılaşıyoruz. Tarihin derinliklerinde kalmış bu ve bu tarz otomobillerin günümüzde tekrar gün ışığına maruz kalması, “otomobil” tanımının nereden nereye geldiğini keyifli bir şekilde karşımıza çıkarıyor.