Kısa süreliğine bir araya gelme fırsatına eriştiğimiz Lotus Elise Sport 220, “modern mekaniklik” yetenekleriyle tadı damağımızda bırakıyor.
Bugün her otomobil üreticisinde olduğu gibi Lotus da elektrifikasyon çerçevesi içerisinde yeni bir döneme girmeye hazırlanıyor. 75. yaşını kutlamaya hazırlanan İngiliz üretici, 2021 yılında lanse ettiği Emira ile birlikte son benzinli modelini asfalta indirecek. Kökleri motor sporlarına, dayanan bir üretici için çok daha fazla ilgiyi hak eden bu dönüşümün marka için neler getireceğini hep birlikte göreceğiz. Kurulduğu ilk günden itibaren hafiflik ve yüksek sürüş kabiliyeti üzerinde ürünler ortaya koyan Lotus’un yeni dönem hamleleri öncesinde bir otomobilini deneyimlemek de bizim için fazlasıyla önemliydi. Bir süredir devam eden bekleyişimizin ardından, hava koşullarının da yüzümüze güldüğü bir cuma gününde Elise’in direksiyonu başına geçmek için yola koyulduk. Yaklaşık 6 yıldır ailede olan Lotus Elise Sport 220 ile gerçekleştirme şansı bulduğumuz bu deneyimde, markanın kurucusu Colin Chapman’ın felsefesinin bugün hala ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.
Elise’in Lotus tarihi içerisindeki geçmişi 90’lı yılların ortalarına uzanıyor. Pek çok kişi için “ölmeden önce kullanmanız gereken İngiliz otomobilleri” listesinde yer alan ailenin bu süreçte üç fazlı değişim ve geliştirme içeren versiyonları kullanıcılara sunuldu. Elan sonrasını temsil eden Elise, Ferrari Dino örneğinde olduğu gibi adını bir aile ferdinden alıyor. Dönemin marka sorumlusu Romano Artioli’nin torunu Elisa Artioli’den esinlenilerek yollara aktarılan bu otomobil, naif ve bir o kadarda “klasik spor” çizgileriyle sokakta görüldüğünde tüm dikkatleri üzerine çekme konusunda hiç zorlanmıyor. Dört metrenin altında uzunluğuyla ufak bir spor otomobil olan Elise’in, söz konusu performans olduğunda boyundan büyük işlere kalkışma konusunda da bir o kadar cüretkar olduğuna hiç şüpheniz olmasın. İlk nesillerinde Rover kaynaklı 1,6 litrelik motorun konumlandırıldığı Elise ürün gamı, günümüzdeki yüzünde Toyota kaynaklı 1,8 litrelik motor kullanıyor.
Diğer Lotus modellerinde olduğu gibi Elise de bizce kesinlikle bir deneyim otomobili. Bu sebeple kağıt üzerinde yazan rakamlar ile aracın yol üzerindeki yeteneklerini bambaşka noktalarda değerlendirmenin kaçınılmaz olduğu bir denklem söz konusu. Elise Sport 220’de Toyota’dan gelen 1,8 litrelik dört silindirli motor konumlandırılıyor. Süperşarj desteğiyle birlikte 220 PS güç ve 250 Nm’lik tork üreten bu motor, en alttan en üst devirlere kadar olan iştahıyla göz kamaştırıyor. Nitekim bu motorla birlikte 0’dan 100’e hızlanmasını 4,6 saniyede tamamlayabilen Elise Sport 220’nin maksimum sürat değeriyse 233 km/s olarak teknik tabloya yansımakta.
Modelin kağıt üzerinde altı çizilmesi gereken bir diğer noktası da “naif”liği getiren ağırlık tarafında. Lotus’un hafiflik geleneği çerçevesinde bizleri tüm donanımlarla 914 kilogramlık bir otomobil karşılıyor. Bugün pazara bakıldığında daha ufak motorlara sahip A segment araçlardan bile daha aşağıda konumlanabilen bu değerle birlikte, Elise Sport’un 235 beygir/ton gibi pek çok süper otomobile meydan okuyan değerine de parmak basmazsak haksızlık etmiş oluruz. Bilstein süspansiyon sistemi, Eibach yaylar, AP Racing ön fren kaliperleri, Brembo arka fren kaliperi ve elektronik diferansiyel kilidi de sürüş deneyimi tarafında motorun hayati tamamlayıcı elemanları olarak öne çıkıyor.
Markanın kurucusu Colin Chapman’ın çok sevdiğimiz ve hala geçerliliğini koruyan bir sözü var; “Gücü artırmak düzlükte, ağırlığı azaltmak ise seni her yerde hızlı yapar.” Bu yaklaşım günümüze kadarki süreçte temel felsefe olmaya devam ederken, hafiflik ve viraj kabiliyeti denildiğinde listeye Lotus’u yazmamıza olanak tanıyor. Elise Sport 220’nin 924 kilogram olarak verilen ağırlık değeri pek çok kişi için “hafif” olarak görülse de gerçek bir Lotus kullanıcısı için buradaki yaklaşım biraz daha farklılaşıyor. Test aracımızın üzerinde gelen ve bugün araçların olmazsa olmazı arasında yer alan; “Sony marka müzik oynayıcı, ses sistemi ve klima” gibi donanımlar burada opsiyon listesinde. Bu ve bunun gibi parçaların olmadığı versiyonlarda toplam ağırlığın kolaylıkla 900 kilogramın altına indiğini görebiliyoruz. Araçta konumlandırılan aynaların bile, hafiflik kaygısı gözetilerek plastik olması yüzümüzde oluşan tebessümün sebepleri arasında. Elektrikli camlar da bu otomobil için önemli bir “lüks” donanım konumunda. Test ettiğimiz model, tüm donanımlarla birlikte 135.750 dolarlık etikete sahip.
Biraz önce de bahsettiğimiz gibi Elise Sport 220 kelimenin tam anlamıyla bir deneyim otomobili. Tasarımın ve aerodinamik çerçevenin getirdiği dinamiklerle birlikte sürücünün araça girişi “hakkını vererek” gerçekleşiyor. Yere yakın sürüş pozisyonu ve kabin yapısı gereği sizi kokpitine biraz nazlı şekilde davet eden bir araçtan söz ediyoruz. Elise Sport 220’nin marjına bastığınız ilk andan itibaren, sırtınızda konumlanan motordan tatlı homurtular gelmeye başlıyor. “Gerçek sürücü”lerin isteyeceği türden bu ses, bizim için Beethoven’ın 9. Senfonisi’ni aratmayacak “notalar” gönderiyor.
Otomobilde hidrolik nitelikli bir direksiyon sisteminin konumlandırılmamış olması kollarınızla aynı anda hissedeceğiniz deneyimler arasında. Düşük hızda (özellikle park manevralarında) biraz kullanım zorluğu yaratan bu altyapı, yüksek hızlara ve virajlara gelindiğinde ise çok daha direkt ve tepkisel geri dönüşleriyle negatif yönlerini tamamen unutturmayı vadediyor. Oturma pozisyonu ve direksiyon derken Elise’de göz kamaştıran en önemli bölümlerden birisinin de 6 kademeli vites kutusu olduğunu söylememiz gerekiyor. Vitesin altyapıda uzanan aktarma parçalarının dahi cesurca ön planda olduğu bu şema, “ben manuel seviyorum”un bir seviye üzerindeki tutkuya hitap ediyor. Doğrudan “pist yalınlığını” çağrıştıran bu tercihin, günümüzdeki başka bir yol otomobilinde görmek çok da kolay değil. Fırçalanmış alüminyum olan topuz ve aksamın “short shift” yapısı, geçişler arasındaki keyfi de zirveye taşıyor. Elise Sport 220’de Alcantara kaplı üç kollu Momo direksiyon simidi ve sürüş yeteneklerine bu kadar uyan başka bir örneği düşünmekte, doğrusunu söylemek gerekirse zorlanıyoruz.
Güncel Lotus ürün gamının önemli isimlerinden birisi olan Elise, S3 ile birlikte yolun sonuna gelmiş durumda. 2021 yılında yapılan duyuruyla birlikte ailenin diğer üyeleriyle üretime veda edeceği resmiyete kavuşan otomobil, yerini elektrik geleceğine bırakacak. Markasının Formula 1 genlerini ve mühendisliğini yola aktarmada teknik ve tasarım kadar sürüş tecrübesine de yansıtmayı başardığı Elise, pek çok tarafıyla özel bir yerde konumlanıyor. Tatil için gidilen bir Ege kasabasından alınan, eve dönüp tadımı yapıldığında da tek bir damlasını bile ziyan etmeye kıyamadığımız zeytinyağı gibi, Elise de direksiyonu başına geçtiğinizde her saniyesini değerli kılan sürüşlere olanak tanıyan bir otomobil. Üretime veda eden modelle vedalaşırken kaliperlerden gelen çıtırtılar, bir sonraki Lotus buluşmasına kadarki yeni soru işaretlerini yazacağımız sayfaları hazırlamamızdaki iştahı diri tutmaya yardımcı oluyor.
Soft-top
Hafif 2 parçalı yüksek performanslı fren diskleri
Bilstein Spor Süspansiyon
Alcantara Direksiyon
Klima
Stereo ve Ön 2 Hoparlör
6 kademeli Manuel Şanzıman
1,8 lt V4 supercharger motor
AP Racing çift pistonlu ön kaliperler
Brembo tek pistonlu arka kaliperler
Elektronik Diferansiyel Kilidi
Eibach yayları
Yokohama Advan Sport lastikler
Parlak alüminyum vites topuzu ve deri el freni
Siyah kumaş ve deri gümüş kontrast dikişli spor koltuklar
Sürücü ve Yolcu Hava Yastıkları
Elektrikli camlar