Bu incelemeyi okuyorsanız, 2016 yılının büyük oyunlar dönemine resmi olarak giriş yaptığımızı anlamınızı isteriz. Deus Ex: Mankind Divided, hem bu senenin en büyük oyunlarından biri, hem de sorduğu sorularla uzun yıllar hatırlanacak çok kaliteli bir eser.
Oyunun akıllara durgunluk veren uzunluktaki açılış videosu bitip de, ana karakterimiz Adam Jensen olaya dahil olmak adına gökyüzünden süzülerek yere iniş yaptığında, Deus Ex ismine bu denli yakışır bir başlangıca şapka çıkarıyorsunuz. Zira oyuna ismini veren Deus Ex Machina tekniğinde, “makinesel bir tanrı” gökten iner ve hikayenin gidişatını kökünden değiştirir. Antik Yunan’da bunu vinç kullanarak yapıyorlardı mesela. Bu referans, Jensen’in olayların tüm gidişatını değiştirebilecek “tanrı” figüründe bir karakter olduğunu da gözler önüne seriyor. Eğer 2011 yılında çıkmış Human Revolution’ı oynadıysanız, yaşanan yok edici durumları ve Jensen’in buradaki rolünü zaten çok iyi biliyorsunuz demektir. Mankind Divided, Jensen’i çok daha önemli bir konumda hikayeye dahil ediyor ve sıkıntıların ölçeğini de, “tanrısal” bir figürün müdahalesine ihtiyaç duyulacak seviyeye çekiyor.