Thimbleweed Park incelemesi
0’ların başından itibaren oyuncu olmamışların kolay kolay heyecanlanmasını beklemediğimiz bir oyunla karşınızdayız. Yok eğer oyunculuk geçmişinize LucasArts biraz olsun temas etmeyi başarmışsa, şu an üstünüzü başınızı parçalayarak bu satırları okuyor olduğunuzu tahmin ediyoruz.
Eğri oturup doğru konuşalım. Başlangıçta farklı dedik, ilginç dedik, yenilik getirmişler dedik ve Telltale Games oyunlarını bayağı bir sevdik. Ancak şu an dönüp baktığımızda görüyoruz ki, bu oyunlar macera türünün ruhunda ne varsa alıp götüren yapımlar olarak karşımıza çıkıyor. Hoş onlar da artık Sam and Max’te yaptıkları kadar bu işin üzerine düşmüyor, onun da etkisi var ama neyse… Bir oyun türü muhakkak evrilebilir ancak temel unsurları aradan kaç yıl geçerse geçsin değişmez. 20 yıl öncenin strateji, rol yapma veya FPS oyunları ile günümüzün yapıtları arasında kozmetik çok değişiklik var lakin temel unsurlar oldukları yerlerde duruyor. Bu sıkıntıdan muzdarip tek oyun türü macera oldu belki de. Her şeyin temeli olan bulmacaları minimuma indirdiler bir kere, bazı oyunlara süs olsun diye bile koymadılar. Doğru zamanda doğru tuşa basma simülasyonu olup çıktı koskoca macera türü. İlle de piksel avcılığı yapalım demiyoruz ancak, güzel bulmacalar, kaliteli diyaloglar, tadında göndermeler bu türün olmazsa olmazlarıdır. İşte siz de böyle düşünüyorsanız, Thimbleweed Park tüm dertlerinize derman olacak demektir.