DEVLER LİGİNDE REKABET YENİLENEN MODELLERLE KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR. APPLE, BLACKBERRY, HTC, LG, NOKIA, SAMSUNG VE SONY’NİN EN İDDİALI AKILLI TELEFONLARINI BİR ARAYA GETİRDİK VE EKRAN, BAĞLANTILAR, ARAYÜZ, KULLANIM KOLAYLIĞI, KAMERA PERFORMANSI; KISACASI EN ÇOK MERAK EDİLEN ÖZELLİKLERİNİ BİRBİRLERİYLE KARŞILAŞTIRDIK Akıllı telefonlar birbirine (donanım olarak) her zaman çok benzemiştir. iPhone hayatımıza girdiğinden beri her yıl düzenli olarak spesifik bir özelliğin öne çıktığına şahit olduk. Önce bar tipi modeller piyasadan silinmeye başladı. Yerlerini tamamen tuşsuz dokunmatik ekranlı cihazlara bıraktı. Apple’ın sade mi sade tasarımıyla ortalığı kasıp kavurduğu, kolay mı kolay arayüzüyle büyük bir hayran kitlesi edindiği günlere alışma sürecimiz boyunca hep tasarım olarak onun benzeri olan ve mecburen onunla kıyaslanan ürünlerle haşır neşir olduk. Başka markaların telefonlarını Apple’a benzetmekten sıkılmaya başladıktan sonra, tasarım, arayüz ve işletim sistemi kriterleri akıllı telefonlarda ayırt edici olmaya başladı ve yavaş yavaş öne çıkarıldı. Rehberin görünümü, takvim entegrasyonu, sosyal ağların hayatımızdaki yerinin artmasıyla gelişen paylaşım olanakları ve kullanıcının hayatını kolaylaştırmayı amaç edinen menüler yaygınlaştı. Android marketin işe yarar uygulamalara kavuşması zaman aldı. Üreticiler, işletim sistemi üzerinde çalışan, kendi geliştirdikleri arayüzler üzerinde daha sıkı çalışmaya başladı. Yeni versiyonlarıyla kullanıcı deneyimini gittikçe daha da kişiselleştirmeye oynayan Google, iPhone’un birtakım sınırlandırmalarından kullanıcıları kurtardı. Uygulamaların çeşitlenmesi, gelişmesi ve çoklu görev kavramının önem kazanmasıyla yeni yarış, işlem gücü ve işlemci çekirdeği üzerine oldu. Sondan bir önceki büyük rekabeti; kamera, çekim efektleri ve megapiksel sayısı şekillendirmiş; tüm üreticiler ve markalar seri çekim, efektler, sahneler, kişiselleştirilebilir ayarlar gibi özelliklerle farklılaşmaya çalışmıştı. Ve tüm bu gelişmeler yaşanırken, her zaman, herkes, aynı şeyi yaptı. Tüm markalar en iyi sosyal medya entegrasyonunu sunmak zorundaydı; herkes aynı anda en iyi kameralı akıllı telefonu sunmak istedi; herkes en güçlü işlemciye sahip olduğunu iddia ederken yine tarihler hep denk geliyordu. Ama artık durum öyle bir hal aldı ki kullanıcılar yetinemez duruma geldi. Sadece iyi kamerası olan bir cihazı istemiyoruz. Kamerası çok kötü olan ama dört çekirdekli bir telefonla yetinmek istemiyoruz. Kasalar plastikse bize itici geliyor; ağır olmasını da eleştiriyoruz. Son dönemde rekabet, ekranların büyümesi ve 1920x1080 piksel çözünürlüğe kavuşması olarak şekillendi diyebiliriz. Büyük ekranları kontrol eden grafik birimlerinin güçlenmesi, işlemcilerin gelişmesi, dolayısıyla da bunu besleyecek pilin kapasitesinin artırılması yine tüm modern akıllı telefonlarda karşımıza çıkan özellikler. Yılların tecrübesiyle artık işleri rayına koyanların haricinde BlackBerry gibi işletim sistemini henüz şekillendirenler de var. Nokia da Windows Phone 8’i güncellemeye, yeni uygulamalarla seriyi güçlendirmeye çalışıyor. Tabii Samsung’un yazılımlar konusunda çıtayı çok yükselttiği de herkesçe kabul ediliyor. Sony ve LG’nin ekran teknolojileri, HTC’nin kamerası ve yıllar boyunca daha da gelişen arayüzü, iPhone’un pratiklikle yalını birleştiren felsefesi devler liginde rekabetini hep canlı tutmayı başarıyor. Şimdi Apple, BlackBerry, HTC, LG, Nokia, Samsung ve Sony, akıllı telefonlarının her yönüyle mükemmel olmasını istiyor. Onlar mücaledeye devam ederken biz de mükemmel olmayı başarıp başaramadıklarını irdeliyoruz. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU APPLE iPHONE 5 DONANIM BİLEŞENLERİ TEK TEK ELE ALINDIĞINDA ONDAN DAHA İYİSİ VAR. FAKAT GENEL ANLAMDA DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE iPHONE, GELİŞMİŞ MOBİL İLETİŞİM VE EĞLENCE CİHAZLARI ARASINDA LİDERLİĞİ UZUN ZAMANDIR KİMSEYE KAPTIRMIYOR Teknoloji dünyasına yön veren devrimsel ürünleriyle son zamanların en popüler markalarından biri Apple. iPod’dan sonra en çok ses getiren ürünü iPhone ile uzun zamandır lider konumundaki firma, gün geçtikçe daha da zorlaşan yarışta konumunu korumaya çalışıyor. Mobil iletişim ve eğlence cihazı, kısaca akıllı telefon denince ilk akla gelen iPhone oluyor. İlk olarak 2007 yılında hayatımıza giren iPhone bu süre zarfında çok gelişti. Serinin son ve en iddialı modeli iPhone 5 popülerliğin getirdiği yoğun eleştiri bombardımanı altında tarihe geçecek seviyede olmasa da beklenen başarıyı gösterdi diyebiliriz. 3GS ile 4 arasındaki gibi hem tasarım hem özellik anlamında köklü yenilikler sunan iPhone 5, şimdiye kadar üretilen en ince, en hafif ve en güçlü iPhone. Hep olduğu gibi siyah ve beyaz renk seçenekleriyle satışa sunuluyor. Bir önceki modele göre 28 gram daha hafif olan iPhone 5, metal çerçeveyi de anodize alüminyum gövdeyle değiştirdi. Apple’ın tüm ürünlerinde kullandığı bu malzeme siyah iPhone 5 modelinde boyanmış olarak karşımıza çıkıyor. Çok kolay olmasa da siyah modelin bu boyası darbelerle çıkıyor. Kullanıcılar tarafından olumsuz eleştirilen bu durum beyaz modelde neredeyse hiç yok. Çünkü onda metalin kendi açık renginde. Her zaman “farklı” ekran boyutlarıyla dikkat çeken diğer Apple ürünleri gibi iPhone 5 de sıra dışı. Tek elde kullanım ergonomisini korumak adına cihazı sadece dikey olarak büyüten Apple, son modelde 4 inç büyüklüğünde bir ekran sunuyor. DAHA UZUN EKRAN Apple rakiplerinin büyük ekran yarışına sessiz kalamayarak iPhone 5 modelinde daha büyük, pardon daha uzun bir ekran sundu. Aynen kasada olduğu gibi ekranın eni de bir önceki modelle aynı. 5 hatta 6 inçlik akıllı telefonlar üretilirken iPhone’un ekranındaki bu büyüme bazı kullanıcıları tatmin etmedi. Fakat işin özünde yeni model iddia edildiği gibi ergonomik bir kullanım sunuyor. iPhone’un başarısı birçok başarılı hamlenin doğurduğu bir sonuç. Uygulama geliştiriciler için büyük kolaylıklar sağlayan Apple, bu ekran değişikliğini de hem önceki modeller hem de yeni geliştirilecek uygulamalar için sorunsuz bir şekilde hayata geçirdi. Cihaz ekran çözünürlüğü açısından bir yenilik getirmiyor. iPhone 4 ve 4S yaklaşık 330 ppi yoğunluk sunarken iPhone 5, 326 ppi yoğunluk sunuyor. Bir zamanların lideri Retina ekran kullanım deneyimi açısından üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyor. Fakat rakiplerin birer ikişer daha yüksek çözünürlüklere ulaştığını da belirtmeliyiz. iPhone 5’in uzayan ekranı arayüzde daha fazla alana sahip olmanızı sağlıyor. Bu sayede ana ekrandaki uygulamalar da bir satır artırılmış. iPhone 5 ekranı 16:9 formatında. Böylece yeni nesil yüksek çözünürlüklü videoları kadraj kaybı olmadan izleyebiliyorsunuz. DONANIM VE GERÇEK PERFORMANS Teknoloji dünyasının genelinde olduğu gibi akıllı telefon ve tabletler arasında da yarış büyük oranda donanım odaklı ilerliyor. Sürekli daha çok RAM’e, daha güçlü işlemcilere sahip olan ürünler geliştiriliyor. Apple da ürünlerinde çağı yakalayan donanımlara yer veriyor. iPhone 5 üzerinde Apple A6 çipseti bulunuyor. Hem genel hem grafik performansı önceki modele göre çok yüksek olan yeni donanımda RAM miktarı da ikiye katlanmış. 1,2 GHz çift çekirdekli işlemci ve 1 GB RAM, rakipleri arasında ne yazık ki en düşüğü. Fakat sıkı bir teknoloji takipçisi daha çok çekirdeğin, saat hızının daha yüksek performans demek olmadığını iyi bilecektir. Zira yazılım en az donanım kadar önemli. Apple iOS işletim sistemiyle bu konuda tartışmasız lider. Önemli olanın cihazın vadettiklerini ne derecede yüksek performansla yerine getirdiği. Bu konuda iPhone 5 şimdiye kadar üretilen en başarılı akıllı telefon. Kararlı çalışan işletim sistemi akıcı bir grafik arayüz üzerinde muhteşem bir deneyim yaşatıyor. iPhone 5 grafik işlemci açısından da önceki modele göre daha güçlü. 4S modelinde çift çekirdekli GPU (grafik işlemci) bulunurken iPhone 5 üzerinde üç çekirdekli bir GPU tercih edilmiş. Bunların yanı sıra bağlantılarda da köklü değişiklikler görülüyor. Stereo ses çıkışı üstten alta alınmış. Önceki iPhone modellerinde bulunan 30 pinli geniş bağlantı noktası da “lightning” adı verilen yeni bağlantıyla değiştirilmiş. Yeni bağlantı daha yüksek bantgenişliği sağlayarak daha hızlı veri transferi yapılmasını sağlıyor. Ayrıca artık kablonun tersi düzü yok istediğiniz gibi ullanabiliyorsunuz. Mevcut kullanıcılar arasında azımsanmayacak bir kitle, kabloların çabuk bozulduğundan şikayetçi. Bu gibi sorunları henüz yeni olmasına bağlayabilirsiniz. Olgunlaştıkça gelişecektir. Tabii bu durum mevcut mağduriyetleri gidermiyor. Nadiren karşılaşılsa da orijinal bir kabloya “Bu kablo veya aksesuar onaylı değil ve bu iPhone ile güvenilir bir şekilde çalışmayabilir” uyarısını verdiğine bizzat şahit olduk. Yine de Apple’ın kullanıcı memnuniyeti açısından çok üst sıralarda olduğunu hatırlatalım. iPhone 5’i rakipleri karşısında güçlü kılan bir diğer özelliğiyse yeni kulaklıklar. İlk modelden beri değiştirilmeyen beyaz iPhone kulaklıkları nihayet yenilendi. Yeni tasarım sadece ergonomi olarak değil akustik olarak da daha başarılı. Daha güçlü bas ve tiz sesler, kulak ergonomisi açısından iPhone dünyası için devrim niteliğinde bir gelişim. Kaliteli ses konusunun ayrı bir uzmanlık olduğunu firmaların bu konuda diğer firmalarla birlikte çalışmasından anlayabilirsiniz. Bu açıdan iPhone 5 ile gelen yeni kulaklıkların bizzat üretici firma tarafından sunulan en kaliteli kulaklık olduğunu söylemek yanlış olmaz. Akıllı telefon ve tabletlerde görüntü paylaşımı da önemli bir özellik. Donanım yetersizliği sebebiyle önceki iPhone modellerinde olmayan TV’ye yansıtma özelliği iOS 6 işletim sistemiyle birlikte iPhone 5 üzerinde sunuluyor. 4S modelinden önceki cihazlarda kullanılamayan bu özellik, cihazın ekranının bire bir olarak TV’ye aktarılmasını sağlıyor. KAMERA DAHA GÜÇLÜ VE DAYANIKLI İlk modelden beri iPhone’lar fotoğraf ve video açısından üstün performans gösteriyor. Apple bu başarısını iPhone 5 modelinde de sürdürüyor. Geliştirilen iSight kamera çözünürlük hariç her konuda önemli yenilikler sunuyor. iPhone 4S’in kamerasında olduğu gibi 8 megapiksel çözünürlük sunan kamera daha kaliteli görüntüler vadediyor. Yüksek performanslı donanımın da verdiği güçle aynı anda hem HD video hem de fotoğraf çekebiliyor. Genel performansı yüzde 40 daha yüksek olan kamera 30 kare/sn değeriyle 1080p (Full HD) video kaydı yapabiliyor. Yüz algılama özelliği de eklenen kamera bunu otomatik olarak yönetiyor. Kullanıcıya bu konuda bir ayar sunulmamış. Kamera otomatik olarak algıladığı yüzlere göre pozlama yaparak kişilerin daha iyi görüntülenmesini sağlıyor. Kameraya iOS 6.0 ile eklenen panorama özelliği her ne kadar panorama uygulaması geliştiren firma ve yazılımcılar için kötü bir haber olsa da pratikliği ve başarısıyla kullanıcıları çok memnun etti. Cihazı sadece çekmek istediğiniz alan boyunca kaydırarak 240 dereceye kadar panoramik fotoğraf çekimleri yapabiliyorsunuz. Fotoğraf, video, Instagram tutkunu iPhone kullanıcılarının şimdiye kadar en büyük sıkıntısı çizilen lens plastiği oldu. iPhone 5’in kamera lensinin önündeki şeffaf bölüm plastik değil saf kristal. Böylece çizilmelere karşı çok daha dayanıklı. Görüntülü görüşme her ne kadar nadir kullanılan bir özellik olsa da Apple FaceTime uygulamasıyla bu özelliği de alternatiflerine göre çok daha başarılı olarak sunuyor. iPhone 5 ön yüzündeki 1,2 megapiksel çözünürlük sunan kamerasıyla 720p video kaydı yapabiliyor. Bu sayede diğer tüm iOS cihazları ve Mac OS işletim sistemli bilgisayarlarla zahmetsizce görüntülü görüşme yapabiliyorsunuz. Üstelik görüntü kalitesi oldukça yüksek. iOS 7 işletim sistemiyle birlikte FaceTime üzerinden sadece sesli görüşme özelliğinin de geleceğini belirtelim. ARTI-EKSİ + Güçlü GPU, zengin uygulamalar, kararlı işletim sistemi - Hafıza artırılamıyor, siyah modelin boyası sıyrılıyor SON KARAR iPhone 5 daha narin de olsa ince ve hafif kasasıyla sadece iPhone kullanıcıları arasında değil genel anlamda beğeni toplayan bir ürün. İşletim sistemi, uygulama marketi ve kaliteli uygulamalarıyla çok ama çok başarılı. Ekranını küçük bulanlar haricinde hakkında pek olumsuz eleştiri de bulunmuyor. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU BLACKBERRY Z10 HERKES AYNI SORUYU SORUYOR. BLACKBERRY’Yİ BU YENİ TELEFON KURTARIR MI? BİZ BU SORUNUN CEVABINI VEREMEYİZ ANCAK RIM ADINI BİR KENARA BIRAKARAK BLACKBERRY İLE YOLUNA DEVAM EDEN ŞİRKETİN BU DEFA ÇOK İYİ BİR İŞ ÇIKARMIŞ OLDUĞUNU GÖNÜL RAHATLIĞIYLA SÖYLEYEBİLİRİZ Bu BlackBerry Z10’u LOG ofisinde ikinci ağırlayışımız. İlkinde henüz piyasaya çıkmıştı ve incelemesini kaleme almıştık. O zamandan aylar sonra BlackBerry Z10’u tekrar gördüğümüzde fark ettik ki bu cihaz iPhone’u gerçekten andırıyor. Hiç alakası olmadığını da düşünebilirsiniz ama objektif davranırsak Samsung’un, Nokia’nın, HTC’nin Sony Xperia’nın tamamen bambaşka kasalarının yanında iPhone tasarımını en fazla andıran cihaz BlackBerry Z10 oluyor. Diğer yandan, iki telefonu yan yana getirdiğimizde iPhone 5, Z10’un yanında yavrusu gibi kalıyor. 4,2 inçlik, 1280x768 piksel çözünürlüklü BlackBerry Z10, 4 inçlik iPhone 5’e ekran büyüklüğü olarak en yakın akıllı telefon. BLACKBERRY HAVASI BlackBerry Z10, 1.699 TL’lik fiyatıyla Samsung, iPhone, HTC ve Sony dörtlüsünü solluyor. 1.800-1.900 TL’lik fiyat seviyesindeki diğer akıllı telefonlar karşısında ilk mücadelesini bu şekilde kazanmış oluyor. Telefonun kasası, cam ve plastiğin birleşimi. Telefonun alt ve üstünde ekrana sınır çeken iki şerit yer alıyor. Arka kapak da plastik malzemeden ancak buradaki dokulu ve kauçukla kaplanmış hissi veren yapı işleri değiştiriyor. Parlak metal parçaların bir araya gelmesiyle oluşmuş BlackBerry logosu, arka kapağa zımbalanmış gibi görünüyor. Telefon çok hafif de değil. Dolayısıyla da ucuz bir havası olmadığından emin olabilirsiniz. Sağ yandaki ses kontrol tuşları ve tepedeki açma kapama tuşunun alüminyum renginde olması da BlackBerry’nin kurmak istediği bu ağır havayı pekiştiriyor. Yeni işletim sistemine sahip Z10’da ana ekran tuşu bulunmuyor. Geri ya da seçenekler tuşları da yok. Telefon üzerinde yalnızca sağ ve üstteki fiziksel tuşlar var. İşletim sistemini en başta kullanmak zor ama alışmak kolay. Önceleri, geri tuşu olmadan bir önceki ekrana nası döneceğinizi şaşırıyorsunuz. BlackBerry 10’da tek bir ana ekran bulunmuyor. Sayfalardan oluşan uygulamalar menüsü, onun solunda açık olan uygulamaları gösteren bir ekran, onun da solunda tüm bildirim ve mesajları tek bir yerde toplayan BlackBerry Hub bulunuyor. BlackBerry Hub’da e-postalarınız, metin mesajlarınız, sosyal ağlarınız üzerinden gelen bildirim ve mesajlar bir arada görülüyor. Bu şekilde karışık görünmelerini istemezseniz her birini kendi başlığı altında da görüntüleyebilirsiniz. Söz gelimi Twitter hesabınızı kurduğunuz halde oradan gelen bildirimlerin Hub’da görüntülenmesini istemiyorsanız yalnızca Twitter’ın senkronizasyonunu kaldırabilirsiniz. Yeni işletim sisteminde çareler tükenmiyor. Uygulamaları kapatmak için ekranda alttan yukarı doğru parmağınızla bir çizgi çekmeniz gerekiyor. Tüm bu kapatılan uygulamalar esasında kapanmıyor ve açık uygulamalar / son kullanılanlar, Hub’ın sağındaki ekranda bir thumbnail görseliyle beraber yerini alıyor. Uygulamayı tamamen kapatmak isterseniz bu thumbnail’ın sol altındaki minik çarpı işaretine tıklamanızla uygulama son kullanılanlar ekranından kayboluyor. Aslında anlatması zor. Bugüne kadar gördüğünüz akıllı telefon işletim sistemlerinden biraz farklı. Gidip görerek incelemenizi kesinlikle tavsiye ediyoruz. KELİME TAHMİNLERİ Bize güvenin, BlackBerry 10 çok fazla seçenek sunan bir işletim sistemi. Tuş kilidini açmak için hangi hareketi yapmayı tercih edeceğiniz bile soruluyor. Tuş kilidini açmak için klasik yöntemle tepedeki tuş kilidi tuşuna basabilir daha sonra da ekranı yukarı sürükleyerek kilidi açabilirsiniz. Ancak illa ki fiziksel bir tuşa basmak zorunda değilsiniz. Kilitli konumdaki simsiyah ekran üzerinde parmağınızla en alttan yukarı doğru bir çizgi çizdiğinizde de kilit açılabiliyor. İşletim sisteminin şahsına münhasır özelliklerinden biri de klavyesi. Yeni BlackBerry Klavye, zahmetsiz yazma deneyimi sağlamayı amaç ediniyor. Siz yazdıkça klavye tuşları üzerine serpiştirilmiş kelime önerileri karşınıza çıkıyor. Bu yeni BlackBerry’nin en güzel özelliklerinden biri. O yüzden biraz daha detaylı anlatmaya çalışalım. Örneğin “kesinlikle” yazacaksınız ve yazmaya başlıyorsunuz. “Kesin” yazdıktan sonra l harfine sıra geldiğinde klavyede l harfinin üzerinde kesinlikle kelimesi küçük bir öneri olarak beliriyor; l harfine basmak yerine dokunduktan sonra parmağınızı kaldırmadan yukarı doğru sürüklerseniz kesinlikle kelimesi, metin kutucuğundaki yerini alıyor. Yine aynı kelimedeki i harfine gelmeden “kesin” kelimesi de öneri olarak i harfinin üzerindeki yerini alıyor. Kelimeyi bir çırpıda tamamlıyorsunuz. BlackBerry klavyenin önerileri bununla sınırlı değil tabii. Yazma tarzınızı öğrenip, daha hızlı, daha doğru ve en az zahmetle yazmanıza yardımcı olmak için yeni sözcükler de önermeye başlıyor. Yani zamanla size dair yeni şeyler öğrenerek bunları kullanmaya başlıyor. Bazı harfleri yanlış yazmaya eğiliminiz varsa merak etmeyin, klavye bunu da anımsıyor. Klavyeyle yeterince vakit geçirdikten sonra BlackBerry’nin üzerinde çok durduğu bir özellik olan zaman kaydırma modlu kamerayı incelemeye geçiyoruz. Telefonun kamerası 8 megapiksel çözünürlüklü. f/2.2 diyafram açıklığına sahip Z10’un kamera uygulamasında açıkçası diğer akıllı telefonlarda bulduğumuz zengin ayarları bulamadık. Sahne modları arasında otomatik, plaj veya kar, gece gibi seçenekler yer alırken, çekim modları arasında normal, seri çekim ve HDR bulunuyor. ISO, beyaz dengesi, pozlama telafisi ve benzeri kişiselleştirme seçenekleri BlackBerry’nin kamerasında yok. Ancak otomatik moda kendinizi teslim ederek çektiğiniz gündüz fotoğraflarında memnuniyetsizlik doğuracak bir durum görmeyeceksiniz. Renkler Xperia Z’nin yanında çok daha gerçekçi görünüyor. Objelerin kendi renkleri abartılmıyor, fazlasıyla canlı ama gerçek olmayan sahneler görmüyorsunuz. Bu anlamda iPhone’un kamerasıyla benzerlik gösteriyor diyebiliriz ancak ışık biraz bile azalsa görüntülerdeki grenin anında tavan yaptığı da görülüyor. Cihazın düşük ışık performansı vasat. Z10 üzerinde fiziksel bir kamera tuşu bulunmuyor. Aslında ekran üzerinde de bir deklanşör yok. Kamera açıkken ekranda herhangi bir yere dokunarak fotoğraf çekebiliyorsunuz ama asıl güzel olan ses açma kısma tuşlarını deklanşör olarak kullanabilmek. ÇİFT ÇEKİRDEK PERFORMANSI BlackBerry Z10’da çift çekirdekli 1,5 GHz işlemci bulunuyor. 2 GB RAM’in de yardımıyla açık uygulamalar arası geçişler çok hızlı. İşletim sisteminin kullanışlılığı zaten üst seviyede. Hiç tuşu bulunmayan bu telefona alıştıktan sonra Android’li cihazlara geri dönüş insana zor bile geliyor. Kullanıcı dostu yapısının dışında BlackBerry’nin üst düzey tarayıcı performansını da vurgulamak lazım. Şaşırtıcı derecede hızlı çalışan tarayıcıda Flash desteği de devam ediyor. Google’ın Android 4.0 ile kestiği Flash desteği iPhone’da zaten en baştan beri yoktu. Adobe Flash içeriklerini halen destekliyor olması BlackBerry adına küçük de olsa bir kazanç. BlackBerry’nin bir de cihazda yüklü gelen kendi harita uygulaması yer alıyor ki tepkileri oldukça yavaş, haritanın zoom in-out yapılırken yüklenmesi de uzun sürüyor. PİL STANDARDI GEÇMİYOR Bu kadar çeşitli özellikle doldurulmuş, klavyesi ayrı arayüzü ayrı güzellikte olan akıllı telefon BlackBerry Z10’u maalesef üçüncü parti uygulama anlamında asgaride kullanacaksınız. Daha doğrusu Android ve iOS uygulama marketleri yanında sönük kalan BlackBerry World sizi sınırlayabilir. BlackBerry Z10, iki günlük kullanımımız boyunca neredeyse beş dakikada bir tuş kilidinden çıktı, ekran parlaklığı hep en sondaydı, kablosuz bağlantı daima açıktı ve tarayıcı, kamera, BlackBerry Hub, uygulama menüsü arasında mekik dokuduk. İlk günün gecesinde tüm bağlantıları kapatan gece moduna aldığımız telefon ikinci günün ilk saatlerinde pilinin yüzde 10’un altına düştüğü uyarısını verdi. Bu uyarı verilmeden hemen evvel cihazın kamerasıyla oynuyorduk. Bu da süreci hızlandırmış olabilir. Uzun lafın kısası BlackBerry Z10’da da iş pil ömrüne geldiğinde özel bir şey olmadığını bilmelisiniz. Yoğun kullanıcıların telefonlarını her gün şarj etmesi gerekecek. ARTI-EKSİ + Tarayıcı hızı, arayüz - Uygulamalar yetersiz SON KARAR Pek çok platformu bir araya getiren bildirim ve mesaj merkezi BlackBerry Hub, arayüzün geneline hakim olan sadelik, kolay kullanım, hızlı tarayıcı ve ekran özelikleri BlackBerry’de hoşumuza giden detaylar oldu. Z10, BlackBerry’yi kurtarır mı bilmiyoruz ama cihazın çok başarılı bir akıllı telefon olduğundan eminiz. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU HTC ONE HTC, TASARIMINA HER ZAMAN FAZLASIYLA ÖZEN GÖSTERDİĞİ AKILLI TELEFON SERİSİNE BİR YENİSİNİ EKLEDİ. ÖZELLİKLE KAMERASININ SUNDUĞU FARKLI VE YARATICI ÇEKİM ÖZELİKLERİYLE, DEVLER LİGİNE ÇOK İDDİALI BİR GİRİŞ YAPAN HTC ONE BAKALIM BU İDDİASINI KANITLAYABİLECEK Mİ? Yakın bir zaman öncesine kadar hem tasarım hem de arayüz anlamında kendini tekrar etmekle eleştirilen HTC, yeniklikçi bir adım attı ve HTC One’ı duyurudu. HTC’nin şimdiye kadarki en başarılı akıllı telefonlarından biri olmayı başaran One; yenilenen arayüzü, en başarılı ses deneyimlerinden birini vadeden BoomSound teknolojili hoparlörleri, alüminyum kasası ve UltraPixel kamerasıyla Android cephesindeki en güçlü alternatiflerden biri haline geldi. HTC’nin telefon tasarımları eskiden beri hep belli bir kalite çizgisizin üzerinde oldu. Samsung’un oldukça eleştirilen plastik kasalı cihazlarını HTC’de hiç görmedik. Bu onlar için büyük bir artı tabii ki. Ancak başta da belirttiğimiz gibi HTC bir zaman sonra tasarımlarda farklılaşmayı başaramadı ve birbirini oldukça benzeyen cihazlar piyasaya sürdü. Ancak One modeli bu tekdüze gidişe bir son verdi. Alüminyum malzemeden üretilen gövdesiyle bakanı bir daha kendine baktırmayı başaran One, belki de firmanın şimdiye kadarki en güzel modeli. Önü düz, arkası hafif kıvrımlı bir yapıda olan One, bu sayede ele çok iyi oturuyor. Telefonun sağında ses düğmesi, üstünde kulaklık girişi ve aynı zamanda kızılötesi verici işlevi de gören güç düğmesi, solunda microSIM kart girişi ve altında da MHL destekli micro-USB bağlantı noktası yer alıyor. Sol üst köşeye yerleştirilmiş güç düğmesi, telefonun en büyük fiziksel handikabı. İster sağ ister sol elinizi kullanıyor olun, tuş kilidini açmak için bu uzunluktaki bir telefonda parmağınızı en üste götürmek pek kolay değil. Bu düğmenin, sağ tarafta, ses düğmesinin hemen üzerinde olmasını tercih ederdik. Mevcut haliyle kullanımı zor. Telefonu düşürmemek için dikkatli olmanız gerek. HTC One’ın en dikkat çeken özelliklerinden biri de Full HD çözünürlüğündeki ekranı. Super LCD 3 teknolojili ekranın piksel yoğunluğu 468 ppi. Hem çözünürülük hem de ppi değerinin yüksek oluşu ekranı neredeyse kusursuz yapıyor. Keskinlik, kontrast ve renk tutarlılığı çok çok iyi. Güneş ışığı altında biraz zor görünüyor olması dışında hiçbir eksisi yok. BOOMSOUND VE ULTRAPIXEL HTC, Beats ile bir ortaklık içinde ve belli bir seviyenin üstündeki tüm HTC akıllı telefonlar Beats ses teknolojisi desteğine sahip. One da şüphesiz bunlardan biri ama onun ayrı bir silahı daha var. One’ın ekranının hem alt hem de üst tarafında boydan boya uzanan iki hoparlör var. Dahili ses yükselticilere sahip bu hoparlörler HTC’nin BoomSound adını verdiği özellik sayesinde bir akıllı telefondan beklenmeyecek seviye ve kalitede ses veriyor. Sesi sonuna kadar açtığınızda dahi çok az bir bozulma oluyor. Müzik dinlerken veya telefonunuzdan bir şeyler izlerken sesin azlığından hiç yakınmayacağınız garanti. Öyle ki, One’ınız varsa masa üstünde kullanmalık harici hoparlörlere bile ihtiyacınız yok. One’ın kutusundan çıkan kulaklık da oldukça iyi. Dışarıya ses vermeyen kulaklıklardan gelen baslar oldukça derin. S4’te bulunmayışı bir hayli konuşulan FM radyo One’da mevcut. Kolay kullanılan ve estetik bir arayüze sahip olan radyoda müzik dinlerken merak ettiğiniz parçaları tek bir dokunuşla Soundhound üzerinden aratabiliyorsunuz. HTC’nin One’la birlikte teknoloji sözlüğüne soktuğu yeni bir diğer kavram ise Ultrapixel. One’ın kamerasını ifade eden bu kavram, ultra yüksek çözünürlük manasına gelmiyor. Hatta tem tersine çözünürlük, rakip telefonların ikide biri hatta üçte biri seviyesinde. HTC One’ın kamerasında kullanılan sensör gerçekte dört megapiksel çözünürlük sunuyor. Ancak sensörün önemli bir yapısal farklılığı var. 1/3 inç büyüklüğündeki sensör üzerindeki pikseller normal sensörlerdekine kıyasla daha büyük. Piksellerin büyük olması sayıca daha az olmalarını sağlıyor ve bu sayede çekimlerde daha az verinin işlenmesi hızı artırıyor. Aynı şekilde fotoğraflar üzerinde işlem yapmak istediğinizde de hız farkı hissediliyor. Piksellerinin büyüklüğü üç kat daha fazla ışık almalarını sağlıyor. Özellikle ışığın yetersiz olduğu ortamlarda One’ın kamerası diğer akılllı telefonların kameralarına ciddi fark atıyor. Ancak kameranın genel performansı için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Çözünürlüğün düşük olması, çektiğiniz fotoğrafları sosyal ağlar üzerinden paylaştığınızda göze batmıyor ancak bilgisayarda, yüzde 100 boyutla görüntülediğinizde detay kayıplarını ve kirliliği daha iyi görüyorsunuz. En aydınlık ortamlarda yaptığımız çekimlerde bile renk doğruluğunda sapmalar var ve keskinlik çok çok düşük. Gece çekimleri ise gündüze kıyasla daha başarılı. HTC’nin de söylediği gibi sensörün daha çok ışık alıyor olması daha aydınlık fotoğrafları beraberinde getiriyor. Ancak falşlı çekimlerde kimi zaman kamera otomatik odaklama yapmada sorun yaşayabiliyor. Videoda ise durum daha iyi. Full HD çözünürlüğünde yaptığımız kayıtlarda rahatsız edici bir şeye rastlamadık. One’ın kamerası HDR ve panoramayı da destekliyor. Ayrıca yüzleri algılayabiliyor ve otomatik gülümseme yakalama özelliğini aktif hale getirdiğinizde çektiğiniz kişi gülümsediği anda kendiliğinden deklanşöre basıyor. HTC’nin One’la birlikte duyurduğu yeni özelliklerden biri de Zoe. Bir kamera uygulaması olarak tanımlanabilecek Zoe, birçok yararlı fonksiyonu bünyesinde barındırıyor. Örneğin çektiğiniz karelerin arka planındaki istenmeyen kişileri çıkarabiliyor, çektiğiniz grup fotoğraflarında herkesin gülümseyediği anı seçebiliyor, ekrandaki yüzler dokunarak her birinin güldükleri kareleri seçebiliyorsunuz. Zoe’nin sıralı çekim özelliği sayesinde de birbiri ardına çektiğiniz kareleri tek bir karede birleştirebiliyorsunuz. Zoe bu saydıklarımız yanında kullanması eğlenceli ve yaratıcı sonuçlar veren farklı fonksiyonlar da içeriyor. GÜÇ YARIŞINDA İDDİALI Akıllı telefonlarda kullanılan işlemciler artık bilgisayarları zorlar hızlarda çalışıyor. HTC One’ın işlemcisi de bu anlamda oldukça güçlü. Telefonda Qualcomm’un geliştirdiği Snapdragon 600 işlemci yer alıyor. İşlemcinin içinde 1,7 GHz hızında çalışan dört çekirdekli bir işlem birimi ve popüler akıllı telefonlarda gördüğümüz Adreno 320 görüntü işlem birimi bulunuyor. Bu ikilinin bir araya gelmesi telefona ciddi bir performans kazandırıyor. Benchmark testlerinin sonuçları da bunu doğruluyor. 3D Mark puanı 6637, AnTuTu puanı 23.977 ve Quadrant puanı 12.200 olan telefon, Samsung Galaxy S4’ün gerisinde kalıyor ama gücüyle birçok üst seviye rakibini geride bırakmayı başarıyor. Telefonun arayüzü de oldukça hızlı. Uygulamaların açılması, uygulamalar arası geçişler anlık gerçekleşiyor. Verilen komutlar da anında algılanıyor. One’ın, TV adını taşıyan ve Türkiye’de kullanılamayan bir uygulaması daha var. Televizyon rehberi, anlık video içerikleri ve EPG bilgileri uygulamayla geliyor. SENSE 5.0 En başarılı bulduğumuz Android arayüzlerinden biri olan Sense, zaman içinde sıradanlaştı ve kullanıcıların beklentilerini tam anlamıyla karşılayamaz oldu. Bunun farkına varan HTC, One’la birlikte Sense arayüzünün en yeni sürümü 5.0’ı duyurdu. Sense 5.0, devrim niteliğinde yenilikler barındırmıyor ama eski arayüze kıyasla çok daha minimal, çok daha sade ve çok daha estetik görünüyor. Sense göze hitap etmeyi başyarıyor ancak özellikle Samsung’un S4 arayüzüne kattıkları düşünüldüğünde yapılan değişikliğin makyajdan öteye gitmediği fark edilebiliyor. HTC One, S4’ün sıra dışı yeteneklerinden hiçbirine sahip değil ve bu hemen hemen aynı fiyata satılan rakibinin bir adım daha öne çıkmasına neden oluyor. Sense 5.0 arayüzünün en ilginç özelliği BlinkFeed. Widget benzeri bir yapı olan BlinkFeed, görünüm olarak Windows 8’in karolarını andırıyor. Akışları bir araya toplayan BlinkFeed’e Twitter ve Facebook hesaplarınızın yanı sıra çeşitli haber içeriklerini de ekleyebiliyorsunuz. Bu sayede tek bir platform üzerinden tüm güncelleme ve gelişmeleri takip edebiliyorsunuz. ARTI-EKSİ + Alüminyum gövde, BoomSound, işlem gücü, ekran - Zayıf kalan Sense arayüzü, kamera performansı SON KARAR CES 2013 sonrası Android cephesinde büyük bir hareketlilik başladı. HTC, tamamen yenilediği tasarım anlayışının ve arayüzün ürünü olan HTC One'ı çıkardı. Gördüğümüz en başarılı akıllı telefon tasarımlarından birine sahip olan One, yalnız görünümüyle değil Boomsound, Ultrapixel kamera ve Zoe gibi yenilikleriyle de kullanıcıların kalbini kazandı. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU LG OPTIMUS G YAZILIMIN ÖNEMİNİ BİZE VURGULAYAN İKİ GÜNEY KORELİ ÜRETİCİDEN BİRİ OLAN LG; AKILLI KAMERA ÖZELLİKLERİ VE FONKSİYONEL UYGULAMALARI İLE ÖNE ÇIKIYOR. NEXUS 4’ÜN ÜRETİCİSİNİN BU UYGUN FİYATLI MODELİ ARENADA FARKLI ÖZELLİKLERİNİ SERGİLİYOR LG Optimus G’nin ekranı 4,7 inç. IPS Plus özellikli ekranın renkleri çok canlı, bakış açınızı değiştirdiğinizde ekrandaki görüntü solmuyor, renkler ters dönmüyor. 4,7 inçlik ekran büyüklüğü 5 inçlik modellere tercih edilebilir gibi duruyor çünkü hem elde tutması daha kolay hem de çanta veya cepte taşıması. Ekran çok küçük olmamasına rağmen telefon elinizde dev gibi kalmıyor. Hele ki Xperia Z’nin köşeli tasarımından hoşlanmayanlar LG’nin yuvarlak hatlı kasasını daha çok beğenebilir. Öte yandan Optimus G, Xperia’nın sağlamlığına sahip değil. Arka kapağı sabit; SIM girişi sol tarafta ses kontrol tuşlarının hemen altında. Sağ yanda sadece açma kapama tuşu var. Kulaklık girişi üstte, mikro-USB girişi ise altta. Telefona önden bakıldığında görünen incecik, parlak metal görünümlü çerçeve, Optimus G’nin tüm havasını değiştiriyor; daha elit bir görünüm kazandırıyor. Telefon ağırlığı ve ölçüleriyle bu dosyada incelenen akıllı telefonlar arasında ortanca kardeş misali tam ortada yer alıyor. 8,5 mm kalınlığıyla incelikte üç modeli sollayan ancak diğer üçünün gerisinde kalan Optimus G, 141 gramlık ağırlığıyla da aynı durumda. Yeri gelmişken belirtelim; iPhone fanatiklerinin de tahmin ettiği gibi bu sayfalardaki akıllı telefonlar arasında en hafif ve en ince model iPhone 5. Ekran boyutu farkları olduğunu unutmayın. “ELCİ” LG arenadaki rakiplerinin yanında, fiyat olarak çok makul görünen, çok eğlenceli ve farklı özelliklere sahip bir akıllı telefon. Temel özelliklerini zaten biliyoruz; son modayı takip eden tüm büyük üreticiler gibi onun da dört çekirdekli 1,5 GHz işlemcisi, 2 GB RAM’i ve 32 GB’lık depolama alanı bulunuyor. Bunun 25 GB’ı kullanılabilir hafıza olarak görünüyor. Ekran Full HD değil ama HD: 768x1280. İşlem gücü ve grafik performansı değerlendirmeye daha sonra zaman ayıralım ve akıllı telefona katma değer sağlayan özel yeteneklerine bakalım. Gerek arayüzle gerek yüklü gelen uygulamalar aracılığıyla ilginç birtakım detaylara önem verildiğini görüyoruz. Kamera uygulamasının sesle kumanda edilebilmesi bunlardan biri. Fotoğraf çekmek için gövde üzerinde atanmış bir deklanşör tuşu bulunmuyor. Bunun yerine ekrandaki deklanşöre basarak ya da “kimchi” diyerek fotoğraf çekebiliyorsunuz. “Cheese Shutter” adındaki bu özelliği sayesinde LG; “smile”, “cheese”, “kimchi” ya da “LG” dediğinizde sesi algılıyor ve fotoğrafı çekiyor. Üstelik kulakları oldukça da iyi işitiyor. “Kameraya Kimchi deyince fotoğraf çekiyormuş.” cümlesi ile “Kimchi deyince çekiyor muymuş?” cümlesi kurulana kadar iki tane üst üste kareyi yapıştırıyor; hiçbir kimchi’yi kaçırmıyor. Hatta bazen gereğinden fazla hassas; ş, ç, s gibi fonetik olarak sert ve net harfler içerdiğinden olsa gerek, kimchi’ye benzeyen kelimeleri duyduğunda da deklanşöre basabiliyor. GENİŞ SEÇENEKLER 13 MP’lik kamera otomatik netleme yapıyor. Ekranda netlemek istenilen noktaya dokunarak da netlik ayarı yapmak mümkün. Kamerada görüntü modlarından renk efektlerine, HDR’den zaman yakalamalı çekime kadar pek çok seçenek sunan, kolay kullanımlı bir menü var. İkonların yerleşimleri güzel. Gayet anlaşılır simgeler kullanılmış. Artık kameralarda çok fazla akıllı özellik var ancak kısa bir kullanımdan sonra neyin nerede olduğunu öğreneceğinizden şüphemiz yok. Zaman yakalamalı çekim denen mod, hareketli objelerin her anını kare kare yakalamaya yarıyor. Klasik bir örnek: Zıplayan adam. Bu yolla belli bir hareketi art arda beş karede yakalayabilir ve ölümsüzleştirebilirsiniz. Objenizin hızlı hareket ediyor olması gerektiğini unutmayın. Duran adamı bu modda çekmeniz bir işe yaramaz. Arka kamera için en yüksek çözünürlük 13 MP, ön kamera için en yüksek çözünürlük ise 1 MP. Ön kamerada ekrana dokunarak netleme yapılamıyor. Portre çekimlerinin sonuçlarını güzel kılmak için “güzelleştiren” çekim modu düşünülmüş. Ekranın altında beliren ayar düğmesini sağa sola çekiştirerek güzelleştirmenin yoğunluğunu ayarlıyorsunuz. Ten bulanıklaştırılarak pudralıymış gibi bir görünüm kazanıyor. Tabii hem efektli bir fotoğraf olduğu hem de çözünürlüğü düşük olduğu için detaylar kayboluyor. Ana kamerada durum böyle değil. Az ışıkta çok zengin detaylar göremesek de güneş ışığı altında çekilmiş olanlar fena değil. İç mekanda çekilen fotoğrafların genelindeki grenli görünüm dikkatimizden kaçmadı. Full HD çözünürlüklü video kaydı yapmak mümkün. Video çekerken aynı anda fotoğraf da çekebiliyorsunuz. Videoya çekerken çimdik hareketiyle zoom yapılabildiği gibi izlediğiniz videoya da zoom yapabiliyorsunuz. OPTIMUS 3.0 QuickMemo, LG’nin ekran üzerine parmakla not alma uygulaması. Yazdığınız kalem ucunun kalınlığını, rengini değiştirebiliyor; yazdıklarınızı Defter’e kaydedebiliyorsunuz. İsterseniz anında e-posta, Bluetooth, Picasa üzerinden paylaşabilirsiniz de. Notu ister ekran görüntüsüyle beraber kaydediyor isterseniz de arka planı değiştirerek kaydedebiliyorsunuz. Bu not defteri ve ekrana yazarak not alma ister istemez aklımıza başka bir Güney Koreli üreticiyi getiriyor ancak biz LG’nin zenginlik kattığı arayüzünü incelemeye devam ediyoruz. QSlide, tek ekranda üst üste iki görüntüyü izlemenize yardımcı oluyor. Söz gelimi, videonun oynadığı pencereyi küçültüp büyütebiliyor, ekranda her hangi bir yere taşıyabiliyorsunuz. Hatta o pencereyi transparan hale getirebiliyorsunuz. Bu haliyle tam ekranda video oynamaya devam ederken, siz telefonu kullanabiliyorsunuz. QSlide özelliği sadece video ile sınırlı değil; takvim, internet, notlar ve hesap makinesi de yarı saydam halde ekrandaki diğer herhangi bir uygulama ile aynı anda kullanılabiliyor. Optimus 3.0 arayüzünün keşfedilmeye açık birkaç değişik özelliği daha var. Ekran üzerinde değil de ekranın altında kalan boş kısımda yer alan Android tuşları dokunmatik özellikte ve normalde kullanılmadığı zaman sönüyor. LG, onu bile kişiselleştirmemize izin vermiş. Ayarlarda alt bant üzerindeki kontrol tuşlarının ışığının ne kadar süreyle yanacağının seçimi kullanıcıya sunulmuş. Seçenekler arasında “her zaman yansın” da bulunuyor. Yüklediğiniz uygulamaları kaldırmak isterseniz uygulama ayarlarına kadar yorulmanıza gerek yok; menü ekranında sağ üstteki minik somun simgesine tıklayınca menüde yapabileceğiniz değişiklikler ekranda beliriyor. İstediğiniz uygulamayı hemen kaldırabilir, uygulamalar hakkında bilgi edinebilir, uygulamaları üst üste sürükleyerek klasörler oluşturabilirsiniz. Android, ana ekranlar üzerindeki uygulamaları klasörlerde toplamaya 4.0 versiyonundan itibaren izin veriyor ancak uygulama menüsü içinde klasör oluşturmayı daha evvel bir akıllı telefonda görmemiştik. LG Optimus G’nin Safety Care adında ilginç bir uygulaması var. Güvenlik bakım kılavuzu olarak Türkçeleştirilmiş uygulama, acil durumlarda seçtiğiniz kişi ya da kişilere acil durum mesajı gönderiyor. 112 gibi bir ilk yardım numarasını aradığınızda önceden belirlediğiniz kişiye de acil bir durumla karşı karşıya olduğunuzu söyleyen bir mesaj gidiyor. Mesajın içinde konumunuz Google Maps linki şeklinde yer alıyor. Uygulama aynı zamanda acil bir durumda çocukların konumunu da otomatik olarak mesajla gönderme işlevine de sahip. PERFORMANS 1,5 GHz dört çekirdekli işlemciden diğerleriyle benzer performansı bekleyebilirsiniz. Sahip olduğu Qualcomm Snapdragon S4 Pro işlemci en iyilerden biri. Telefonun deklanşör gecikmesi minimumda; seri çekimde altı kare art arda çekiyor ve anında işliyor. Oyunlarda ve videolarda Adreno 320 iyi iş görüyor. Yüksek veri hızına sahip videolarda sorun olmadı, ta ki 9000 kb/sn’nin üzerinde bir video oynatmaya kalkana kadar. Gerçi aynı videoyu sorunsuz oynatan başka modeller bu dosyada var ancak normalde telefondan izleyeceğiniz videoların veri hızı değeri o derece yüksek olmayacak. Pil ömrü standart. Normal şartlarda, hemen hemen her akıllı telefon kullanıcısı Optimus G’yi bir günden biraz daha fazla kullanabilecektir. Yalnız, incelediğimiz diğer modellere göre daha hızlı ısındığını gördük. ARTI-EKSİ + Zengin LG uygulamaları, kullanışlı arayüz - Hızlı ısınıyor, hafıza artırılamıyor SON KARAR Eğlenceli bir telefon ve iyi bir asistan olan Optimus G, Google’ın son Nexus’unun üreticisi olan LG’nin en iyilerinden biri. Göz kamaştıran bir tasarım yok ancak kasa ince ve şık görünüyor. Kamera uygulamasındaki detaylar eğlenceyi artırırken Full HD ekranlı olmayışı, kullanıcıları satın almaktan vazgeçirebilir. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU NOKIA LUMIA 920 NE ANDROID NE DE iOS DİYENLER İÇİN EN GÜÇLÜ ALTERNATİF NOKIA’NIN WINDOWS PHONE 8’Lİ LUMIA SERİSİ. LUMIA’LARIN LİDERİ İSE 920. BİRBİRİNİN AYNI GİBİ GÖRÜNEN, HERKESİN ELİNDEKİ TELEFONLARDAN SIKILANLAR BU TARAFA BUYURSUN Nokia, giderek kan kaybetmeye başladığı akıllı telefon pazarında büyük bir hamle yaparak yıllardır kullandığı işletim sistemi olan Symbian’dan vazgeçmiş ve Microsoft’la anlaşmaya varmıştı. Windows 8 işletim sistemini kullanan modeller piyasaya çıkmaya başladıktan sonra da Nokia adına büyük gelişmeler yaşanmadı ancak firma yılların deneyimini Windows’lu telefonlara başarıyla yansıtması sayesinde piyasadaki en başarılı serilerden biri ortaya çıktı. Lumia serisinin yakın bir zaman öncesine kadar amiral gemisi olan modeli 920’ydi. Kısa bir süre önce duyurulan Lumia 925, yeni özellikleriyle tahtın yeni sahibi oldu ancak Türkiye’de henüz piyasaya çıkmadığı için dosyamızda yine 920’yi ele alacağız. Nokia’nın tasarım konusundaki tecrübesi ve malzeme kalitesine verdiği önem malum. Lumia 920, bu iki ögenin neredeyse kusursuz bir şekilde bir araya geldiği bir cihaz. Telefonun ana malzemesi bir nevi plastik olan polikarbondan. Kıvrımlı bir forma sahip olan gövde tasarımı sayesinde telefon konforlu bir şekilde elde tutuluyor. Yekpare gövde, ekran ve altında kalan tüm bileşenleri içine alan bir yapıda. Bu da göze hoş gelen bir bütünlük yaratıyor. Telefonun sağ tarafında kalan ses, güç ve kamera düğmeleri dışında dışarıya taşan hiçbir parçası yok. Bu düğmelerin yerleşimi de mükemmel. Telefonu tutuş şekliniz ne olursa olsun her düğmeye rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Lumia 920’nin özel gövdesinin üst kısmında kulaklık girişi, microSIM kart yuvası ve konuşmalarda çevre gürültüsünü engellemeye yarayan ikinci mikrofon yer alıyor. Sol kısmı boş olan telefonun altında ise hoparlör, ana mikrofon ve micro-USB bağlantı noktası bulunuyor. Bir şeyin eksikliği dikkatinizi çekmiş olabilir, Lumia 920’de microSD kart yuvası yok. Yani telefonun hafızası artırılamıyor. Neyse ki dahili hafızası 32 GB da kart eksikliği çok sıkıntı yaratmıyor. Ana hatlarıyla oldukça beğendiğimiz tasarımın en büyük handikabı 10,7 mm’lik kalınlık ve 185 gramlık ağırlığı. Lumia 920, rekabet içinde olduğu akıllı telefonların en kalın ve en ağırlarından biri. Öyle ki kimi markaların phablet olarak geçen cihazlarından (Bkz: Samsung Galaxy Note 2) bile ağır. Bu durum çok rahatsız edici değil ama yine de daha hafif olmasını tercih ederdik. EKRAN VE KABLOSUZ ŞARJ Akıllı telefon satın alırken en çok dikkat ettiğimiz kriterlerden biri de ekran. Lumia 920’nin 4,5 inç büyüklüğündeki ekranı 1280x720 piksel çözünürlüğünde ve IPS LCD panele sahip. IPS’in en önemli artıları, renkleri doğala yakın haliyle göstermesi ve farklı açılardan bakıldığında renk ve detay kaybına neden olmaması. Lumia 920’nin ekranı her iki anlamda da oldukça başarılı. Yalnız beyaz renkleri görüntülemede rakiplerinin daha iyi olduğunu belirtmemiz gerek. Lumia 920’nin beyazı tam beyaz değil, sanki üzerinde ince bir filtre varmış gibi hafif koyu görünüyor. İnç başına piksel değeri 332 olan ekran, parlaklık seviyesi ve kontrastıyla da çok çok iyi iş çıkarıyor. Siyah renkler soluk değil, gerçeğe bir hayli yakın görünüyor. Dayanıklılık için Gorilla Glass 2 ile kaplanan ekran oldukça hassas. Elinizde eldivenle dahi (yaz günü eldiven takmadık tabii ki, ekranla parmağımız arasına kalın bezler koyarak denemeler yaptık) ekranı rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Ekran, stylus kalemlerin yanı sıra tırnakla dokunmaya da tepki veriyor. Lumia 920’nin en eğlenceli özelliklerinden biri kablosuz şarj. NFC’nin avantajlarından biri olan bu teknoloji sayesinde haricen satın alabileceğiniz Nokia’nın şarj plakası veya Fatboy imzalı şarj yastığını kullanarak telefonunuzu şarj edebiliyorsunuz. Yapmanız gereken ilk şey bu iki şarj aletinden birini prize takmak sonrasında da telefonunuzu üzerine bırakmak. Belli bir açı, özel bir duruş yok. Yalnızca telefonun arka kısmının şarj plakası veya yastığına temas etmesi yeterli. Anında başlayan şarj işlemi telefonu aletlerin üzerinden kaldırdığınızda duruyor. Telefonu kabloyla şarj etmekten biraz daha uzun sürüyor olsa da hem daha güvenli hem de fazlasıyla kullanım kolaylığı sağlıyor olmasıyla kablosuz şarj tercih edilesi bir özellik. PUREVIEW TEKNOLOJİLİ KAMERA Nokia’nın telefon kamerası alanında geçmişten gelen ciddi bir birikimi var. Bu birikimdeki en büyük pay ise Nokia’nın ortaklık içinde olduğu Carl Zeiss desek yanlış olmaz. Dünyanın en büyük lens üreticilerinden biri olan Zeiss, Nokia’nın akıllı telefon kameraları için de lensler üretiyor ve bu sayede Nokia rakiplerinin bir adım daha önüne geçmeyi başarıyor. Lumia 920’de de Zeiss lensli, 8,7 megapiksel çözünürlüğünde bir kamera bulunuyor. Ancak pek tabii ki yalnızca lens her şeyi çözmüyor. Nokia da kameralarını geliştirmek için yeni teknolojiler üzerinde çalışıyor. Lumia 920’de kullanılan optik görüntü sabitleme teknolojisi buna bir örnek. Teoride bu teknoloji kameranın elinizdeki titremelerden oluşan bulanıklıkları gidermesi öngörülmüş. Ancak pratikte bu etkiyi görmek pek mümkün olmuyor. Özellikle ışığın yetersiz olduğu ortamlarda odaklamayı tam istediğiniz yerlere yapamıyorsunuz. Yapsanız dahi fotoğrafların kimi yerleri bulanık oluyor. Yani az ışıklı bir ortamda arkadaşlarınızın fotoğraflarını çekmek istediğinizde arka plan veya oturulan, bulunan yer net, arkadaşlarınız flu çıkabiliyor. Görüntü sabitleme motoru ters bir etki yapıyor ve bunu ayarlar üzerinden engellemek pek mümkün değil. Gün ışığı altında yaptığımız çekimler çok daha başarılı. Pozlama gayet başarılı ve gölgeler belirgin. Tek sorun fotoğrafların bir parça detaylardan ve keskinlikten yoksun olması. Videoda ise ibre tamamen tersine dönyor. Görüntü sabitleme teknolojisi tam anlamıyla tüm titreşimleri engelleyemese de (özellikle hareket halinde video kaydı yapıyorsanız) çok daha iyi iş çıkarıyor ve keskinlik bir sorun olmaktan çıkıyor. Kamerayı anlatırken biraz eksilere odaklanmış gibi olduk ama yanlış anlaşılmasın, Lumia 920’nin kamerası piyasadaki birçok telefonun kamerasından çok çok daha başarılı. NOKIA DOKUNUŞU Windows Phone 8’in ne kadar kullanışlı olduğu kişiden kişiye değişir ancak arayüzüyle, artık iyice sıradanlaşan işletim sistemlerine yeni bir soluk getirdiği kesin. İşletim sisteminin eleştirilen yönlerinin başında fazla detaylı ayarlara izin vermiyor olması ve uygulama marketinin rakiplerine kıyasla çok sınırlı olması geliyor. Fazla ayara izin vermiyor olması iPhone kullanıcıları için çok sıkıntı yaratmasa da Android’den geçiş yapacakları zorluyor. Uygulama sayısının sınırlı olması ise bizce halen Windows Phone 8’in önündeki en önemli engel. Microsoft’un sayıyı artırabilmek için çok daha ciddi hamleler yapması gerek aksi takdirde işletim sistemi kısa ve orta vadede rakiplerinin gerisinde kalmaya mahkum gibi görünüyor. Nokia’nın işletim sistemine getirdiği yenilikler var neyse ki. Bunların başında Nokia Haritalar geliyor elbette. Piyasadaki belki de en iyi mobil harita çözümü olan Nokia Haritalar, çevrim dışı olarak kullanabilmek için harita indirmeye izin veriyor oluşu, bulunduğunuz çevredeki mekanları gösteren “yerler” fonksiyonu ve kendi navigasyonuna sahip olmasıyla bütün artı puanları topluyor. Harita altyapısından yararlanan Nokia Bilen Göz uygulaması da Lumia 920’yi farklılaştıran özelliklerden. Artırılmış gerçekliği kullanan ve pusuladan da yararlanan uygulama, kamerayı açıyor ve siz etrafınızda döndükçe yakınınızdaki mekanlar ekran üzerinde görünüyor. Üstelik mesafelerine göre de sıralanıyorlar. Yeni keşifler yapmak için eğlenceli bir araç. Son olarak değineceğimiz Nokia Müzik var bir de. Nokia’nın albüm satın alınabilen, arşiv oluşturulabilen, internetten seçtiğiniz şarkıları dinleten uygulaması piyasadaki en başarılı müzik uygulamalarından biri. Uygulamanın Mix Radio özelliğiyle istediğiniz tarzda önceden hazırlanmış listeleri de dinleyebiliyorsunuz. ARTI-EKSİ + Tasarım, malzeme kalitesi, arayüz, kamera, haritalar - Ağır ve kalın, uygulama sayısı hala yetersiz SON KARAR Belki biraz ağır ve belki rakipleri gibi performans canavarı değil ama Lumia 920, Nokia’nın Windows’u seçerek yanlış bir yola girdiğini düşünenlere verdiği en güzel yanıt. Göz alıcı tasarımı bir yana kablosuz şarj desteği ile Nokia’nın harita ve kamera konusundaki üstünlüğü, onu farklı bir yere taşıyor. Tek sıkıntısı işletim sisteminin yavaş evrimi. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU SAMSUNG GALAXY S4 SAMSUNG, GETİRDİĞİ ARAYÜZ YENİLİKLERİYLE S4’TE ÇITAYI ÖYLE YUKARILARA TAŞIDI Kİ DİĞERLERİNİN İŞİ GERÇEKTEN ÇOK ZOR. İŞLEMCİ PERFORMANSINDA DA RAKİP TANIMAYAN TELEFON, KAMERASI, EKRANI VE FORMUYLA YENİ NESİL STANDARTLARI BELİRLİYOR Ne olduysa Samsung’un Galaxy S III modelini duyurmasıyla birlikte oldu. Tahtından edilemez görünen Apple’ın iPhone’u, çok büyük satış rakamlarına ulaşmayı başaran S III’ün gerisinde kaldı. Zaten rakiplerinde olmayan birçok sıra dışı özelliğe sahip olan telefon, Samsung’un hızlı gelen güncellemeleri ve rakipleri karşısında avantajlı bir konuma geçmesini sağlayan fiyatıyla milyonlarca tüketicinin tercihi oldu. Telefon en görkemli günlerini yaşarken, S4’ün söylentileri çıkmaya başladı. Birçokları Samsung’un yepyeni bir tasarıma ve standartları belirleyecek yeni teknolojilere sahip olacağını bekliyordu ancak Samsung bizi şaşırttı. Görünüm olarak neredeyse S III’le aynı diyebileceğimiz S4, biraz daha incelmiş, küçülmüş ve hafiflemiş olarak karşımıza çıktı. Elbette yazılımsal olarak yenilikleri de bünyesinde barındırıyordu. S III’e olan bu ciddi benzerliğin onun için dezavantaj olacağını söyleyenler oldu ancak satışlar gösterdi ki S4 Android cephesinin en iddialı akıllı telefonlarından biri. S III’ÜN İKİZİ Samsung’un ürünlerinde kullanmayı en sevdiği materyal hangisi diye sorsak eminiz birçoğunuz “plastik” yanıtını verecektir. S4’te de durum değişmemiş. Samsung hem kolay işlenebiliyor olması hem hafifliği hem de ucuzluğuyla yine plastik ham madde kullanmayı tercih etmiş. Bunun artıları saydıklarımızdan ibaret ancak eksileri de var elbette. Tamam, telefon hafif olmasına hafif ancak elinizdeyken verdiği his pek güvenli değil. Düşürürseniz bir tarafları kırılacakmış gibi geliyor. Siyah ve beyaz renk seçeneklerine sahip kasa malzemesi içinde ince parıltılar bulunuyor. Bu sayede ışık yönü değiştikçe telefon hafif hafif parlıyor. Telefonun yan kısmı ise fırçalanmış metal görünümünde bir şeritle çevrili. Telefonun sağ tarafında açma kapama düğmesi, üst tarafında kulaklık girişi, sol tarafında ses düğmesi alt tarafında ise micro-USB girişi bulunuyor. Çıkabilen ve oldukça esnek yapıdaki arka kapağın altında SIM yuvası ve microSD kart girişi mevcut. Kapağı kaldırdığınızda pile de ulaşabiliyorsunuz. Yani istediğiniz takdirde NFC destekli 2600 mAh’lik bu pili değiştirebiliyorsunuz. Arka kapaktan bahsetmişken yoğun bir şekilde parmak izi tuttuğunu belirtmek gerek. Telefonunuzun temizliğine takıntılıysanız elinizde mikrofiber bezle gezmeniz lazım. SUPER AMOLED EKRAN Samsung’un en büyük avantajlarından biri işlemciden ekrana kadar telefonlarında kullandığı birçok önemli parçayı kendinin üretebiliyor olması. Bu durum onları rakipleri karşısında bir adım öne taşıyor. Ancak bu demek değil ki Samsung’un üretimini yaptığı her parça piyasanın en iyisi. Özellikle ekran, Samsung’un en çok eleştirildiği yönlerden biri. Samsung, uzunca bir süredir üst seviye cihazlarında Super AMOLED ekran teknolojisini kullanıyor. LCD ekranlara kıyasla enerji tüketimi, siyah doygunluğu, incelik ve fiyat gibi avantajlara sahip olan AMOLED ekranlar, piksellerinin dizilimlerine göre de birbirinden ayrılıyor. Samsung’un AMOLED Plus adını verdiği ekranda her bir piksel üç farklı renk veren alt piksellerden oluşuyor. Plus ibaresinin olmadığı (Galaxy S4’ün ekranı gibi) AMOLED ekranlarda ise pentile olarak tabir edilen bir alt piksel dizilimi söz konusu. Bu dizilimde, her bir pikselde mavi / yeşil ve kırmızı / yeşil alt pikseller bulunuyor. Bundan ötürü renk tutarlılığında sapmalar oluyor. Samsung, S4’ün ekranında bir yeniliğe daha giderek alt piksellerin kendi içlerindeki dizilimini ve boyutlarını da değiştirmiş. Yine pentile formunda sıralanan alt piksellerden en büyüğü olan mavilerle ondan biraz daha ufak olan kırmızılar kare prizma şeklinde, aralarda kalan yeşil alt pikseller ise oval biçimli ve küçük. Pentile, ppi değerinde de algı farklılığına neden oluyor. 441 ppi’lık S4 ekranında aslında piksel başına 312 kırmızı ve mavi alt piksel, 441 yeşil alt piksel bulunuyor. iPhone 5’te ise her pikselde üç farklı renkte 326’şar alt piksel bulunuyor. S4’ün ekranı Full HD olmasıyla S III’ün ekranından ayrılıyor. Bunun yanında parlaklığı yaklaşık yüzde 25 daha fazla ve güç tüketimi yüzde 20 daha az. Ekran ayarlarında dinamik, standart, profesyonel fotoğraf ve film görüntü modlarından birini seçebiliyorsunuz. Ya da görüntüyü optimize et diyerek tüm işi telefona bırakabiliyorsunuz. Bizim en tutarlı bulduğumuz film modu. Renkler biraz soluk gibi görünüyor ama teknik olarak gerçeğe en yakın mod bu. Ekrana doğrudan baktığınızda renkler ve parlaklık kusursuza yakın denebilecek kadar iyi. Açı değiştirdiğinizde ise hafif renk değişimleri ve çok az parlaklık azalması göze çarpıyor. Tüm bu pozitif özelliklerin yanında S4’ü bir iPhone 5’le kıyasladığınızda ekranlar arasındaki bariz parlaklık farkını da görebiliyorsunuz. IGZO teknolojisi ile LCD ekranlar (iPhone 5’inki gibi) OLED’leri daha da zorlayacak gibi görünüyor. Sesten de bir parça bahsedelim. S4’ün ana hoparlörü sol arka kısımda. Mono hoparlörün ses kalitesi fena değil ancak gerçek anlamda bir müzik deneyimi yaşamak istiyorsanız HTC One’ın Beats destekli hoparlörleri listenin bir numarasında. S4’te FM radyo olmaması da pekala bir eksi olarak kabul edilebilir. 13 MEGAPİKSEL KAMERA Galaxy S serisinin iPhone’larla rekabette geri kaldığı alanlardan biri de kameraydı. S4’te kameraya ağırlık veren Samsung, çözünürlüğü 13 megapiksele çıkarmış. Bunun etkisi hem fotoğraflarda hem de videoda kendini belli ediyor. Kamera, detayları zengin, keskin ve renk doğruluğu yüksek fotoğraflar çekiyor. Bu durum yalnızca flaş kullanmadan yaptığınız gece çekimlerinde değişiyor. Bu anlamda HTC One çok daha iyi. Genel anlamda bir kamera kıyaslaması yapmak gerekirse iPhone 5’in kamerası S4’ünkinden birçok noktada daha başarılı. Samsung’un farkı ise yeni yaratıcı özelliklerde ortaya çıkıyor. Kameranın en dikkat çeken özelliği ana kamerayla çekim yaparken ön kamerayla da kendi fotoğrafınızı çekip bunu ana fotoğrafın istediğiniz herhangi bir yerine sabitleyebileceğiniz Dual Shot. Kendine özel çerçevelere sahip olan bu özellik kamera arkasında olduğunuz için anılardan da uzak kalmanızın önüne geçiyor. Hareketli fotoğraflar modunda ise kamera kısa bir video çekiyor. Sonrasında siz bu videonun istediğiniz bölgesini hareketlendiriyor, kalan kısmını donduruyorsunuz. Bu sayede GIF animasyonlarına benzer sonuçlar elde edebiliyorsunuz. En iyi fotoğraf ve en iyi yüz modları farklı kareler içinden en iyisini ve yüzünüzün en iyi çıktığını seçmenizi sağlıyor. Dram modu da hareketli objelerin art arda fotoğraflarını çekiyor ve bu kareleri tek bir karede bir araya getiriyor. Sesli fotoğraf modu ise deklanşöre bastıktan sonra 9 saniyelik bir ses kaydı yapıyor ve bu sayede fotoğraflarla birlikte bir mesaj da oluşturmanızı sağlıyor. Kamerada daha saymaya yerimizin olmadığı benzer birçok özellik bulunuyor. SAMSUNG’A ÖZEL ARAYÜZ VE UYGULAMALAR S4, Android işletim sisteminin 4.2 Ice Cream Sandwich versiyonunu kullanıyor ama Samsung yazılımsal anlamda Google’dan çok daha fazla çalışıyor. S4’te öyle ilginç ve yeri geldiğinde öyle işe yarayan fonksiyonlar var ki gelecekte nasıl telefonlar kullanacağımızı göstermesi açısından bu özellikler oldukça önemli. Bizim en beğendiklerimizden kısaca söz edelim. Parmağınızı ekrana dokundurmadan önizleme yapabilmeyi sağlayan Air View, elinizi telefon üzerinde sağa sola hareket ettirerek sayfalar ve içerikler arasında gezinmenizi sağlayan temassız kontrol, bir video izlerken başınızı farklı bir yöne çevirdiğinizde içeriği duraklatan ve yeniden ekrana baktığınızda oynatmaya devam eden akıllı duraklatma, sesli olarak söylediklerinizi farklı dillere çevirebilen S Translator ve tek bir S4 üzerinde çalan müziği diğerleriyle paylaşmanıza imkan veren Group Play. Hepsi hakkında uzun uzun yazmayı hak eden özellikler ancak yerimiz sınırlı. Kamerası iPhone’dan iyi değil, malzeme kalitesinde HTC One’ın üzerine çıkamıyor ve Xperia Z gibi su geçirmez değil ancak bu onu piyasadaki en akıllı telefonlarının başında gelenlerden biri olarak görmemize engel değil. ARTI-EKSİ + Yenilikçi arayüz, uygulama ve fonksiyonlar, ekran - Plastik gövde SON KARAR Android’li akıllı telefonlar arasında yetenekleriyle öne çıkan Galaxy S4, tasarımıyla One'ın, fiziki dayanıklılığıyla Xperia Z’nin ve kamera performansıyla iPhone 5’in gerisinde. Ancak tüm bunlara rağmen S4’ün yapabildiklerini yapabilen ikinci bir telefon ortada yok. Samsung yine en güçlü cihazlardan birine imza atmayı başarmış. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU SONY XPERIA Z XPERIA Z, SUYA VE TOZA DAYANIKLI OLUŞU İLE REKABETİ BAMBAŞKA BİR PLATFORMA TAŞIYOR ANCAK BAŞKA HİÇBİR AKILLI TELEFONDA HEM DÖRT ÇEKİRDEKLİ İŞLEMCİ, HEM ZARAFET, HEM DE FULL HD EKRAN BİR ARADA BULUNMADIĞI İÇİN BU ANLAMDA RAKİPSİZ KALIYOR Sony Xperia Z, 5 inç ekran, 1080p çözünürlük, 1,5 GHz dört çekirdekli işlemci, 2 GB RAM, 13 MP Exmor RS kamera özellikleriyle ünlenmiş ve iPhone’la Samsung rekabetinden sıkılan kullanıcılar tarafından öylesine benimsenmişti ki Sony’ye adeta bir kurtarıcı gözüyle bakanlar, bu yönde yorumlar yapanlar olmuştu. Hele ki suya ve toza dayanıklılığı, daha da ünlenmesine, büyük beklentiler içine girilmesine sebep olmuştu. Sony Xperia Z’yi görene kadar bizim de beklentimiz çok büyüktü. Ekranıyla insanı büyüleyen Xperia Z bir yandan çok zarif ama bir yandan da toz içinde kaldığında ya da ıslandığında bile sorunsuzca kullanılacak kadar dayanıklı. BAŞLARKEN Xperia Z’nin suya dayanıklı kasasının handikabı, microSD kart, microSIM, şarj ve 3,5 mm kulaklık girişlerinin minik kapaklar altında kalması oluyor. Şarj ettikten sonra veya müzik dinledikten sonra bu kapakları kapatmayı unutursanız su geçirmez telefonunuz su geçirebilir. Xperia Z’nin ekranının camı çizilmez ve darbeye dayanıklı. Hem IP55 hem de IP57 sertifikalarına sahip telefon tozdan etkilenmiyor, yarım saat boyunca 1 metrelik su altında kalabilecek kadar da suya dayanıklı. Özellikle yaz tatili döneminde denizde veya havuzda yaşanacak kazalardan etkilenmeyeceğini bilmek güzel. Teknik özelik anlamında belli bir standardı tutturmuş olan Xperia Z’nin şahsına münhasır bu özelliği onun farklılaşma yolunda başarılı olduğunun bir kanıtı. Kimi tasarımıyla, kimi yazılımıyla kimi de performansıyla öne çıkmaya çalışırken bu sertifikalar, Xperia Z’nin, kelimenin tam anlamıyla “rekabet kabul etmeyen” bir özelliği olarak görülüyor. EKRANDA IPS’İN ÖNEMİ Xperia Z’de 1,5 GHz dört çekirdekli işlemci, Adreno 320 GPU bulunuyor. Ekran performansının AMOLED’lerin yanında sönük kaldığını itiraf etmeliyiz. Tüm modelleri tek tek kullanma ve inceleme fırsatı bulduğumuz için karşılaştırma yapmak kolay oldu. Hele ki Sony’nin Mobile BRAVIA Engine 2 teknolojili ekranını Super AMOLED ekranlı Galaxy S4 ve IPS LCD panelli iPhone’la yan yana koyunca farktan etkilenmemek mümkün olmuyor. Buradaki “etkilenmek” maalesef Xperia Z için olumsuz anlam taşıyor. Her şeyden önce Xperia Z’nin ekranı farklı açılardan bakıldığında çok solgun görünüyor, renkler kaybolmaya ve ekran grileşmeye başlıyor. Ekrana tam karşıdan bakmadığınız sürece ne video izlerken ne de tarayıcıda gezerken gerçek renkleri görebiliyorsunuz. İkinci olarak Mobile BRAVIA Engine 2’nin de eleştirilmesi gereken yönleri var. Bu özellik açık hale getirildiğinde görsellerde öyle bir canlanma oluyor ki fazla abartılmış renkler gördüğünüzü idrak ediyorsunuz. Yani kapalıyken üretilen renkler daha gerçek. Hele üst üste açıp kapatarak farkı izlediğinizde insanın daha da fazla dikkatini çekiyor ancak bu normal kullanımda, durup dururken yapacağınız bir şey değil tabii ki. O yüzden bu canlı renk skalası bazı kullanıcıların hoşuna da gidebilir. Ancak onlar gerçek renkler değil, onu belirtelim. GÜNCELLEMEYE AZ KALDI Xperia Z, Android’in 4.1.2 sürümüyle çalışıyor. 4.2 güncellemesi için resmi açıklama bu satırların yazıldığı tarih itibarıyla yapılmış değildi ancak yakın zamanda güncellemenin yayınlanacağını tahmin ediyoruz. Android 4.1’i Google, Nexus 7 ile; Android 4.2’yi ise Nexus 4 ve Nexus 10 ile duyurmuş ve tanıtmıştı. Android 4.1 ile 4.2 arasında devrimsel farklar yok tabii ama kullanıcı deneyiminin gelişmiş olduğunu biliyoruz. Örneğin kilit ekranında daha fazla seçenek ve kişiselleştirme imkanı mevcut. Android 4.2’de birden fazla kilit ekranı kullanılabildiği gibi kilit ekranına da widget’lar yerleştirilebiliyor. Ayrıca bildirim çekmecesini tek değil iki parmağınızla aşağı çektiğinizde hızlı ayarlar menüsü açılıyor. Açılan bu hızlı ayarlar pek çok şey için kısayolları içerdiğinden işleri kolaylaştırıyor. Xperia Z’de bu yeniliklerin henüz hiçbiri bulunmuyor. Ancak kullanıcı dostu özellikleri kendi arayüzünde sunmaya çalışıyor. En fazla yedi ana ekran kullanılabilen Xperia Z’nin uygulamalar menüsünün sıralamasını alfabetik, sık kullanılanlar ya da son yüklenenler şeklinde değiştirmek mümkün. Kullanıcıların bazısının önem verdiği bir özellik. Android tuşları telefon değil ekran üzerinde. Yani Galaxy S4 gibi kullanılmadığında sönmüyor, kimse de seçenekler tuşuna basacağına yanlışlıkla geri tuşuna basmıyor. Uygulamalar arasında, telefonda yüklü gelen Sony uygulamaları dikkat çekiyor. Xperia Z’de yüklü olanlarla beraber etraftaki cihazlardan da Wi-Fi üzerinden bağlanarak müzik çalabilen Walkman, çalan şarkıyı dinleterek sanatçı ve parça bilgisine ulaştığınız TrackID, video montajlamaya yarayan Movie Studio, direksiyon başındayken telefonu navigasyona dönüştüren Sony Araba, tablet ve telefonu birbirine bağlayan Xperia Link ve Xperia’ların eski Timescape’inin yerini alan Socialife uygulamaları yüklü olarak geliyor. Socialife, kullanıcıların Twitter ve Facebook güncellemelerinin yanı sıra üye oldukları web sitelerinden de RSS takibi yapabilmelerine olanak tanıyor. Tüm güncellemeleri, o günün haberlerini ve ilginizi çeken şeyleri tek bir uygulama altından takip edebiliyorsunuz. Sosyal ağlar ve web dünyasıyla bağlarınızı sıkı tutan Xperia Z’nin bu mecralarla olan entegrasyonu fena değil. Xperia Z, fotoğraf ve video konusunda da iddialı. Bu iddiasını güçlendirmek için Exmor RS sensörünü ortaya koyuyor. 13 MP çözünürlüklü kamera, dünyanın ilk HDR videolu görüntü sensörüne sahip. HDR’li ve HDR’siz olmak üzere aynı mekanda, aynı videoyu peş peşe çektiğimizde HDR’li videonun diğerinden daha grenli olduğunu gördüysek de ters ışıkta kalan yüzlerin ve objelerin daha iyi seçildiği bariz ortada. Ama güneş ışığı altında olmayan, kısmen gün ışığının girdiği kısmen de aydınlatma kullanılan bir ortamda HDR’li videodaki genel karanlık ve grenler yüzünden görülemeyen detayların olması dikkat çekici. Fotoğraf için birçok seçenek sunuluyor. Örneğin arasından seçim yapabileceğiniz sahne modlarından biri yumuşak ten adını taşıyor. Bu modda yapacağınız portre çekimlerde modelinizin yüzüne pudra sürülmüş gibi bir efekt oluşuyor. Sony, kamerasını, sensörünü sonuna kadar övüyor ancak çektiğiniz fotoğrafları bilgisayara atıp baktığınız zaman az ışıkta çekilenlerin kötü göründüğünü, güneş altında çekilmiş karelerde bile fazlasıyla detay kaybı yaşandığını söylememiz gerek. Bu arada otomatik netleme diğer bazı modellerden daha yavaş kalıyor. Günlük, eğlencelik, sırf çekmiş olmak için fotoğraf çekebilirsiniz ama Xperia Z’nin kamerasıyla çekilen fotoğrafların genelinden, bastırıp da kullanmak şeklinde randıman alamayacağınızı düşünüyoruz. BİRKAÇ BASAMAK AŞAĞIDA Sony Xperia Z, döneminin mekanikleri gereği dört çekirdekli 1,5 GHz işlemci sahibi bir model. 2 GB bellek değeriyle pencereler arasında vakit kaybetmeden geçiş yapabiliyor; bir görevden diğerine hızlıca atlıyorsunuz. Açık uygulamaları görmek açılan ekranda, ham Android işletim sisteminde olduğu gibi son kullanılanlar sola dayalı olarak alt alta yer alıyor. En altta, Android tuşlarının üzerinde ise bir bant şeklinde hesap makinesi, notlar, ses kaydı, zaman sayacı uygulamaları yer alıyor. Acilen not tutmanız, ses kaydı almanız gerektiğinde ya da hesap makinesine ihtiyaç duyduğunuzda uygulamalar menüsünden arayıp bulmak zorunda kalmamış oluyorsunuz. Buradaki diğer Android modellerinde olduğu gibi tüm açık uygulamaları tek hareketle kapatmanın yolu yok. Tek tek sağa sola sürüklemeniz gerekli. Kullanım esnasında performans sıkıntı yaratmadı; yüksek bit hızındaki videoları oynatmaktan çoklu görevlere, yüksek grafik değerlerindeki oyunlardan tarayıcıda sörfe kadar pek çok işimiz yollunda gitti. Ancak sayıları görmeden rahat edemem diyenlerin, Xperia Z’nin 3DMark puanının Galaxy S4 ve HTC One’ın gerisinde kaldığını bilmesini isteriz. 2330 mAh’lik batarya sizi tam bir gün idare edebilir. Karşılaştırmalı dosyamızdaki en büyük pillerden biri; 2600 mAh’lik Galaxy S4’ten sonra ikinci sırada. ARTI-EKSİ + İnce ve dayanıklı kasa, uzun pil ömrü - Kamera performansı düşük, ekran soluk görünüyor SON KARAR Xperia Z’nin kullanıcıda yarattığı beklenti büyüktü. Biz de görüp kullandıktan sonra hayal kırıklığı yaşamadık. Aslına bakarsanız Android’li bir telefonun bu derece çeşitli özelliklere sahip olduğunu görmek bile sevindirici. Satın alma kararı vermek üzere olanlara not: Kamera ve ekranın problemli olduğunu unutmayın. Ürün listesi ve karşılaştırma ► GİRİŞ ► APPLE iPHONE 5 ► BLACKBERRY Z10 ► HTC ONE ► LG OPTIMUS G ► NOKIA LUMIA 920 ► SAMSUNG GALAXY S4 ► SONY XPERIA Z ► KARŞILAŞTIRMA TABLOSU KARŞILAŞTIRMA TABLOSU