Alien: Isolation incelemesi

24 Kasım 2014 12:48


ÖNGÖRÜLEMEYEN YAPI
Daha önce yapılmış olan Alien oyunları da korkutmayı amaçlıyordu ve merkezine Xenomorph’u alıyordu. Ancak başaramadıkları şey filmlerin ruhunu anlayamamalarıydı. Döneminin çok ilerisinde olan ve bilim kurgu türüne anlam kazandıran yapımlardan olan 1979 yapımı Alien filmi, izleyiciyi germek için ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Öldürücü bir düşman yaratıp onu durmaksızın gözümüze sokmak yerine “Acaba şu köşenin arkasından fırlar mı?” düşüncesiyle ürkütmeyi amaçlamıştı ve bunu çok iyi başarmıştı.

Alien: Isolation, bugüne dek yapılmış tüm Alien oyunları içinde bu ruhu en başarılı şekilde yakalayan oyun olarak karşımıza çıkıyor. Boğucu atmosferiyle klostrofobi sahibi insanı deliye döndürebilecek uzay istasyonunda ilerlerken devamlı olarak üzerinize akın eden düşmanlarla cebelleşmeyeceksiniz. Aksine, düşmanı gördüğünüz değil görmediğiniz zamanlara lanet ederken bulacaksınız kendinizi. Ürkütücü görüntüsüyle karşınızdaki odayı didik didik araştıran Xenomorph’un varlığı olmayacak sizi korkutan. Bomboş koridorda, ortada canınıza kastedebilecek hiçbir unsur olmadığında soluğunuzun kesildiğini hissedeceksiniz. Çünkü düşmanın ne zaman, nerede karşınıza çıkacağını bilememek oyunun en büyük kozu ve bunu o kadar başarıyla uyguluyor ki tahmin bile edemezsiniz.


Yapımcı firma Creative Assembly, Xenomorph için tamamen öngörülemez bir yapay zeka yaratmış. Hiçbir hareketi önceden belirli olmayan bu yaratık, tamamen özgür iradesiyle takılıyor ortalıkta. Yani bir oyuncu belirli bir odaya geldiğinde Xenomorph orada sadece birkaç saniye geçirip hemen uzaklaşabilirken, başka bir oyuncunun oyununda ise sırf canı öyle istiyor diye dakikalarca her bir köşeyi araştırmayı seçebilir. Üçüncü bir kişinin oyununda ise o odaya hiç uğramayabilir bile sevgili yaratığımız. İşte Alien: Isolation’ın en iyi yaptığı iş kesinlikle burası. Karşınızda attığınız her adımı dinleyen, göründüğünüz her anı yakalamaya çalışan bir yaratık var ve siz farkında değilken bile sizi izliyor.


Başta bunun nasıl bir his olduğunu anlamıyorsunuz ancak ilk birkaç ölümünüzün ardından yaptığınız her eylemin sonuçları olduğunu idrak ediyorsunuz. Bu da sizi koşmaktan ve fevri hareketlerden alıkoyuyor ister istemez. Beğenseniz de beğenmesiniz de bu oyunu gizlenerek ve her adımınızı üç kez düşünerek oynamak zorundasınız, başka bir yolu yok. Çünkü Xenomorph’u öldürmenin bir yolu bulunmuyor oyunda. Tıpkı filmde söylendiği gibi karşınızda mükemmel bir canlı bulunuyor ve sizden daha üstün olduğunu kafanıza vura vura ezberletiyor.

Elinizdeki silahların hiçbirisiyle öldüremediğiniz, en fazla kısa bir süreliğine kaçmasına sebep olabildiğiniz (O da bir yerden sonra) bir yaratığa karşı ne yapabilirsiniz? Saklanabilirsiniz ve kaçabilirsiniz, o kadar. Hoş, “Kaçabilirsin ama saklanamazsın” deyimini de sık sık hatırlatacaktır oyun size çünkü ne kadar dikkatli oynarsanız oynayın yine de Xenomorph bir şekilde sizi buluyor. Kimi zaman haksızlık seviyesinde yeteneklere sahip olduğunu düşüneceksiniz ama şikayetinizi duyacak bir kişi bile olmayacak etrafınızda.

Sayfa: 1 2 3 4 5 6 7

Paylaş