Tüm hızıyla devam eden Altered Carbon, yeni bir gizemi daha hikayeye dahil ediyor. Hikayenin tam ortasına düşen bu gizem, kafa karıştıran sonuçlara gebe.
Altered Carbon 1. sezon 2. bölümü Fallen Angel ismine sahip. Bu da girişte gördüğümüz sahneye bir gönderme aslında. Diziyi gökyüzünden düşen bembeyaz bir elbise içindeki kızla açıyoruz. Göl benzeri bir yere düşen kızın gökyüzünden gelmiş olması ise aslında ilk ipucumuz. Sarı saçlı bu kızımızın gökyüzünden düşmesinin tek bir sebebi olabilir o da hiyerarşik açıdan kendilerine gökyüzünde bir yaşama alanı sağlayan zenginlerin bulunduğu alanda bulunmuş olması. Bu karakteri aslında ilk bölümde de duymuştuk. Bancroft’un kurtarılmaya değer olmadığını ve ortada bir gizemin de bulunmadığını söyleyen Ortega masa başındaki işlerini sıralarken gökyüzünden düşen kızdan da bahsetmişti. Ancak karakterin hikayeye olan etkisi ise yeni yeni başlıyor. Mary Lou Henchy ölümüne doğru düşerken aslında hikayenin de tam ortasına konumlanıyor.
İkinci bölümdeki en önemli detaylardan biri ise Henchy’nin Ortega için önem taşıması. Zira bedeninin kaybolduğu düşünülen Henchy aslında Ortega tarafından gizlenmiş. Bunun sebebi ise Ortega’nın Henchy’nin katilini bulmak için hayli istekli olması. Bunun motivasyonunu sonraki bölümlere saklayan dizide Henchy vakası ise dizinin ilk bölümünde gördüğümüz protestoculara bağlanıyor aslında. Henchy ne yazık ki kortikal belleği zarar görmemiş olsa da hayata döndürülemiyor. Çünkü ailesinin dahi haberi olmayan bir şekilde din değiştirmiş. Neo Katoliklerin yer aldığı dizide insanlar ölümden döndürülmenin yanlış olduğu gerekçesiyle din değiştirip diriltilmeyi reddedebiliyor. Ancak Henchy’nin bunu ailesinden gizli yapmış olması da hayli şaşırtıcı. Ortega’nın şaşkınlığı da bunu öğrendiğinde görülebiliyor.
Kızın annesinin çektiği acıya dayanamayan Ortega ise Henchy’nin belleğini çalarak bedeni teslim etmeye karar veriyor. Belleğin çalınmasının sebebi ise ilk bölümdeki protestolara konu olan yasa. Söz konusu yasa BM’den geçerse cinayet kurbanları Neo-K dahi olsa ölümden döndürülerek katillerini ele verebilecek. Bu da yine hikayemiz açısından önem taşıyor elbette.
Bu bölümle beraber Ortega’yı da daha fazla tanıma fırsatı ediniyoruz. Karakterimizin pek “kurallara uyan” bir tarzı olduğunu söylemek mümkün değil. Zira ilk bölümde Kovacs’e yerleştirdiği takipçiyi kullanması yasak olmasına karşın gizli gizli kendi çapında bir soruşturma yönetiyor. Ortega’nın Kovacs’e bu kadar yapışık ve korumacı bir tavır sergilemesinin altında ise şüphesiz başka bir şeyler yatıyor.
Hem ön incelemede hem de ilk bölümde değindiğimiz gibi, Altered Carbon 1. sezon bölümleri yazılırken bir dizinin ekranda tutunabilmesini sağlamak için her türlü değişiklik yapılmış. İşte burada da karşımıza baba/ortak figürü çıkıyor. Ortega’nın iş yerindeki çalışma arkadaşının annesiyle de yakın bir iletişimde olduğunu görüyoruz. Karakterimizin Ortega’ya akıl vermeye çalışması, onu koruması da yine bir baba figürünü ortaya çıkarıyor. Zaten hemen ardından Ortega’nın babasının öldüğünü de öğreniyoruz. Ortega’nın kodunu değiştirerek Katoliklikten caymasında da bunun etkisi büyük.
Kovacs ise bu bölüm dedektiflik yeteneklerini bir parça konuşturarak işleri biraz ilerletiyor. Bu noktada karşımıza ise Bancroft’un avukatı Prescott çıkıyor. Prescott karakter olarak tam da kraldan çok kralcı diyebileceğimiz bir çizgide. Hiyerarşik düzende arada sıkışmış ve kendini üst kademeye almaya çalışan bir karakter Prescott. Haliyle aslında üst sınıftan olmasa bile alt sınıfı sürekli aşağı gören bir tavrı var avukatın. Bunu ise konuşmalarından fazlasıyla hissetmek mümkün. Öte yandan çalıştığı yere saygı ve bağlılığı da yine konumunu kaybetme korkusundan geliyor. Kovacs’e ihtiyacı olan verileri sağlayan Prescott, Bancroft’un gözü kapalı güvendiği karakterlerden. Prescott’un da üç beden değiştirdiğini ekleyelim. Dizideki klonlama tesisine girerken karakterin eski bedenlerini de gördük.
Kovacs iz sürerken bize Elçi eğitiminde öğrendiklerini de birbir gösteriyor. Kısa bir kanıt inceleme sahnesinden sonra aradığı ismi bulan Kovacs bizi Elliot ailesiyle tanıştırıyor. Burada bir es vermemiz gerek. Elliot ailesi kitapta da geçiyor. Ancak dizide ailede bir değişiklik yapılmış. Normalde sarışın olması gereken ve öldürülen genç kızımız dizide siyahi olarak tasvir edilmiş. Bu her ne kadar “çeşitliliği artırmak” için yapılmış bir hamle gibi dursa da aslında geçtiğimiz bölümde de bahsettiğimiz gibi dizinin illüzyonlarını inandırıcılaştırmak için bir çabası. Zira Kovacs’in Lizzie’nin fotoğrafına gördüğünde aklına gelen ilk şeyin Miriam Bancroft’a ne kadar benzediği olması gerekiyordu. Çünkü Laurens Bancroft’un iflah olmaz genel ev alışkanlığındaki seçiciliği Miriam’ın görünüşüyle sınırlı. Ancak dizi bunu bilmenizi istemiyor elbette. Küçük değişimler, büyük şaşırtmalara gebe.
Lizzie vakasındaki tek değişim de bu değil üstelik. Çok daha büyük değişimler söz konusu ancak onları hikayeyi spoilerlara boğmamak için ilerideki bölümlerde anlatacağız. Bu tercihlerin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğu tartışılır. Ancak kitabı okuduysanız diziyi izlerken sürekli senaristin kitaptaki bazı olayları çok beğendiğini ancak bu şekilde yeterince izlenmeyeceğini düşündüğü için onları alıp başka olaylarla harmanlayıp ortaya bu hikayeyi çıkardığını düşünmeden edemiyorsunuz.
Bu bölüm hikayeyi toparlamak gerekirse, Bancroft bir Met olduğu ve tabii ki aşırı zengin olduğu için çok az kişinin sahip olabileceği bir klonlama bankası hesabına sahip olduğunu öğrendik. Yedeklenmesinden önce Bancroft bir iş anlaşmasını imzalamak için Japonya’ya gidiyor. Klonlama merkezinde bilinci “ışınlanıyor”. Nasıl olduğunu anlayamadığı bir hızda işlemi tamamlayan Bancroft klonlama merkezinde geri uyanıyor ve karısı tarafından öpülerek karşılanıyor. Daha sonra eve dönmeyen Bancroft bir genel eve gidiyor ve sabaha karşı eve dönüyor. Hikayenin kalanında ise Bancroft yedeklenmesine 10 dakika kala kilitli bir odada sadece kendisinin ve karısının açabileceği bir kasadan alınan silahla vuruluyor.
Hikayede unutmamamız gereken bir diğer ayrıntı ise Kovacs’in Stronghold için hazırlanmış müzeye gittiği sahneydi. Savaşın hangi tarafından baktığınıza göre düşman değişiyor. Stronghold’da bulunan Kovacs Protektora’nın askerlerinin kahraman ilan edildiği bir simülasyon müzesine ayak bastığında elbette keyfi kaçıyor. Orada öldürülen diğer Elçi’lerin belleklerinin ise mavi değil yeşil ışıklarla hareket ettiği de gözden kaçmasın. Müzede anlatılan hikayeye göre Elçi’ler Stronghold’da masumlara saldırırken Protektora askeri tarafından öldürülüyor. Burada küçük bir kız çocuğuyla konuşan Kovacs, arkadaşlık kavramına sırt çevirdiğini gösteriyor. Bu da karakterimizin çevresine karşı takındığı umursamaz tavrının altındaki sebebi açıklıyor. Tüm arkadaşlarını kaybeden Kovacs, aynı hatayı bir daha yapmak istemiyor.
İkinci bölümde hikayeyi biraz daha genişletip bazı soruları cevaplayan Altered Carbon şimdilik hız kesmeden devam ediyor. Bakalım 3. bölüm de aynı performansı sürdürebilecek mi?
– Altered Carbon 1. sezon 1. bölüm “Out of the Past” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 2. Bölüm “Fallen Angel” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 3. bölüm “In a Lonely Place” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 4. bölüm “Force of Evil” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 5. bölüm “The Wrong Man” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 6. bölüm “Man with My Face” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 7. bölüm “Nora Inu” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 8. bölüm “Clash by Night” incelemesi
– Altered Carbon 1. sezon 9. bölüm “Rage in Heaven” incelemesi