Altered Carbon 1. sezon 3. bölüm “In a Lonely Place” incelemesi

04 Şubat 2018 20:30

Üçüncü bölümüyle entrikanın tam ortasına çeken Altered Carbon 1. sezon bölümleriyle hız kesmeden devam ediyor. Yeni bölüm Laurens Bancroft ve Tanrı kompleksine odaklanıyor.

Altered Carbon 1. sezon 3. bölüm In a Lonely Place ismiyle yayında. Bölüm ismi itibarıyla her ne kadar Lizzie Elliot’a odaklansa da aslında yavaş yavaş adımları toparlama ve kişilikleri tamamen tanıtma üzerine yoğunlaşmış. Üçüncü bölümde artık bir ilerleme görmek istediğimiz için açıkçası bize biraz yavaş geldi. Elçi öğretilerini hatırlayan Kovacs kendine bu Dünya’da bir ekip kurmaya karar veriyor. Bunun için de soluğu Lizzie’nin babasının yanında alıyor. Geçtiğimiz bölüm travmatik bir döngüye girdiğini öğrendiğimiz Lizzie’nin psikoterapisini ise yapay zeka Poe üstleniyor.


Poe’nun insanlara olan merakını da hesaba katınca aslında oldukça mantıklı bir tercih. Kovacs ise her ne kadar umursamaz tavırlarında ısrarcı olsa da karakterin içten içe “arkadaşlık” kurmaya başladığını fark etmemek imkansız elbette. Bu bölüm Lizzie’nin tedavisi karşılığında Kovacs kendine yardımcı güç ediniyor. Poe’nun Lizzie’nin bilincini yavaş yavaş normalleştirmeye çalışması da böylelikle başlıyor.

Kitapta her ne kadar Bancroft’un onu yönlendirdiği mühimmatçıya gitse de dizide Kovacs bunun için yeni arkadaşından yardım alıyor. Yeni silahlar edinen karakterimiz soluğu dizinin büyük bir bölümünü kaplayan Bancroft malikanesinde alıyor.

Büyük davet

Bu bölümün bu denli yavaş geçmesinin sebebi de aslında çok büyük bir kısmı tek bir alanda geçirmemiz. Bancroft tüm şüpheli olabilecekleri davet ettiği büyük bir elit kesim partisi düzenliyor. Öyle ki avukatı Prescott ve komiser Ortega bile partiye davet ediliyor. Hiyerarşideki farkı buradan daha net görebiliyoruz. Üst kesimler beyaz ve krem rengi kıyafetler tercih ederken Ortega rengarenk bir kıyafet giymişti örneğin. Prescott ise beyaz giyecek kadar cüretkar değil ancak “Ben de sizdenim” diyecek kadar etkili bir kıyafetle gelmişti. Bu tarz küçük görsel oyunlar diziyi etkileyici kılan unsurlar arasında yer alıyor. Çekimlerin de yine bu bölüm çok etkileyici olduğunu ekleyelim.

Kelime oyunlarının da havada uçuştuğu bölümde Bancroft’un yeni huylarını öğreniyoruz. Örneğin yerçekimsiz ortamda adam dövüştürmeyi pek br seviyor Bancroft. Ancak bir detay olarak Bancroft’un çok adil ve belli çizgileri aşmayan bir adam olduğunu da öğreniyoruz. Örneğin Bancroft zarar verdiği hayat kadınlarına yeni bedenler alıyor ya da dövüştürdüğü kişilerden ölen tarafın bedenini güncelliyor. Adam öldürmek ise kırmızı çizgisi. Bunu da net bir şekilde belirtiyor.

Daha önce de Tanrı kompleksinden bahsetmiştik. Bu bölüm artık Bancroft bunu bizzat bizlerle paylaşıyor. Yeni Tanrıların Met’ler olduğunu belirtiyor. Bancroft’un kontrolcülüğü de yine çocuklarında kendini gösteriyor. 21 çocuğu olan Met, çocukların belli bir yaştan sonra büyümesine izin vermiyor.

Miras problemi

Ailenin kızlarından birinin Miriam’ın bedenini çalmasıyla beraber Kovacs’in okları da çocuklara yönelmişti bu bölüm. Ancak Bancroft’un aileden biri tarafından “öldürülmemek” için bunu da düşündüğünü öğrendik. Zira Bancroft’un öldürülmesi halinde çocuklara hiçbir şey kalmıyordu. Böylelikle Miriam’ın bedenini çalarak Bancroft’u öldürmek de anlamını yitiriyor. Tekrar kusursuz cinayet senaryosuna dönen Kovacs ise bu partiden elleri boş dönüyor.


Bölümün bize göre en keyifsiz kısmı yer çekimsiz ortamda dövüş sahneleriydi. Açıkçası yerçekimi varken dövüşler daha etkileyici görünüyor. Bir yandan Lizzie’nin babası da arka planda kendi işlerini hallettiği için haddinden de uzun süren bir gösteri izledik. Met’lerin umursamazlığını göstermek için iyi birkaç kare çekilmişti. Ancak genele vurduğumuzda çok da gerekli miydi, orası tartışılır.

Kovacs’in odasındaki mini drone’u ise Bancroft’un koymadığını öğrendik. 2. bölümde de Kovacs’i takip eden ve hatta Bancroft’un partisine bir şekilde sızan Asyalı karakterin gizemi henüz açıklanmış değil. Ancak Ortega tarafından karakterin fark edilmesi yavaş yavaş işlerin çözülmesini sağlayacaktır.

Küçük kardeş

Kovacs geçmişine dair sık sık anılar hatırlıyor. Bu anılarda yine kitaptan ayrılan detaylar arasında. Ana kahramanımızın küçük kız kardeşini ilk bölümde de görmüştük ancak 3. bölüm biraz daha detay paylaştı bizlerle. Dayakçı Slav bir babanın ve Japon bir annenin çocukları olan bu kardeşler uzun süre annelerinin şiddet görmesine tanık olmuş. Büyük bir travma yaşayan çocuklar “canavarlara” karşı hep beraber olacaklarına söz vermiş. Kovacs ve kardeşinin yolları tam olarak ne zaman ayrılıyor bu bölümde paylaşılmadı ancak karakterimizin üstünde kardeşinin etkisi büyük diyebiliriz.

Öte yandan Quell’i de sık sık hatırlayan Kovacs için yeni dünyaya alışmak kolay olmuyor. Ortega arasında gelişen tatlı-sert bir romantizmin havası ise şimdiden gözümüze sokulmaya başlandı. Ön incelemede de biraz değinmiştik. Dizi bir noktadan sonra tam bir pembe dizi havasına bürünecek. Ancak neyse ki daha o bölümlere gelmedik.

Dizinin sonunda ise aksiyondan kafasını kaldıramayan karakterimiz Lizzie’nin ölümünün perde arkasını aralayayım derken kendini hastane gibi bir yerde buluyor. Bu işin arkasındaki isimse çok tanıdık biri diyebiliriz. Ancak bu bir sonraki incelemenin konusu…

Altered Carbon 1. sezon 3. bölüm çok ağır bir şekilde ilerledi ancak bize hayli ipucu da bıraktı diyebiliriz. Bir sonraki bölüm ise bizi tam bir zihin savaşı bekliyor.

Tüm incelemeler

Altered Carbon 1. sezon 1. bölüm “Out of the Past” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 2. Bölüm “Fallen Angel” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 3. bölüm “In a Lonely Place” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 4. bölüm “Force of Evil” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 5. bölüm “The Wrong Man” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 6. bölüm “Man with My Face” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 7. bölüm “Nora Inu” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 8. bölüm “Clash by Night” incelemesi
Altered Carbon 1. sezon 9. bölüm “Rage in Heaven” incelemesi

Paylaş