reklamı kapat

POPÜLER

Apple

Apple, tüm zamanların en iyi 100 albümü için yeni detaylar paylaştı

Apple, tüm zamanların en iyi 100 albümü için yeni detaylar paylaştı. Firma bu sefer spesifik olarak ilk 10 albüme odaklandı.

Apple’dan bu konuda yapılan açıklamada ilk olarak şunlara yer verildi“Apple Music’in En İyi 100 Albüm listesi, merakla beklenen en iyi 10 albümün açıklanmasıyla bugün doruk noktasına ulaşırken listenin 1 numarası The Miseducation of Lauryn Hill albümü oldu. Lauryn Hill, haberi duyduktan sonra Apple Music’e konuşarak, “Bu benim ödülüm ama çok zengin, derin bir anlatıya sahip ve çok fazla kişiyi içine alıyor. Bu albüm çok fazla fedakarlık, çok fazla zaman ve çok fazla ortak sevgi ile ortaya çıktı.” dedi. Apple Music’ten Zane Lowe ve Ebro Darden, bu açıklamayı kutlamak amacıyla efsanevi müzik prodüktörü, söz yazarı ve sanatçı Nile Rodgers ve Grammy adaylığına sahip sanatçı ve prodüktör Maggie Rogers ile bugün Apple Music üzerinden tüm dünyada yayınlanan özel bir söyleşi için bir araya geldi. Söyleşinin tamamını music.apple.com adresinden izleyebilirsiniz. Apple Music’in En İyi 100Albüm listesi, Apple Music uzmanlarının yanı sıra seçkin bir grup sanatçı, söz yazarı, prodüktör ve sektör profesyonelinin katkılarıyla ortaya çıkan, gelmiş geçmiş en iyi albümlerin yer aldığı modern bir 21. yüzyıl listesi. Apple Music’teki dinleme sayılarından bağımsız olarak tamamen editoryal olarak hazırlanan bu liste, müzikseverlerin dünyasını şekillendiren albümlere yazılmış bir aşk mektubu niteliği taşıyor.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Apple ayrıca ilk 10 albümün detaylarına indi ve şunları aktardı:

10. Lemonade (2016): Beyoncé Beyoncé’nin müzik türlerini ezip geçen ve satış rekorları kıran altıncı albümü Lemonade hiddetli, cüretkar, kederli, kırılgan, deneysel, maskülen, utkulu, nüktedan ve cesur. Beyoncé’nin herkesin gözü üzerindeyken gizlice acı çektiği bir dönemde ansızın yayınladığı albüm, güçlü bir kişisel bildiri niteliğinde. Lemonade’in her saniyesi incelenmeyi ve kutlanmayı hak ediyor.

Nile Rodgers (NR): Bu albüm anıtsal bir nitelikte. Bunu büyük saygı duyarak söylüyorum çünkü burada yaptıklarını başarmak için neler gerektiğini biliyorum.

Zane Lowe (ZL): Muazzamdı. Çığır açıcıydı. Bu büyüklükteki bir sanatçının dikkatler o derece üzerindeyken anlatımı kendi eline alıp cidden kontrol etmeye çalışması ve kendi paylaşmak istediklerini paylaşması bence bir ilkti.

Maggie Rogers (MR): Bu albüm çıktığında üniversitedeydim ve East Village’da asansörsüz bir binanın beşinci katındaki evimde, laptopumda oynatma düğmesine bastığımı hatırlıyorum. O gün ilk kez dersi asmıştım çünkü daha yarısını dinlemiştim ve hiçbir yere gitmiyorum, bugün burada olmalıyım demiştim… Dinlerken her şeyden çok, gücünü ve bu gücün kırılganlığıyla nasıl bir araya geldiğini duyuyorum. Bu albümde bu tür bir kadın gücü ifade ediliyor.

9. Nevermind (1991): Nirvana Nevermind ve çıkış parçası “Smells Like Teen Spirit” bu Seattle triosu için sadece beklenmedik bir dönüm noktası olmakla kalmadı, aynı zamanda popüler kültürü daha önce ve bugüne dek hiç olmadığı gibi alt üst etti. Bir gecede punk müzik pop haline geldi, grunge müzik yaygınlaştı, sektörün duvarları yerle bir edildi ve grubun vokalisti Kurt Cobain, duygusal boşalmaya ihtiyacı olan bir neslin zoraki sesi oldu.

ZL: Bu albüm çıktığında, dinleyen ve onunla bağlantı kuran herkesin “Sonunda bize ait gerçek bir grubumuz var.” diye hissetmesini sağladı. Ve bağlantısız görünen, yerine oturmayan ve ciddiye alınmayan sevdiğimiz her şey için “Artık bizi ciddiye alıyorsunuz.” gibi bir his yarattı.

MR: Bu albümün hassasiyeti, sesinin çarpıcılığı ve içine karıştığı kültürel anla bir araya geldiğinde insanların içine dokundu.

Ebro Darden (ED): Müthiş olmak istiyorlardı. Müthiş şarkılar yazmak istiyorlardı. Hepimizin duygularına hitap etmek istiyorlardı, öyle değil mi? Bu içten bir histi.

8. Back to Black (2006): Amy Winehouse Amy Winehouse’un sunumu ve uhrevi, ebedi vokalleri müziğinin farklı bir his vermesini sağlıyor. Sevdiği müzikleri onurlandırmak için geçmişi yeniden canlandırmaya çalışırken bir yandan da ağzı bozuk, kendini geri planda tutan milenyum kuşağı kişiliğinden de ödün vermiyor. Back to Black retro-soul hayranlarına ve klasik cazcılara hitap etse de albümün tavrı rap müziğe daha yakın. Evet, çok komik biriydi. Ama şakası yoktu.

ZL: Bu albüm 35 dakikalık bir kalp kırıklığı. Bazen dans etmek, bazen eşlik etmek, bazen de salınıp durmak için yapılmış karşılıksız, acı veren bir kalp kırıklığı. Müzik sevincinin konuyu saptırmasına izin vermemek gerek. Şarkı sözleri, çekilen büyük acıların bir sonucu.

ED: En başından beri, sesinin bize başka bir zamandan ulaştığını düşündüm. Sanki vokal stili ve yaptıkları bir şekilde zamandan bağımsızdı.

MR: Bir sanatçı geçmişteki bir şeye atıfta bulunmaya çalıştığında çoğu zaman orijinalini tercih ederim diyorum… Fakat Amy Winehouse bunu yaparken tüm gelenekleri alıp onlara bir şeyler ekleyerek ileriye taşıdı.

7. good kid, m.A.A.d city (2012): Kendrick Lamar Kendrik Lamar’ın ikinci albümü good kid, m.A.A.d city, 21. yüzyılın hip-hop müziğini tanımlayan albümlerden biri. Snoop Dog ve Dr. Dre gibi Batı Yakası’nın kıdemli hip-hopçuları, gangsta rap mirasını sürdürmesi için Lamar’ı seçti ve bu albümün mirası, daha sonra Pulitzer Ödülü kazanacak olan ve belki de onu kendi neslinin bu en başarılı yazarı haline getirecek Amerikan tarzı hikaye anlatımının önemli örneklerinden biri.

ZL: Bu, modern çağın en güzel şekilde düzenlenmiş, yaratılmış, yapılandırılmış ve listelenmiş albümü.

ED: Compton o kadar çok hip-hop yapıyordu ki bu çocuk üzerinde çok baskı oluştu. Kayıtlı bir materyalde hikaye, tempo, enerji ve performans sunabilme yeteneği… Tüm bunları hip-hop müzikte her zaman karşılaşamayacağınız bir Siyah bilinciyle sundu. İşte bu yüzden bu listedeki yerinden gurur duyuyorum.

6. Songs in the Key of Life (1976): Stevie Wonder 1974 yılında Stevie Wonder dünyanın en saygıdeğer pop yıldızıydı ve aynı zamanda müzik sektörünü tamamen bırakmayı düşünüyordu. Bu nedenle iki yıl sonra Songs in the Key of Life yayınlandığında öyle büyük talep gördü ki o zamana dek en hızlı satılan albüm oldu. Yaklaşık 90 dakika süren bu albüm, zahmetsizce melodik, geniş kapsamlı ve son derece kişisel olmayı başarıyor. Songs in the Key of Life, ses açısından, kültürel ve duygusal olarak devasa bir şarkı koleksiyonu olmanın çok daha ötesinde; başlı başına bir dünya görüşü sunuyor.

NR: Bence, hangi enstrümanı çalıyor olursa olsun, hep aynı sesle konuşuyor. Bu gerçekten benzersiz bir yetenek. Şarkı söyleyişi, mızıka çalışı, piyano çalışı hep Stevie Wonder gibi oluyor.

ZL: Çok ikonik. Gencinden tecrübelisine, bugün bile hâlâ sanatçılar üzerinde çok büyük bir etkisi var.

MR: Songs in the Key of Life, inanılmaz bir sanat eseri olarak varlığını sürdürüyor. Bu albümsüz bir dünya hayal edemiyorum.

5. Blonde (2016): Frank Ocean Blonde, bir saate 17 parça sığdırıyor olsa da bu albüm büyüyen bir fikir paletini, kişinin kendi sanatsal çılgınlık bayrağını taşıma zekasının kanıtını ve dinleyicilerin onunla bulunduğu yerde buluşacağına duyulan güveni temsil ediyor. Ve dinleyiciler de buna karşılık verdi. Ocean kendini 21. yüzyılın ikinci yarısına ilişkin karmaşıklığa ve sarsıcı değişikliklere eşsiz bir şekilde uyan, bu kuşağın bir sanatçısı olarak kabul ettirdi.

ZL: Bu, kanvas üzerine yerleştirilmiş bir müzik. Kanvasa günün farklı zamanlarında, nasıl hissettiğime bağlı olarak farklı açılardan bakıyorum. Ve daha önce hiç görmediğim ya da var olduğunu bile bilmediğim renkli fırça darbeleri görüyorum. O kadar çok katman, düşünce, duygu, vuruş ve fikir var ki tüm bunlar bir şekilde her seferinde farklı anlamlara geliyor.

MR: Bu albüm tüten bir duman gibi, son derece zarif, öngörülemez ve son derece hassas.

4. Purple Rain (1984): Prince & The Revolution Yarısı en iyi 10 single parçalarından oluşan bu film müzikleri albümü, Prince Rogers Nelson’ı tüm zamanların en iyi tanınan ve farklı pop sanatçılarından biri haline getirdi. Siyah ve beyaz, kutsal ve dünyevi hissi verecek şekilde müzik stillerini birbirine katma şekli nedeniyle Prince sık sık Jimi Hendrix’le karşılaştırılıyordu. Gerçekteyse o zamanlar bir örneği yoktu ve bugün de kimseyle kıyaslanamaz.

ED: Prince, tüm zamanlar içinde en sevdiğim sanatçı. Hiç kuşkusuz. Yaptığı her şeyi parmakla gösterebilirsiniz. Enstrümanları kendisi çalıyordu. Şarkıyı kendisi yazıyordu. Sahnede kendisi söylüyordu. Kendi sanat yönetmenliğini kendi yürütüyordu. Moda tasarımını bile kendisi yapıyordu. Her şey oydu.

NR: Hayatımda büyük etkiye sahip sanatçıları düşündüğümde, Prince ile olan ilişkim çok özgündü çünkü çok düzenliydi. Bunu söylemek zor çünkü kendisi son derece düzen dışı ve anormal biri. Ancak, müzikten filme kadar bu albümle ilgili her şey tek kelimeyle muhteşem. Bence çok büyük bir saygı ve mutluluk uyandırıyor. Sanki sadece gelenekleri yaşatmakla kalmıyor, bizi bambaşka bir seviyeye taşıyor gibi. Onunla aynı anda bu dünyada bulunmaktan çok gurur duyuyorum.

3. Abbey Road (1969): The Beatles Beatles’ın Abbey Road albümü, dünyayı değiştiren bir grubun yaratıcılığının zirvesindeyken ortaya çıkardığı, asla eskimeyen, eşsiz bir şarkı koleksiyonu. Grubun 11. ve aynı zamanda sondan bir önceki albümü olan Abbey Road’da aşırı yetenekli dört insan aynı odada silinmez izler bırakacak şarkıları birbiri ardına çalıyor.

MR: Bir insanın yaşayabileceği en büyük acıyı veya kederi tarif eden bir şarkının hemen ardından 3 yaşındaki çocuğunuza mutlulukla çalacağınız bir şarkının ve sonra da en iyi aşk şarkılarından birinin geleceği şekilde müzik yapmanın çok özel bir yanı var… Ebedi ama sadece sonsuza kadar unutulmayacak şekilde değil, aynı zamanda insanlığın ve her insani duygunun bu albümde yer bulma şekliyle de ebedi. Her yaştan insana hitap ediyor.

NR: Beatles’ta bana çok büyüleyici gelen bir şeyler var. İster inan ister inanma ama gitar çalmayı öğrenirken çalabildiğim ilk parça bir Beatles şarkısıydı. O anda bir gitarist olacağımı anlamıştım. Daha öncesinde klarnet çalıyordum.

ZL: İnsanlar hayatlarını yaşarken onlarla birlikte kalan şarkıların çokluğu… Yıl dönümlerinde, düğünlerde, cenazelerde, aşık olunduğunda, ayrılık yaşandığında hep bu şarkılar çalıyor. Yaşamın birçok anına hitap eden birçok şarkı kitabı var. Bence Beatles yaşamın şarkı kitabına sahip.

2. Thriller (1982): Michael Jackson Michael Jackson’ın 1982’de Thriller albümüyle yaptığı gibi zaman ve uzayda tümden kayma yaratacak çok az pop albümü ve hatta çok az sanat eseri var. Bu albüm modern popta satış rekorları kırarken müziğin kapsamını ve erişimini de yeniden tanımladı. Albümde yer alan dokuz parçanın yedisi en iyi 10 single arasında yer aldı ve albüm bugüne dek en çok satan albümlerden biri oldu.

ZL: Piyasaya çıktığı ilk yılda en çok satan albüm olmakla kalmadı, ikinci yılında da bunu devam ettirdi. İnsanların müzik yapmaya, müzik yayınlamaya, dağıtmaya ve müzik pazarlamaya yaklaşımlarını değiştirdi ve bugüne dek bu başarıyı yakalayabilen olmadı. Çıtayı çok yükseğe çıkardı.

NR: Michael bu albümü yayınladığında, benim için dünya değişti. Sismik bir olaydı. Siyah bir sanatçının “Thriller” düzeyinde bir müzik klibi çekmesi dünyayı değiştirdi.

1. The Miseducation of Lauryn Hill (1998): Lauryn Hill Lauryn Hill’in ilk ve tek solo stüdyo albümü 1998’de sismik olay oldu: dönemin en büyük yıldızlarından biri değil, aynı zamanda dönemin kendisine de spiritüel bir açıdan büyüleyici bir çıplaklıkla, derinlemesine bir bakış sunuyordu. Hill, nesilde bir karşılaşılan yeteneğiyle on yıllar boyunca yenilikçiliğini duyurmaya ve ilham vermeye devam edecek. Sanatçılar, kültürü yeniden şekillendirecek ve yaratıcısını topluma mal edecek kadar ses getiren, bütünleştirici bir albüm elde etme umuduyla uzun diskografiler oluşturuyor; Lauryn Hill ise bunu tek albümle başardı.

ZL: Bu albüm çıktığı dönemde yaşayan kişilere ve sevenlerine hitap etmekle kalmıyor. En küçük bir eskime bile olmadı. Hatta dinledikçe bir o kadar yeni ve alakalı geliyor… Bu albümü dinleyen birçok genç sanatçı var ve böylece onlarında sanatsal DNA’larının bir parçası haline geliyor. İlham veriyor ve etkiliyor… Ebedi bir eser.

MR: Lauryn herkesi bu albümle yanında getirdi. Topluluğunu getirdi. Arkadaşlarını ve ailesini getirdi. Onunla birlikte mutfaktasın, oturma odasında yanındasın. İnsanları, konuşma seslerini duyuyorsun… Çok açık, çok geniş ve çok doğrudan… Lauryn Hill gibi bir sanatçının bir numara olması çok anlamlı.

ED: Çok kişisel. Bu albüm çok fazla açıdan başarılı. Son 25 yılın popüler müziğine bütünsel bir örnek oluşturuyor. R&B, hip-hop, bağımsız kadınlar, güçlü kadınlar, gündem, sampling… Her şey var. Bence bu yüzden bir numara olmasını sağlayacak kadar oy aldı.

NR: O harika biri. Bu albüm de bir harika.”

Apple paylaşımları yanında bu da ilginizi çekebilir: Acer imzalı elektrikli bisiklet modeli

https://log-com-tr.cdn.vidyome.com/embed/egfoTTEQkmP.html

İLGİLİ HABERLER