“Neler oluyor?” diye bağırıyordu Ezio, Assassin’s Creed II’nin sonunda. Tüm hikaye beklenmedik bir noktada son bulmuş ancak yepyeni soruların kapılarını aralamıştı. Ezio’nun tüm hayatı değişmiş ve artık gerçek bir suikastçı olmuştu. Fakat karşısındaki düşmanları sıradan insanlar değillerdi. Artık karşısında dünyanın kaderini belirleyecek bir savaşın piyonları vardı. Evet, serinin son oyunu bizi son derece merakta bırakmıştı. Brotherhood ise tam olarak ikinci oyunun kaldığı yerden başlıyor. İşin ilginci şu, Brotherhood ikinci oyunun bir ek paketi gibi dursa da kesinlikle işin aslı öyle değil. Assassin’s Creed: Brotherhood, en az ikinci oyun kadar süren tek kişilik senaryosu, yeni oyun mekanikleri ve seri için bir ilk olan multiplayer seçenekleriyle tam teşekküllü yepyeni bir oyun.
EZIO’YLA ROMA GÜNLERİ
Kendini sandığından çok daha büyük bir komplonun içinde bulan Ezio, daha fazla yalnız takılamayacağını anlıyor ve Roma’ya doğru yola çıkıyor. Brotherhood’un ilk güzelliği de bu noktada çıkıyor ortaya. Roma, ilk iki oyundan da daha büyük bir oyun alanı sunuyor bize. Dönemin kültür başkenti olan bu büyük şehrin tüm detayları büyük bir özenle ekrana aktarılmış. Bu noktada oyunun en önemli özelliğinin sanat yönetimi olduğunu da belirtelim. Rönesans dönemi İtalya’sının tüm estetik ve yoğun sanat hayatı, mimarisi ve yenilikleri tüm detaylarıyla sanal ortama aktarılmış. Yapımcılar bu konuda inanılmaz odaklı bir iş çıkarmışlar ortaya. Bu nedenle oyunun atmosferi tavan yapmış, anında havaya giriyorsunuz. Oyuna ilk başladığınızda Assassin’s Creed II oynadığınızı düşünseniz de, oyunun güzellikleri ve yenilikleri oynadıkça açık etmeye başlıyor kendini. Öncelikle savaş sisteminin büyük oranda elden geçirildiğini belirtelim. Hatırlayacak olursanız önceki oyunlardaki dövüşlerde, düşmanlarınız etrafınızı sardığı zaman, onları teker teker avlayabiliyordunuz. Bu kez işiniz daha zor. Etrafınızı saran düşmanlarınız size dalmak için sıralarının gelmesini beklemiyorlar, hepsi aynı anda girişiyorlar. Üzerine bir de menzilli düşmanları eklediğiniz zaman Ezio’nun Roma’da ne denli dişli düşmanlarla kapışacağını tahmin edebilirsiniz. Elbette ki tüm bunlarla karşılaşıyor olmak yepyeni savaş stratejileri kurgulamanız gerektiği anlamına geliyor. Bir kere savaşlar eski oyunlara göre çok daha dinamik ve akıcı. Diyelim beş düşman tarafından etrafınız sarıldı. Bir düşmanı yakalayıp kendinize siper ettikten sonra, diğer ikisini bileğinizdeki pistolle indirip ardından kalanları kılıcınıza geçirdikten sonra, kolunuzun altındaki zavallı düşmanın gırtlağına bir delik açabiliyorsunuz. Bu denli karmaşık hareket ve komboları yapmak da oldukça kolay. Elbette ki yepyeni düşman tipleri, sürekli tetikte kalmanızı ve Ezio’nun tüm hareketlerini öğrenmenizi gerektiriyor. Önceki oyunlarda sadece ulaşımınızı sağlayan atların da önemi iyice artmış durumda. Artık atların üzerinde savaşabiliyorsunuz. Özellikle oyunun bu kısmı inanılmaz keyifli olmuş. Hatta bazı suikastlarınızı direkt atınızın üzerine gerçekleştirebiliyorsunuz. Bu arada atınızı sadece şehirlerin dışındaki alanlarda kullanmak zorunda değilsiniz. Artık şehirlerin içinde de dilediğiniz gibi at sürme imkanınız var.
KARDEŞLER TAKIMI
Brotherhood’un en önemli özelliklerinden biri de kendi loncanızı kurabilmenize izin vermesi. Ezio Roma’ya taşındıktan sona etraftaki insanları kendi tarafında savaşmaları için ikna edebiliyor. Böylesi büyük bir komplonun içinde Ezio’nun yalnız takılması da düşünülemezdi elbette. Bu noktada basit bir lonca yönetim sisteminden bahsedebiliriz. Ezio, çaylak olarak yanına aldığı tüm acemileri yetiştirmek zorunda. Peki, bunu nasıl yapıyorsunuz? Loncanızın bir tecrübe havuzu puanı var ve bu puanları acemiler arasında dağıtabiliyorsunuz. Birkaç farklı uzmanlık dalı üzerinde paylaştırabiliyorsunuz puanları. Bu tecrübe puanlarını artırmak içinse yetiştirdiğiniz suikastçıları Avrupa içindeki ünlü şehirlerde görevlere yollayabiliyorsunuz ancak her görevin belli bir seviyesi var. Yani, tam yetiştiğinden emin olamadığınız bir askerinizi göreve yollarsanız, geri dönen sadece cenazesi olabilir. Sağlam bir lonca sahibi olmanın en iyi tarafıysa, çok sıkıştığınız anlarda askerlerinizin yardıma koşabilmesi. Örneğin, etrafınız sarıldığı anda geriden bir okçu ateşiyle destek alabiliyorsunuz.
GERÇEK BİR SUİKASTÇI GİBİ
Oyunun en büyük yeniliği olan multiplayer’dan bahsetmemek olmaz. Aslına bakarsanız ilk duyurulduğu zaman oyunun bu kısmından çok da bir şey beklemiyorduk. Gelgelelim Brotherhood’un multiplayer kısmı tüm beklentilerimizin üzerine çıkarak bizi fazlasıyla tatmin etti. Aranıyor, Avcı ve Kardeşler Takımı gibi farklı modların tümü de benzer dinamiklerin üzerine kurulu. Ancak genel olarak soğukkanlı ve gerçek bir suikastçı gibi davranmanız gerekiyor. Bir harita içinde dört kişi birbirinizi avlayamaya çalışıyorsunuz diyelim. Kesinlikle kimliğinizi açık etmemeniz gerekiyor. Gizlenerek geri kalan üç kişiyi de avlamalısınız. Fakat kimliğiniz bir defa açığa çıktığı anda anında herkesin hedefi haline geliyorsunuz. Geliştiriciler, gergin ve her dakikası heyecanla geçen bir kurgu yaratmayı başarmış.
SIKI BİR ROMAN GİBİ
Aslına bakarsanız Brotherhood yerine Assassin’s Creed III denseymiş kesinlikle yanlış olmazmış. Yepyeni oyun mekanikleri, devam eden senaryosu, multiplayer seçenekleri ve zengin içeriğiyle Brotherhood dört dörtlük bir deneyim sunuyor. Bu sırada raflarda artık 50 TL’nin altına bulabileceğiniz ilk iki oyunu da Brotherhood’a geçmeden denemenizi tavsiye ediyoruz. İnanın oyundan aldığınız en büyük keyif, senaryosu sayesinde olacak.
► Detaylar ve puan tablosu sayfa 2‘de
Sayfa: 1 2