ASSASIN'S CREED SERİSİ VİTES DÜŞÜRMEDEN ESMEYE DEVAM EDİYOR. UBİSOFT MONTREAL EKİBİNİN NAKIŞ GİBİ İŞLEYEREK, EMEK EMEK BÜYÜTTÜĞÜ SERİDE RÖNESANS DEVRİ İTALYA'SINDAN, AMERİKAN İÇ SAVAŞINA ÇEVİRİYORUZ KAMERALARI. HİKAYE BİZİ YİNE UMMADIĞIMIZ YERLERE SÜRÜKLÜYOR; HEM DE GERÇEK TARİHİN İÇİNDE Assassin’s Creed, iki farklı grubun tarihteki çatışmalarını, müthiş komplo teorileriyle ve gerçek tarihle harmanlayarak anlatan ilginç bir seridir. İlk oyunda kutsal topraklardaki haşhaşi kabilesiyle teşrif olmuş ve oyunun sonunda zihin kontrolü sağlayan bir kalıntının varlığını keşfetmiştik. İnsanlıktan önce dünyada var olan Tanrılar gerçekten vardı ve insanlığı köle olarak kullanmak için birtakım cihazlar geliştirmişlerdi. İkinci oyundaysa efsanevi karakter Ezio ile tanışmış ve Aziz Peter Kilisesi’nin altında Papa’ya suikast düzenlemiştik. İkinci oyunun sonu oyun tarihinin en unutulmaz sonlarından biri olarak hafızalarımıza kazınmış ve Minerva’nın hologramıyla konuşmuştuk. Fakat serinin ilginçliği salt hikayesinden değil, aynı zamanda bu hikayeyi tarihi karakterle birleştirmesinden de kaynaklanıyor. Leonardo Da Vinci, Papa Borgia, Machiavelli, Sultan Süleyman gibi tarihi karakterle yollarımızı kesiştiren oyunda sıra, George Washington ile karşı karşıya geleceğimiz serinin yeni oyununda… Assassin’s Creed III de diğer oyunlar gibi geniş bir oyun alanı sunan ve açık uçlu bir yapıya sahip harika bir yapım olmuş. CANLI TARİH Bilenler bilir; Assassin’s Creed serisinin kendine has bir oyun yapısı vardır. Her oyunda içerik biraz daha genişleyerek sunulur önümüze. Ana hikayenin ilerlemesini sağlayan görevlerin ve diğer yan görevlerin haricinde, lonca görevleri, gizli eşyaları bulma, hatta zaman zaman çete kurup yönetme, baskın, sabotaj gibi envai çeşit yapılacak şeyler vardır. Serinin yeni oyunu da bu duruma bir istisna değil. 1753 ve 1783 yılları arasında geçen oyunda ilk elden Amerikan iç savaşına katılıyor, New York, Boston ve bu şehirlerin etrafındaki alanları görme şansına erişiyoruz. Başkahramanımız ise yarı İngiliz, yarı Mohawk olan Connor. Ezio’dan sonra alışmakta biraz zorluk çeksek de Connor da yine derin ve ilginç bir karakter. Tahmin edebileceğiniz gibi suikast yöntemleri ve kullandığı silahlar da oldukça farklı. Assassin’s Creed III ile birlikte sadece karakter değil, oyunun yapısında da ilginç değişimler söz konusu. Öncelikle Assassin’s Creed II, Brotherhood ve Revelations üçlemesinde sürekli olarak Rönesans dönemi şehirlerinde, İstanbul’da ve Kapadokya’da gezinme şansı yakalamıştık. Şehirlerin mimari yapısı bize kolay kaçış imkanları ve çatılarda gezinme olanağı sağlıyordu. Assassin’s Creed III’teyse bina yoğunluğu diğer oyunlara göre çok daha düşük. Bu nedenle Connor’ın ormanlarda nasıl hayatta kalacağını öğrenmek zorundasınız. Şehir içindeyken sorun yok ancak oyunun hatırı sayılır bir kısmı New York ve Boston dışındaki ormanlık bölgelerde geçtiğinden, ağaçlarda serbest koşu yapmak biraz alışkanlık gerektirebiliyor. Daldan dala atlamak ve gideceğiniz rotayı belirlemek, çatılarda gezinmek kadar kolay değil. Diğer yandan orman içinde karşınıza çıkacak vahşi hayvanlara da dikkat etmelisiniz ki yem olmayasınız. Bu noktada Connor’ın hayatta kalmak için her türlü ekipmana sahip olduğunu belirtelim. Hem uzak hem de yakın temas için türlü silahlarınız var. Oyunun avcılık için size imkanlar sunduğunu da belirtelim ancak bu kısım oldukça basit bırakılmış. Oyunda para kazanmanız gerektiğinden ormandaki vahşi hayvanları avlayıp, derilerini satışa çıkarabiliyorsunuz. Mesela, avlarken hayvanı çok dağıtırsanız çok pahalıya satamıyorsunuz ama derisi delinmemiş olursa yüksek fiyattan satabilirsiniz. Kulağa eğlenceli gelse de, avcılık için ayrı oyun mekanikleri planlanmadığından düşmanlarla nasıl çatışıyorsanız, hayvanlarla da o şekilde kapışıyorsunuz. Bu noktada gizlilik, sessiz hareket etmek gibi teknikler çok daha belirleyici olmalıydı. Aslına bakarsanız oyunun bu noktada da çeşitli sorunları mevcut… Özellikle ormanlık alanlarda gizlilik dinamikleri çok işe yaramıyor; daha doğrusu nasıl ve ne şekilde saklanabileceğinizi bilemiyorsunuz. Nasıl? Şöyle: Sizi tamamıyla kapatabilecek bir ağaç gövdesi, işe yaramayabiliyor ama kafanızın açıkta kaldığı bir kayalık sizi düşmanlara karşı görünmez yapabiliyor. Oyunun serbest koşu mekaniklerinde olduğu gibi, saklanmanızı gerektiren durumlarda da yarattığı çeşitli sorunlar var. Assassin’s Creed III ► GİRİŞ ► ORMANLARIN İÇİNDE ► DETAYLAR ► PUANLAMA ORMANLARIN İÇİNDE Ancak yazının negatife kayan gidişatı kesinlikle oyuna karşı bir antipati oluşturmasın. Serinin en dikkat çekici yönü olan hikaye anlatımı yerli yerinde duruyor. Olay örgüsü, derinlemesine işlenmiş, seslendirilmiş ve oynanmış karakterler son yıllarda gördüğümüz en iyi yazılmış hikayelerden birini muhteşem bir şekilde tamamlıyor. Tarihi karakterlere verilen detay cidden takdire değer. Bunun yanı sıra şehir dokusuna gösterilmiş özen ve gerçekçilik had safhada. Zaten serinin en güçlü olan yanı, tarihi, olabilecek en gerçekçi şekilde gözlerimizin önüne seriyor olması. Örneğin, New York’un o tarihlerdeki hali cidden ilgi çekici. Tüm bu arka plan üzerine serpiştirilmiş görev yapıları da asla sıkmıyor. Bir görevden diğerine zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Yine yan görevlere verilmiş olan detaylar da son derece dikkat çekici. Genelde bu tarz oyunlardaki yan görevlerin ana gidişata pek bir katkısı yoktur ancak bu durum Assassin’s Creed serisi için geçerli değil. Yaptığınız tüm irili ufaklı yan görevlerde az ya da çok hikaye kırıntısı bulunuyor ve detaya önem veren bir oyuncuysanız, yaptığınız her başarılı görevin sonunda müthiş bir tatmin hissi yaşıyorsunuz. Fakat Assassin’s Creed III’ün güzellikleri burada bitmiyor. SÜRÜKLEYEN HİKAYE Oyunun en mükemmel anları (şok edici sonu dışında), deniz savaşlarında yaşanıyor. Oyunun bu bölümlerini oynarken gözlerinize inanamayacaksınız. Fırtına, kaos, gemilerin top alış verişleri, mürettebatın bağırışları daha önce görmediğiniz manzaralar sunuyor. Daha önce kullanmaktan imtina ettiğimiz bir ifade kullanmak isteriz bu noktada: Daha önce bu kadar epik sahneler görmedik. Aciz kelimelere sığdırmak yerine mutlaka görmenizi isteriz. Üzerinde durmak istediğimiz bir başka güzellikse tam teşekküllü bir çiftlik kurabiliyor olmanız. Assassin’s Creed III’ün karmaşık ve geniş dünyasında ciddi anlamda ticaretle de uğraşabiliyorsunuz ve bir yandan kendi kurup büyüttüğünüz çiftliğinizi bir yaşam alanı olarak konumlandırabiliyorsunuz. Çiftliğinizde uğraşabileceklerinizi saymakla bitiremem ancak sıfırdan kurduğunuz bir yerin giderek büyümesini izlemek gerçekten çok çok keyifli. TAVSİYEDİR Assassin’s Creed III birtakım sorunlara sahip olsa da serinin geliştirdiği üne hiçbir zarar getirmeyen harika bir oyun olmuş. Her zaman olduğu gibi oyunun içi, içerikle dopdolu ve uzun bir zaman sizi oyalayabilir. Geliştiricilerin detaylara gösterdiği özen, hikaye örgüsündeki sürprizler, sıkmayan yan görevler ve özellikle deniz savaşları kısmı, muhteşem bir tabloyu oluşturan kusursuz ayrıntılar olarak seriliyor önümüze. Gizlilik ve serbest koşu gibi sorunlar da olmasa, neredeyse bir klasik olabilecek potansiyele sahip oyunu herkese tavsiye ediyoruz. Assassin’s Creed III ► GİRİŞ ► ORMANLARIN İÇİNDE ► DETAYLAR ► PUANLAMA Ormanda hayatta kalmak kolay değil ama Connor’ın oyuncakları, Ezio’nunkileri aratmayacak kadar çeşitli. Sinematikleri izlemeye doyum olmuyor. Oyunun karakterleri her zaman olduğu gibi son derece derinlemesine işlenmiş. Ulaşım konusunda herhangi bir sıkıntınız yok. Haritalar son derece büyük olduğundan her türlü imkanı değerlendirmelisiniz. Bu kez pusu kurmak için çatılardan çok ağaçları kullanmak durumundasınız. Ancak elinizin biraz alışkanlık kazanması lazım. Assassin’s Creed III ► GİRİŞ ► ORMANLARIN İÇİNDE ► DETAYLAR ► PUANLAMA PUANLAMA OYNANABİLİRLİK -8PUAN- GRAFİK -9PUAN- EĞLENCE -9PUAN- SES – MÜZİK -10PUAN- 9,0 YAPIMCI - DAĞITICI • UBISOFT MONTREAL • UBISOFT PLATFORM • PC, PS3, XBOX 360 Assassin’s Creed III ► GİRİŞ ► ORMANLARIN İÇİNDE ► DETAYLAR ► PUANLAMA