Assassin’s Creed Odyssey incelemesi
BİLDİĞİNİZ ASSASSIN’S CREED’İ UNUTUN!
Assassin’s Creed Origins bizlere değişimin ayak seslerini hissettirmişti aslında. Evet, yine karakterimiz peşi sıra hedeflerini indirmek üzere mücadele ediyordu ancak bunun işleniş şekli farklılaşmıştı. Açık dünya oynanışa biraz daha yaklaşan ve rol yapma mekaniklerine birazcık daha fazla önem veren bir yapısı vardı Origins’in. Ubisoft’un seriyi baştan aşağı değiştirme vaadini tam anlamıyla karşılamıyordu ama ne yapmak istediklerini anlamamıza imkan sağlıyordu. Bugün Odyssey’e baktığımız zaman, Origins’in tam bir geçiş oyunu olduğunu daha net anlıyoruz. Ubisoft’un kafasındaki Assassin’s Creed 2.0’ın karşılığını bulduğu oyun Odyssey oluyor. Ve derinlemesine konuşmaya başlamadan önce belirtmeliyiz; bu oyunun artık bildiğiniz Assassin’s Creed ile bir ilgisi kalmamış durumda. Özellikle aranızda seriden sıkıldığı için ismi Assassin’s Creed olan her şeye ön yargı ile yaklaşanlar olduğunu bildiğimizden bu uyarıyı yapma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü Odyssey; yapısal anlamda Witcher 3’e, Shadow of Mordor’a, Skyrim’e ve hatta Metal Gear Solid 5’e, Assassin’s Creed serisine benzediğinden daha çok benziyor. Az önce saydığımız her oyundan izler yakalayacağınız, tam bir rol yapma oyunu haline gelmiş Odyssey. En başına dönelim; kadın veya erkek iki karakterden birini seçebiliyorsunuz. Bu tercihiniz, kozmetik bir sonuçtan çok daha fazlasına sebep oluyor. Çünkü artık oyunda diyalog tercihleri bulunuyor ve her tercihinizin oyun dünyasına etkileri bulunuyor. Bu etkiler; canını bağışladığınız birkaç serserinin sonrasında adam toplayıp karşınıza çıkması gibi küçük çaplı olabildiği gibi, oyunun sonunu dahi değiştiren büyüklükte de olabiliyor. Ve rol yapma elementleri sağ olsun, artık diyaloglarınız sayesinde karşılaştığınız kişilere yalan söyleyebiliyor, görmezden gelebiliyor ve hatta fingirdeşme fırsatları yakalayabiliyorsunuz. Bir Assassin’s Creed oyununda, evet.