Alışkanlık bozarak bizi bekleten ve artık yeni bir şeyler denemenin vaktinin geldiğini düşünen Assassin’s Creed serisi, Origins ile iki yıl süren sessizliğini bozuyor. Serinin, üzerinde belki de en fazla çalışılan oyunu olan Assassin’s Creed Origins, bu emeğin karşılığını fazlasıyla vermiş görünüyor.
2007 yılında hayatımıza giren Assassin’s Creed serisi, çok büyük bir kitleyi peşinden sürüklemeyi başardı. Özellikle ikinci oyunda Ezio’nun hayatımıza dahil olması ile birlikte serinin iyiden iyiye hastası olmuştuk. Tarihin en önemli dönemlerini konu alması, her yeni oyunda farklı bir ülkeye geçiş yapması ve suikastçıları merkeze oturtması gönlümüzü çalmak için yeterli değilmiş gibi, aslında özünde bir bilim kurgu eseri olmasıyla bam telimize daha da derinden dokunuyordu. Ancak her yıl yeni bir oyun çıkarma çabası sonunda seriyi yordu ve özellikle Unity ile Syndicate sürümlerinde sorunlar kendini göstermeye başladı. Bu noktada Ubisoft bize göre çok doğru bir hamle yaparak (Activision, sözümüz sana!) seriye bir yıl ara verdi ve Assassin’s Creed ismini demlenmeye bıraktı. Bu hem yeni oyun üzerinde daha çok çalışılabileceği anlamına geliyordu, hem de bizlerin biraz özlemesine fırsat tanıyordu. İtiraf edelim; biz Assassin’s Creed’i çok özlemişiz ve Origins de geri dönmek için harika bir tercih olmuş.