Bu bağlamda yeni bir döneme ve yeni bir şehre gidiyoruz. Son olarak Fransız Devrimi ve Paris’i işleyen hikaye, bu kez saatleri iyice ileri alarak Victoria dönemi Londra’sına hareket ediyor. Bize göre İngiltere, İtalya’dan sonra oyuna en çok yakışan yer olmuş. Sadece atmosferi ve mimari yapılarıyla değil, endüstriyel çağa geçiş yapmış olması ve dönemin önemli karakterleriyle de zenginleşiyor. Leonardo Da Vinci’nin Ezio’nun hikayesindeki önemini yadsıyamayız sonuçta. Bu tarihi önemli karakterler Syndicate ile patlama yaşıyor. Alexander Graham Bell, Charles Dickens, Karl Marx, Charles Darwin ve elbette döneme ismini veren Kraliçe Victoria, Syndicate boyunca hikayemize dahil olan tarihi karakterlerden birkaçı. Üstelik sadece renk katması için eklenmeyen, gerek ana gerek yan görevlerde karşımıza çıkan önemli isimler bunlar.
Assassin’s Creed: Syndicate’in görev sistemi son birkaç oyundur karşımıza çıkan en iyi sistem. Ne kadar gereksiz ve kuru kalabalık yapan görev varsa çıkarılmış. Oyundaki görevlerin çeşitliliğini ana hikaye, bölge temizleme ve tarihi karakter etkileşimli hikayeler olarak üçe ayırabiliriz. Ana hikayede her zaman olduğu gibi şehre Templar birliği kan ağlatıyor ve yine bir yerlerde Piece of Eden kovalamacası yaşanıyor. Assassin’ler olarak görevimiz hem bu parçayı ele geçirmek, hem de Templar’ların kökünü kazımak.
Bölge temizleme yan görevlerinde ise yine aşina olduğumuz şekilde şehri parça parça Templar’ların elinden kurtarmamız gerekiyor. Yedi farklı bölgeye ayrılmış olan şehri, her biri farklı içeriklere sahip görevleri tamamlayarak Templar uşağı Blighters çetesinin elinden kurtarmamız gerekiyor. Tarihi karakter etkileşimli görevlerde ise şehrin ilginç yanlarını keşfetme şansı yakalıyoruz. Öyküye direkt olarak dokunmayan ancak şehri zenginleştiren oldukça keyifli görevler bunlar.
Assassin’s Creed serisinde şehrin önemi ne kadar büyükse, ana karakterin önemi de en az onun kadar büyüktür. Syndicate bu noktada önemli bir atılım gerçekleştirerek seride ilk kez iki ana karakter birden kullanıyor. İkiz kardeşler Evie ve Jacob Frye, farklı karakteristik özellikleriyle dikkat çekiyor.
Anlaşılan Ubisoft, Unity’nin çıkışı sonrası oyunda hemen hemen hiç kadın karakter olmamasıyla ilgili eleştirilere fazla bozulmuş. Çünkü sadece ana karakterlerden birisini kadın yapmakla kalmayıp, adeta oyunun her yerine kadın boca etmişler. Önemli mevkilerden, rakip çetenin elemanlarına kadar her yerde bir kadın popülasyonu artışı var ki bununla bir sorunumuz yok, gayet de iyi olmuş ancak özellikle çetelerin içinde bu kadar çok kadın olması biraz absürt duruyor. Daha ziyade yöneten ve yönlendiren karakterlerle sınırlı kalınsaymış daha inandırıcı olurmuş diye düşünüyoruz.