Tarihin en önemli zamanlarına ve en ilgi çekici şehirlerine yolculuk yaptığımız Assassin’s Creed serisi, oyuncuların uzun zamandır beklediği döneme geçiş yapıyor. Daha önce pek çok oyunda karşımıza çıkan Victoria dönemi Londra’sı, şehri merkezine almasıyla Assassin’s Creed’e çok yakışıyor.
Sizi bilmiyoruz ama biz Assassin’s Creed ile ilgili bazı klişelerden çok sıkıldık. Ne zaman yeni bir oyun çıksa insanların kalkıp; “Her sene her sene olmuyor. Ara vermeleri lazım!” tarzı çıkışlarda bulunmaları bize göre geçerliliğini kaybetti. Assassin’s Creed bu ve artık bunu kabullenmek gerekiyor. Desmond’ın hikayesini takip eden üçlemenin bitmesi ile birlikte serinin yönelimini değiştirmesi de bir oldu. O ana kadar geçmişi merkezine alan bir bilim kurgu yapımı iken, modern zaman öykülerinin ikinci plana atılmasıyla tamamen dönem oyunu haline geldi. Çok önemli olduğu hissettirilen Juno ve Minerva gibi isimlerin ansızın sırra kadem basmaları da bu kararın yansıması aslında.
Assassin’s Creed yapısal zorunluluklar nedeniyle modern zaman içeriklerini ucundan da olsa dahil ederek artık sadece tarihin önemli dönemlerini ekrana taşıyan bir oyun olma gayesi taşıyor. Bizce de böylesi çok iyi olmadı ama her sene duruma isyan etmenin de bir anlamı yok gibi sanki.