Bir çizgi roman sevdalısıysanız, yaşayabileceğiniz en güzel zaman diliminde yaşıyorsunuz demektir. Nereye baksanız bir süper kahraman görüyorsunuz. Popüler olanı kataloğuna mutlak suretle eklemekle meşhur Telltale Games’in ellerinden çıkma bir Batman oyunu görmemiz de bu nedenle çok şaşırtıcı değil aslında Telltale Games’in yeni bir seriye karar vermeden sorumlu kişisi kim bilmiyoruz ancak son derece geek bir insan olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Şu ana kadar yapılan oyunlara bir baksanıza; Geleceğe Dönüş, Jurassic Park, The Walking Dead, The Wolf Among Us, Borderlands, Game of Thrones, Minecraft ve dahası… Şimdi bu listeye bir de Batman eklediler. Şikayet ettiğimizden değil, bizler için bu markalara yönelik iş yapılıyor olması harika bir durum. Ancak bundan iki sene önce dahi firmanın biraz yorulmaya başladığını, çok fazla işe bölündüğünü ve kendini biraz tekrara düştüğünü söylemeye başlamıştık bu sayfalarda. Aradan geçen iki yıl içinde değil biraz yavaşlamayı, koltuklarının altına daha da fazla karpuz sıkıştırmayı tercih ettiler. Bize göre ortaya çıkan ürünler hala hiç fena değil. Ancak The Walking Dead’in ilk sezonu ile yakaladıkları yılın oyunu seviyesinin artık çok gerisinde kaldıkları da aşikar. Batman: The Telltale Series de, firmanın eski seviyesine ulaşmakta zorlandığı yapımlardan bir yenisi. BATMAN BUNU HATIRLAYACAK! Oyun ilk açıklandığında pek çok kişi, haklı olarak, Batman gibi bir karakterin Telltale formülüne nasıl entegre edilebileceği yönünde endişeler taşıdı. Karakter odaklı, iletişim üzerinden ilerleyen, görece durağan oynanış şekli burada biraz sırıtabilirdi. Ancak her ne kadar oyunun ismi Batman olsa da, daha ziyade Bruce Wayne’e odaklanılacağı ve karakterin “dünyanın en iyi dedektifi” özelliğine vurgu yapılacağının söylenmesi ile taşlar biraz olsun yerine oturmuştu. İlk bölüm ile görüyoruz ki, bu ancak bir noktaya kadar hayata geçirilebilmiş. Bizim bölümü oynadıktan sonra hissettiğimiz şey; Bruce Wayne odaklı güzel bir içerik hazırladıktan sonra, araya Batman sıkıştırmazlarsa yeterince satış gerçekleştiremeyecekleri kaygısına düştükleri oldu. En basitinden oyunun henüz başında Batman olarak bir soyguna müdahale ediyor ve bol bol kapışma gerçekleştiriyoruz. Bu kapışmaların tamamı Quick Time Event (QTE) dediğimiz doğru zamanda doğru tuşa basma mekaniği ile hayata geçiriliyor. Tam da bu, oyun çıkmadan önce endişesini duyduğumuz şeydi aslında. Zira Batman olup, yalnızca belirli tuşlara basarak o efsanevi dövüş yeteneklerini hayata geçirmek pek de eğlenceli bir durum değil. Koreografi olarak çok iyi hazırlandıkları tartışmasız ancak oynamaktan ziyade, izlemesi zevkli anlar olmuş bunlar. Bu dövüş sekanslarında, gölgelerde saklanıp birer birer düşmanları ekarte etmek gibi tam olarak Batman’den beklediğimiz aksiyonlar da var mesela ancak bunların hiçbirini biz yapamıyoruz. En fazla yukarı ok tuşuna basarak Batman’i harekete geçirebiliyoruz o kadar. İşte bu keyifsiz başlangıcın ardından biraz moral olarak düşsek de, karakterimiz kostümünü çıkarıp Bruce Wayne olmaya karar verdiği andan itibaren oyun yükselişe geçiyor. YÜKSELİŞ DÖNEMİ Bu noktada ilk bahsetmemiz gereken şey, karşımızda henüz yolun başlarında bir Bruce Wayne/Batman olduğu. Tabii ki tam anlamıyla bir başlangıç hikayesi değil ancak pek çok ikonik düşman henüz karanlık tarafa geçmiş bile değil. Bölümün önemli bir bölümü, Harvey Dent’in başkanlık kampanyasına verdiğimiz destek ve bu süreçteki diplomasi ile geçiyor örneğin. Harvey Dent ileride Two Face olarak karşımıza çıkar mı bunu kestirmek güç çünkü Telltale Games, klasik öykülerden esinlenmek yerine kendi yorumlaması ile konuya yaklaşmış ve bizce çok da iyi yapmış. Mesela bir noktada karşılaştığımız Oswald Cobblepot, Bruce ile çocukluk arkadaşı ve aralarında son derece ilginç bir ilişki var. Cobblepot karakteri bize göre mükemmel olmuş ve seri içinde Penguin haline gelmesini görmeyi gerçekten umut ediyoruz. İşte tüm bu enteresan karakterler ve etkileşimler oyunun Bruce Wayne kısımlarında karşımıza çıkıyor. Keşke yalnızca bu tarafa ağırlık verselermiş de, Batman olmayı Arkham serisine bıraksalarmış diye düşünmeden edemiyoruz. YOKSA SEÇİMLERİMİZ ANLAM MI TAŞIYOR? Tabii Bruce Wayne kısımları için de kusursuz dersek biraz abartmış oluruz. İlk olarak; bazı diyaloglar gereğinden uzun tutulmuş gibi geldi bize. Tamam anlıyoruz, hala bilmeyen olabilir diyerek (nasıl oluyorsa) Bruce’un ailesinin ölümüne vurgu yapmak istiyorsunuz. Hakeza ön planda görünür sorunlar vuku bulurken, arka planda çok daha geniş çaplı bir sorunun altyapısını hazırlama isteğinizi de anlıyoruz. Ancak yine de elde şampanya oradan oraya muhabbet ederek ilerlemek akıcılığın baltalanmasına sebep olmuş. Burada görmekten inanılmaz mutlu olduğumuz bir detay ise, yaptığımız seçimlerin gerçekten bir anlam taşıması oldu. Bildiğiniz üzere Telltale oyunları daima seçimlerimizin oyunun gidişatına etki edeceğini iddia eder ancak bu iddia fazlasıyla havada kalır. Burada ise, ileride yaşanacak durumlara kapı açmasından önce, eylemlerimizin karşılığını görerek anlık etkileşimler alabiliyoruz. Örneğin Bruce Wayne kısımlarında daha aklı başında, sakin, “cool” adam imajı takınarak ilerleyebileceğiniz gibi, çok daha öfkeli ve dilinin kemiği olmayan bir portre de çizebiliyorsunuz. Bu durum, kendi içinizde minik çaplı bir rol yapma deneyimi yaşamanıza imkan veriyor. Sizin nasıl bir Bruce/Batman hayal ediyorsanız, buna uygun ilerlemeniz fazlasıyla mümkün. ÇOCUK PARKINDA DEDEKTİFÇİLİK Lakin bunun sonuçları ne kadar görünür olacak bunu ilerleyen bölümlerde anlayacağız. Affedici bir Batman yerine, kol bacak kırarak ilerleyen bir Batman olmamızdan ötürü bizden daha fazla korkan düşmanlar görebilecek miyiz örneğin? Olsa iyi olur tabii ancak Telltale’den bunları beklemeyi bırakalı bayağı oldu açıkçası. Gelelim işin dedektiflik kısmına. Oyunda, suç mahalline geldiğinizde ipuçlarını birleştirerek durumu aydınlatmaya yönelik bir sistematik bulunuyor. İçeriği zenginleştirmesi adına bu çok doğru bir hamle ancak kalitesini sorgulamak durumundayız. Ortadaki ipuçları o kadar bariz, noktaları birleştirmek o kadar kolay ki, 6 yaşında bir çocuğun dahi rahatlıkla sonuca ulaşması mümkün. Açık konuşmak gerekirse insan “Dünyanın en iyi dedektifini” yönetirken bundan çok daha fazlasıyla karşılaşmayı bekliyor. Umuyoruz ki ilerleyen bölümlerde çoğunlukla Bruce Wayne olarak hareket eder ve Batman olduğumuz anlarda çok daha meşakkatli dedektiflik işlerine soyunuruz. Carmine Falcone hariç. Onu tekme tokat dövmeden göndermek yok. WALKING DEAD SEVİYESİNE ÇIKAR MI? Grafiksel ve ses özelliklerine değinmeye pek gerek duymuyoruz zira tamamı standart Telltale kalitesinde. Spesifik olarak konuşmak gerekirse Bruce Wayne harika olmuş, zaten Troy Baker gibi mükemmel bir insan tarafından seslendiriliyor. Batman: The Telltale Series, ilk bölümü ile fena olmayan bir başlangıç yaptı ancak serinin kalitesini sonraki bölümler belirleyecek. Ne kadar çok Bruce Wayne görürsek, o kadar kaliteli olacakmış gibi bir hissiyat var içimizde. DETAYLAR Batman’in dövüş sekansları sırasında, doğru tuşa bastıkça sol altta bir bar doluyor ve dolduğunda gösterişli bir bitirici vuruş gerçekleştirebiliyorsunuz. Dünyanın en iyi dedektifi olarak böylesi bir suç mahallinde yaşananları çözümlemek pek de zor olmasa gerek. Sorun, Kasımpaşa’nın en tırt dedektifinin de çözebiliyor olması. Batman’in şanı gereği pek çok oyuncağı bulunuyor ve oyunun en başında, bu oyuncakların hangi renk ışıklara sahip olabileceğini seçebiliyorsunuz. İşlevsiz ancak hoş bir detay… Daha ilk bölümden pek çok tanıdık karakter kendisini gösteriyor ancak biz en çok Cobblepot’u sevdik. Gotham dizisi ile ortak olup Penguin sevdirecekler bize bu gidişle. PUANLAMA