Bloodborne incelemesi

03 Nisan 2015 22:06

RAHATSIZ EDİCİ ATMOSFER

Silahlarımızı aldıktan sonra başladığımız yere geri dönüyoruz ve bu kez o çirkin yaratığı haşat edebiliyoruz. Bu noktada oyunun ikinci mekaniği karşımıza çıkıyor. Kan Yankısı ismi verilen ve öldürdüğünüz düşmanlardan kazandığınız bir puan sistemi var. Bu puanları oyunda işinize yarayacak hemen her şeyi satın almak için kullanıyorsunuz. Ancak öldüğünüzde bu puanları öldüğünüz noktada bırakıyorsunuz ve doğduğunuz yerden gidip almanız gerekiyor. Bazen sizi öldüren düşman da bu Kan Yankısı’nı alabildiğinden geri kazanım için önce onu öldürmeniz gerekiyor. Kısacası, ilerlemek için elde edilen puanları kolayca kaybetmek de mümkün, çabalayıp geri kazanmak da. Oyunun mekaniklerini biraz özümseyip dışarı çıktığınızda ise kendinizi Viktoryan dönemi motifleriyle bezenmiş, gotik mimarinin inceliklerini taşıyan Yharnam’da buluyorsunuz.

Yharnam, buram buram kan ve pislik kokan bir yer. Oyunun geçtiği dünya salgın bir hastalıkla kırılmakta ve Yharnam da bu hastalığın çaresinin bulunduğu yer olarak bilinmekte. Tedavi olmak için buraya gelen insanların hiçbirisi buradan kurtulamamış. Çünkü aslında Yharnam salgın hastalığın tam merkezi. Biz de tedavi amacıyla Yharnam’a yolu düşen avcılardan biriyiz ve hem bu şehirde hayatta kalmalı (sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi) hem de hastalığın arkasındaki gizemi aydınlatmalıyız. Bu nasıl bir hastalıktır bilinmez ancak şehrin tüm sakinleri kana susamış yaratıklara ve devasa canavarlara dönüşmüş. Bir iki vuruşta ölen şehir sakinlerinden, defalarca vursanız da gıkını çıkarmayan bosslara kadar değişkenlik gösteren bu yaratıklar, sadık yariniz olan kara toprağı özlemenize hiç fırsat vermiyor sağ olsunlar…

Sayfa: 1 2 3 4 5 6 7

Paylaş