Bosch’un İstanbul’da düzenlenen özel bir etkinlik kapsamında detayları paylaştığı teknoloji, uygulanabilirlik açısından oldukça kapsamlı bir skalaya sahip.
Sabah uyanıp dünyada neler oluyor diye girdiğimiz haber kaynaklarında; elektrikli otomobiller, otonom sürüş, robotik üretim gibi konuların ciddi anlamda ön plana çıkışı artık göz ardı edilemeyecek seviye. Hemen her üreticinin ayak uydurma konusunda AR-Ge çalışmaları yürüttüğü bu sürecin otomobil odaklı kısmında da kaynayan bir kazan söz konusu. Yerel hükümetler dizel hatta benzinli motorların satışı ve bazı bölgelere girişini yasaklama adına planlamalarını duyururken, otomobil üreticileri de 2020 itibarıyla genel kapsamda başlayacak olan elektrik dönüşümüne hazırlık gerçekleştiriyor. Hızlı şarj altyapıları ve menzil değeri iyileştirilmiş grafen tabanlı katı yapılı batarya teknolojilerinin gelişimine karşılıksa, bazı markaların içten yanmalı motorlara olan ümidi hala devam ediyor. Sıkı LOG takipçileri Mercedes ve Mazda‘nın bu konuda özellikle AR-GE çalışmalarına devam ettiğini ve “dizel motor öldü” ibaresini fazla abartılı bulduğunu kolaylıkla anımsayabilir. 2025 yılına yılı itibarıyla kilometrede maksimum 65 gram gibi bir hedefi olan Mazda’nın bu çerçevede ön planda olduğumu da söyleyebiliriz.
Dünyanın en büyük tedarikçilerinden birisi olan Bosch da, köklü markaların dizel motor üzerindeki bu ısrarını doğru çıkartacak nitelikte, devrim olarak lanse ettiği yeni bir sistemi devreye sokmaya hazırlanıyor. LOG olarak bizim de katıldığımız özel etkinlik kapsamında konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Bosch Türkiye ve Orta Doğu başkanı Steven Young, “dizel geri döndü” ibaresini kullanarak oldukça iddialı olduklarını ortaya koydu. Trafikte düşük emisyon vizyonunu gerçekleştirmek amacıyla 2013‘ten beridir geliştirildiği açıklanan bu sistem, NOx yani azot oksit emisyonlarını önemli ölçüde düşürüyor. Açıklanan verilere göre, Bosch mühendislerinin elde ettiği rakamlar 2020 için hedeflenen seviyenin bile yaklaşık onda birine denk.
Beş yıllık AR-GE sürecinin sonunda hayata geçirilen teknolojinin test süreci, laboratuvar ortamı yerine özel olarak geliştirilmiş cihaz üzerinden gerçek dünyada yapılarak en doğru verilerin elde edilmesi sağlanıyor. “Cold start” olarak bilinen soğuk çalıştırma, yokuş, eğimli inişler ve diğer koşullar, tüm bu sürecin bir parçası. Sistemin araca entegrasyonu ve bu test koşulların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan sonuç, sadece 13 miligram azot oksit olarak teknik tabloya yansıyor. Peki, bizzat Bosch CEO’su tarafından da “Dizel geleceğin ayrılmaz bir parçası olmaya devam edecek” açıklamalarıyla desteklediği bu sistemin mantığı ne?
Bosch sistemin duyurusuyla birlikte meraklılarına biz güzel haber daha vererek, günümüz itibarıyla kullanıma hazır olduğunu ve tadarik konusunda herhangi bir sıkıntının yaşanmadığının da altını çiziyor. Yani bu yapının araçlara entegrasyonu için sadece otomobil üreticilerinin veya diğer ikinci parti markaların talebinin oluşması yeterli. Dizel motorun hacmi fark etmeksizin, binek otomobillerin dışında kamyon ve çekici gibi ağır vasıtalara da entegre edilebilmesiyle de büyük avantaj sağlayabileceğini düşündüğümüz sistemin, ayrı bir kit olarak satışa sunulması ise şimdilik pek mümkün gözükmüyor. Bu da “benim 2005 model dizel otomobilime bu sistem uygulanabilir mi?” sorusuna verilen negatif bir cevap. Euro 6 normları ve AdBlue yapısının bir araya geldiği tüm modeller için uyumluluk gösteren bu teknoloji, dizel motor üzerindeki verimlilik sorularına ne denli cevap olacak hep birlikte göreceğiz.