İncelemeye başlamadan önce LG Q7+ modelinin 2.000 TL civarı bütçeye sahip kullanıcılar için öne çıktığını belirtelim. Siyah modelini incelediğimiz cihazı kutusundan çıkardığımızda karşımızda olabildiğince kompakt bir cihaz çıktı. Elde tuttuğunuzda boyutları yaklaşık iPhone X kadar olan cihazın ekranı da 5,5 inçlik bir alan sunuyor. Tam anlamıyla çerçevesiz olmasa bile alttan üstten ince bantlarla çevrili neredeyse çerçevesiz bir ekranı olduğunu söyleyebiliriz. 18:9 en-boy oranı ile geniş kullanım alanı sunan cihazın kenarları metal malzeme ile çerçevelenmiş ki bu cihaza premium bir his katmış diyebiliriz. Öte yandan arka gövde için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Polikarbon olduğuna inandığımız arka gövde malzeme tercihi, çerçevelerdeki o premium hissi söküp almış. Cihazın arkasını çevirdiğimizde son dönemlerin en popüler tercihi olan çift kamera kurulumunu göremiyoruz. Cihaz tek bir arka kamerayla geliyor. Arka kameranın hemen altında da parmak izi sensörü bulunuyor. Öte yandan bağlantı noktasına baktığımızda karşımıza Type C çıkıyor. Daha yüksek fiyatlı rakiplerinde dahi zaman zaman göremediğimiz Type C bağlantısını LG, Q7+’ta atlamamış. Üstelik cihazda hızlı şarj desteği de bulunuyor. Açıkçası bu tercih bizim için şaşırtıcı oldu diyebiliriz. Bir diğer sürpriz ise cihazın IP68 standartlarında suya ve toza dayanıklılık sunması oldu. Cihazın tasarımında can sıkıcı detay ise arka kapakta kullanılan parlak malzemenin leke tutması. Bu da yine malzeme tercihiyle ilişkili elbette. Bu yüzden farklı bir malzemede gelmesini tercih ederdik. Belki kenarlardaki mat metal bitiriş tüm gövdede tercih edilebilirdi…