reklamı kapat

POPÜLER

Call of Duty: Infinite Warfare incelemesi

 - Güncelleme: 14 Kasım 2016 21:44

infinite3

E BU HİÇ FENA DEĞİL?

Kabul edelim; Ghosts, Advanced Warfare ve Black Ops III  çok iyi oyunlar değildi. Battlefield serisinin aksine, her zaman senaryosu ile ön plana çıkmış Call of Duty külliyatı içinde kolaylıkla zihinlerden silinecek hikayeler anlatılmıştı. Savaşı geleceğe taşımakta bir problem yok ancak bunu yalnızca çok daha üstün teknolojik imkanlar noktasında ele alınca istenen derinliği de yakalayamadılar. Serinin ihtiyacı olan, daha fazla bilim kurgu ögesinin damarlarına enjekte edilmesiydi.

İşte Infinite Warfare tam olarak bunu yapıyor. Düşünün ki oyunun açılış sekansında kendinizi Europa’da buluyorsunuz. Hayır, Avrupa değil, bizzat Jüpiter’in en gözde uydusu olan Europa’dan bahsediyoruz. Güneş Sistemi içindeki en pürüzsüz yüzeye sahip gök cisminin üzerinde, arka planda Jüpiter’in nefes kesen görüntüsü eşliğinde koşturarak bir hikayeye başlamak tarifsiz bir keyif patlaması yaşatıyor insana. Eğer uzayla ilgiliyseniz ve konuyla ilgili belgeselleri izlemeyi seviyorsanız, Infinite Warfare’in hikayesi sizi mutlak suretle ihya edecektir.

Çünkü burada “Hadi kafamıza göre gök cismi seçelim ve üzerinde koşturalım” denmiyor. Yolumuzun Europa’ya, Satürn’ün uydusu Titan’a düşmesinin çok bariz sebepleri var. Şu an Güneş Sistemi içinde, bünyesinde yaşam barındırması en muhtemel iki gök cismi bunlar ve insanoğlu olarak, oyunun yarattığı kurgusal gerçekliğin ilk adımlarını atmaya hazırlanıyoruz. 2022 yılında uzaya fırlatılacak olan JUICE (Jupiter Icy Moons Explorer), 2030 yılında Jüpiter’e ulaşacak ve tam üç yıl boyunca bu esrarengiz gezegen ve uyduları hakkında bilgi toplayacak. İşte tüm bunları takip ediyorsanız, Europa’nın Dünya’dan daha fazla suya, Titan’ın tıpkı Dünya gibi sıvı göllerine sahip olmasına heyecanlanıyorsanız, Infinite Warfare sizin için biçilmiş kaftan demektir. Çünkü burada, doğru temellere oturtulmuş çok iyi bir bilim kurgu hikayesi anlatılıyor.

SCI-FI SEVENLER YAŞADI

Her ne kadar oyun çok iyi bilim kurgu elementlerine sahip olsa da, içinde türün gedikli bir takipçisini şaşırtabilecek çok fazla öge barındırmıyor. Oyun sırtını milyonlarca kilometre uzaklığa saniyeler içinde sıçramalar, konuşan ve hatta insani tepkiler veren robotlar, yaşanması imkansız denen noktalara kurulan istasyonlar ve bunun gibi pek çok alıştığımız yapıya yaslıyor.

Senaryonun kendisi de orijinal olmaktan uzak; Dünya’nın kaynakları tükenmektedir ve insanoğlu daha fazlası için gözünü uzaya çevirir. Sonunda da bu kaynaklar için mücadele eden iki düşman taraf oluşur. Tüm bunlar, Call of Duty: Infinite Warfare’in son derece ortalama bir bilim kurgu hikayesine sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Peki bu hikayenin etkileyici olmasına engel oluyor mu? Hiç alakası yok! Zira Titan’ın metan göletleri arasında dolaşmaya başladığınızda tüm bu klişe ögeler aklınızdan uçup gidiyor ve sadece anın tadını çıkarmaya başlıyorsunuz. Bir de üstüne Call of Duty’nin kendisine has hızlı ve aksiyona dayalı oynanışı eklenince, yemeyip yanında yatılası bir oyun ortaya çıkmış oluyor.