2018 yılı son yılların en güçlü başlangıçlarından birini gerçekleştirdi. Henüz Şubat ayını devirmişken bu denli başarılı oyunla karşılaştığımız bir seneyi hatırlamakta zorlanıyoruz. Ki henüz yılın en çok beklenen oyunları çıkmadı bile. Celeste ise başka bir boyutta. Yalnızca 2018’in değil, oyun tarihinin en iyi platform oyunlarından biri ile karşı karşıyayız. Bağımsız oyunlar sektöre bambaşka bir lezzet kazandırdı. Kısıtlamalardan sıyrılmış yaratıcı beyinler, hasretini çektiğimiz yeni fikirlerin bizlerle buluşmasını sağladı. Ancak bağımsız oyun yapımının dahi bir tık üstü daha bulunuyor; Game Jam maratonları! Hepsi kendi uzmanlığına sahip oyun yapımcılarının bir araya geldiği ve birkaç gün içinde belirlenmiş temaya uygun bir oyun ortaya koyduğu bu etkinlikler dünya genelinde büyük rağbet görüyor. Birbirini hiç tanımayan bir programcı, tasarımcı, kod yazarı ve/veya müzisyenin bir araya gelerek, uykusuz saatler sonunda canlarının istediği işi sırf keyif olsun diye yaptığı bir süreçten bahsediyoruz. İşte Celeste böylesi bir maceranın sonunda ortaya çıkmış bir yapım. Noel Berry ve Matt Thorson’ın bir Game Jam etkinliğinde 4 gün içinde ortaya çıkardığı bir prototipin, sonrasında üzerinde yoğun emek harcanarak şu anki haline evrildiği bir yapım. Hal böyle olunca karşınızdaki işin özel olduğunu zaten tahmin edebiliyorsunuz, ancak kadarını tahmin edemiyorsunuz… FARKLI BİR PLATFORM OYUNU Celeste özünde 2 boyutlu bir platform oyunu. Ancak düşündüğünüzde Braid de öyleydi, Limbo da, Hollow Knight da… A noktasından B noktasına ulaşmaya çalıştığınız 2 boyutlu platform oyunları sektörün ilk günlerinden beri hayatımızda ve o dönemden beri birbirlerinden ciddi anlamda ayrılabiliyorlar. Mario ve Castlevania’nın aynı başlık altında değerlendiriliyor olması size de biraz ilginç gelmiyor mu? İşte bu ana başlık, günümüzde de kendisini diğerlerinden ayırabilen pek çok yapımla ön plana çıkıyor. Yukarıda saydığımız örneklerin dışında Spelunky’nin, Ori and the Blind Forest’ın veya Super Meat Boy’un nasıl da sanki birbirleriyle hiç alakaları yokmuş gibi göründüğünü bir düşünün. Kısacası bir oyunda yüksek sayılı poligonlara sahip karakterlerinizin, uçsuz bucaksız haritalarınızın veya ağzı açık bırakan sinematiklerinizin olmaması bir şeyi değiştirmiyor. En limitli imkanlarla dahi, birbiriyle hiç alakası olmayan ve hatta oyuncunun hayal gücünü daha çok tetikleyebildiğiniz oyunlar ortaya koyabiliyorsunuz. Celeste de işte bunlardan bir tanesi. İşin ilginç yanı ise, hiç bilmeyen biri uzaktan baksa son derece standart bir platform oyunu diye düşünerek pas geçebilir. Çünkü altı üstü koştuğunuz, zıpladığınız ve sağa sola savrulduğunuz bir oyun bu. Temel mekanikleri ilk andan finale kadar neredeyse hiç değişmiyor. Bu anlamda birazcık Mario ile benzeştirmek yanlış olmayacaktır. Nasıl ki orada da Mario yalnızca koşabiliyor, zıplayabiliyor ve eğilebiliyordu ve biz tüm oyunu bu şekilde tamamlıyorduk, burada da benzer bir durum söz konusu. Tabii bu derece basit bir seviyede değil ve bu açıdan olmasa dahi, oyunun bize sunabildiği pek çok farklı değişkenlik bulunuyor heybesinde… GELİŞEN OYUN DÜNYASI Bildiğiniz üzere alışılagelmiş platform oyunlarında ilerledikçe elde edilen belirli başlı özellikler vardır; çift zıplama gibi, duvardan zıplama gibi veya havada süzülmek gibi… Bu özellikleri kazandıkça ya oyunun yapısına göre sahip olduğunuz yeni yeteneklere uygun dizayn edilmiş farklı bölümlerle karşılaşmaya başlarsınız, ya da oyunun başında erişemediğiniz noktalar üzerinden haritanın farklı bölgelerine gidebilir hale gelirsiniz. Celeste işte bunların hiçbirini yapmıyor. Oyunda ilerledikçe karakterinizi yeni yeteneklerle donatmak yerine, dünyasını değiştirmeye başlıyor. Nasıl yani? Şöyle ki; havadayken ileri doğru savrulma hareketi oyunun neredeyse tamamında en çok kullandığınız hareketiniz oluyor. Ancak hareket aynı kalırken, bölümlerin bu harekete verdiği reaksiyonlar değişmeye başlıyor. Birinde kolonlar hareketinize göre yer değiştiriyor, birinde size momentum kazandıran eylemlere girişiyor veya başka birinde hareket kabiliyetinizi sınırlayan engeller önünüze sunuluyor. Kısacası değişen ve gelişen siz değil, oyunun dünyası oluyor ki bu tek başına cezbedici bir unsur bize göre. İŞİ GÜCÜ BIRAKIP KÖYE YERLEŞELİM! Celeste’yi muadillerinden ayıran bir diğer önemli özelliği de, tamamen acımasızlıktan beslenen aksiyon dolu bölümlere sahip bir platform oyunu olmakla birlikte, aynı zamanda hiç de yabana atılmayacak bir senaryoyu bünyesinde barındırması diyebiliriz. Ana karakterimiz Madeline, gündelik hayatın keşmekeşi içinde depresyon ve gelecek kaygısı yaşayan bir hanım kızımız. Toplumca normalleştirilmiş bu kaotik ortamdan kaçmak için Celeste Dağı’na doğru bir nevi kendini bulma, sorunlarıyla yüzleşme yolculuğuna çıkıyor. Bu yolculuk sırasında da hem pek çok engelle hem de farklı sebeplerle orada bulunan diğer karakterlerle karşılaşıyor. Oyunun hikayesi tabii ki merkezde yer almıyor ancak yapımcı ekip bu herkes tarafından kolayca empati kurulabilecek ciddi konuyu son derece ustalıkla ele almayı başarmış. Bölümler arası diyaloglarla yansıtılan Madeline’in içsel mücadelesi son derece akıcı bir şekilde oyuncuya aktarılabilmiş. Daha da güzeli ise; Celeste Dağı’nda karşımıza çıkan her bir bölümün aslında Madeline’in kaçmaya çalıştığı sorunların metaforları şeklinde bir yansımaya sahip olması. Kolayca anlaşılmayan bu metaforları eğer biraz kendinizi oyunun hikayesine kaptırırsanız sizler de rahatlıkla yakalayabilirsiniz. ZOR BİR OYUN MU ARIYORSUNUZ? Gelelim oyunun can damarına yani platform bölümlerine. Yapısal anlamda Celeste, sadistik dediğimiz cezalandırıcı platform oyunlarından. Tıpkı Super Meat Boy’da olduğu gibi burada da çok fazla öleceksiniz. Çok fazla derken mübalağa yapmıyoruz, oyunun sonuna geldiğinizde ölüm sayacınız 4 hanelere ulaşmış olacak. “Dene, anla ve uygulamaya geç” mantığının oturtulduğu bölümleri çözdüğünüzde ise aşması o kadar da zor olmuyor. Hatta hemen hiçbir ölümünüz sizi isyana sürüklemiyor çünkü ne yapmanız gerektiğini aslında çok iyi biliyor oluyorsunuz. Fakat işin rengi zaten çok zor olan bölümleri normal bir şekilde bitirdiğinizde ciddi anlamda değişiyor. Çünkü her bölümün bir de “şeytani” tarafını temsil eden diğer yüzü bulunuyor. Haritaların derinliklerine gizlenmiş toplanabilir eşyalara ulaşarak açabildiğiniz bu yüze geçtiğinizde, gerçek zorluğun ne demek olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Bu bölümler, her hareketin kusursuzca icra edilmesini gerektiren üst seviyede acımasızlıklar barındırıyor. Hatta öyle ki; bu bölümlerin bazılarında, oyunun normal halinin tamamında öldüğünüzden daha fazla öleceksiniz. Ancak bu kısımlar hem opsiyonel olduğu için istemeyeni ürkütmüyor, hem de mutlak mücadeleyi arzu edenler için oyun süresini ciddi anlamda uzatıyor. Yapımcı ekibi bu denli yaratıcı bölüm tasarımlarını yalnızca arayanların bulabileceği şekilde gizlemek gibi bir delilik yaptıkları için kutluyoruz… BU MACERA KAÇMAZ! Aşağıda görmekte olduğunuz puanı, 2 boyutlu platform oyunları arasında değerlendirmenizi rica ediyoruz. Celeste, bizim bugüne kadar gördüğümüz en akıcı, doyurucu ve hatalardan uzak platform oyunlarından biri olmuş. Eleştirmek için olumsuz taraf düşünüyoruz ancak bulmakta zorlanıyoruz. Yalnızca karakterlerin seslendirmesi için tercih edilen Okami benzeri absürt sesler bizi biraz rahatsız etti ancak bunun dışında dört dörtlük bir oyun olmuş diyebiliriz. Eğer bu tarza ilginiz varsa, düşünmeden alın oynayın diyoruz… DETAYLAR Oyun siz ilerledikçe karakterinizi geliştirmek yerine, dünyasını geliştirmeyi tercih ediyor. Sürekli olarak hareketlerinize farklı tepkiler veren yeni bölümlerle karşılaşıyorsunuz. Ölüm tuzaklarından kaçmakla meşgul olduğunuz 2 boyutlu bir platform oyunundan ciddi konularda ahkam kesmesini beklemezsiniz normalde ancak Celeste bunu da başarıyor. Tek başına yeterince zor olan bölüm tasarımlarının dışında bir de “boss” niteliği taşıyan ve kusursuzluk gerektiren adrenalin dozu yüksek aksiyonlar var ki tadına doyulmuyor. Her bölümün ulaşılması zor olan gizli bir noktasında kasetler bulunuyor. Bu kasetleri bulduğunuzda o bölümün “b yüzü” açılıyor ve gerçek zorluk neymiş öğrenmiş oluyorsunuz. PUANLAMA