Conarium incelemesi
BİLİNMEYENİN KORKUSU
Korku edebiyatını şekillendirmiş ve türün kendisine has bir kimlik kazanmasında öncü rol oynamış Lovecraft’ın eserlerinin, diğer medyalara uyarlanırken sonucun ekseriyetle başarısızlık olması tesadüf değil.
Gerek film gerek oyunlar olsun, Lovecraft’ın öykülerine hayat verildiğinde bir şeyler daima eksik kalır. Bunun en büyük sebebini yazarın kendi cümlelerinde bulmak mümkündür: “İnsanoğlunun sahip olduğu en eski ve güçlü duygu korkudur ve en eski ve güçlü korku türü ise, bilinmeyene karşı duyulandır.” Lovecraft’ın tüm hikayelerinde bu bilinmeyene karşı duyulan korku kendisini gösterir. Söz konusu yaratıklar ve tanrılar daima tasvir edilemez, anlatılamaz, göz ucuyla dahi bakılsa insanı delirtecek özelliklere sahiptir. Eh hal böyle olunca da, görsel medyada bu yaratıkların tasvir edilme çabası hep hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Zira kitabı okurken hayal gücünüzün bu tasvir edilemez canlılara karşı duyduğu korku, gözlerinizle gördüğünüzde hiç de aklınızın yerinden çıkmadığı gerçeği ile örselenir. İşte bu sebeple Zoetrope Interactive Lovacraft hikayeleri anlatmaya çalışarak oldukça zor bir işin altına giriyor. Özellikle de Cthulhu mitosunu derinleştiren ve Yüce Eskiler’i hayatımıza sokan Deliliğin Dağlarında gibi bir esere yoğunlaştıklarını düşünürsek. Bu noktada yapımcıların, diğer örneklerin düştüğü çok önemli bir hatayı tekrarlamamış olmaları bizi mutlu etti. Conarium özünde bir korku oyunu değil. Lovecraft’ın kelimeleriyle sunabildiklerini animasyonlarla sunamayacağını bilen ekip, bunun yerine o dünyada geçen bir gerilim-macera hikayesi ortaya koymaya çalışmış ve bu gerçekten de son derece doğru bir karar olmuş.