Conarium, Lovecraft’ın yaratmış olduğu çevresel elementleri ekrana yansıtma noktasında harika bir iş çıkarıyor. Her eşya, duvar kaplaması, mağara ve bezeri yapı adeta kitaptan fırlamışçasına gerçekçi aktarılmış oyuna. Ancak yaratıklarla ilgili problem burada da kendisini gösteriyor ne yazık ki. Oyun haliyle söz konusu mitostan yaratıkları karşımıza çıkarıyor ve üzülerek belirtmek gerekiyor ki, tasvir edilemez ve baktığında insanı çıldırtacak seviyede olmaktan çok uzaktalar. Bazı noktalarda bu yaratıkların başrolde olduğu kovalamaca anları da yaşanıyor ki, muhtemelen oyunun en zayıf olduğu yerlerin burası olduğunu söylesek yanılmış olmayız. Neyse ki çok sık karşımıza çıkmıyor bu aksiyonlar da, ağzımızın tadı fazla bozulmuyor.
Eksi olarak sayabileceğimiz bir başka nokta da seslendirmelerde kendisini gösteriyor. Özellikle ana karakterimizin seslendirmesi o kadar kötü ki, bazen sırf konuşmasın diye nesnelerle etkileşime girmekten çekinir hale geliyorsunuz. Oysaki yazılmış olan monologlar son derece kaliteli ancak seslendirme tüm o kaliteyi ve duygu aktarımını yok ediyor. Seslendirmenin İngilizce olduğunu ancak oyun içi tüm metinler için Türkçe seçeneğinin yer aldığını da belirtelim.
LOVECRAFT SEVENLER ALDI BİLE
Conarium’u oynamaya niyetlenirseniz, karşınıza kanla, vahşetle, “jump scare” ile korkutmaya çalışan bir oyun çıkmayacağını bilmelisiniz. Oyunun, tıpkı Lovecraft öykülerinde olduğu gibi, hikayenin bizzat kendisi ve atmosferi ile oyuncuyu germeyi amaçlayan bir tarzı var. Yaklaşık olarak 5 saat kadar süren hikayenin biraz daha uzun olmasını tercih ederdik elbette ama, bu denli küçük bir stüdyodan çıkmış olan içeriğin yeterince büyük olduğunu da kabul etmeliyiz. Özellikle Lovecraft kitaplarını seven biriyseniz, Conarium’u ıskaladığınıza çok üzülebilirsiniz.