Oyun sektörünü son 10 yıl içinde en çok etkileyen yapım olan, arkasından sayısız; “Dark Souls benzeri” oyunun çıkmasına vesile olmuş böylesi destansı bir eser 7 yılın ardından tekrardan bizlerle. Sefalar da getirmiş tabii de, 7 yıl “remaster” için biraz kısa bir zaman değil mi yahu? Başlangıçta yalnızca grilik vardı. Dünya henüz şekillenmemiş ve sislerin arasına gizlenmişti. Bu dünyaya hükmedenler ejderhalardı. Ancak sonrasında ateş geldi ve ateş beraberinde zıtlıkları da getirdi; sıcak ve soğuk, yaşam ve ölüm, aydınlık ve karanlık… Ardından karanlıktan gelenler ateşin içinden dört adet ruh buldu. Ölüm Ruhu’nu bulan Nito oldu ve dünya ölmenin ne demek olduğunu öğrendi. Yaşam Ruhu ise Izalith Cadısı’nın payına düştü ve dünya hayatla doldu taştı. Lord Gwyn, ateşin içinden Işık Ruhu’nu buldu ve yeniden şekillenen bu dünyanın aydınlanmasını sağladı. Tüm bunlar, huzurla ebediyete kadar yaşamakta olan ejderhaları rahatsız etti ve Ruh Lordları’na karşı savaş açtılar. Diğer ejderhaların aksine bir ölümlü olarak doğan pulsuz ejderha Seath, Lordlara ejderhaların zayıf noktalarını aktardı ve kendi türüne ihanet etti. Bu sayede Lordlar savaşı kazandı ve Kadimlerin Çağına son verip, Ateşin Çağını başlattı. Tüm bunlar olurken, dördüncü bir ruhu Sinsi Pigme buldu. Karanlık Ruh, insanları lanetlemek üzere Pigme’nin ellerinde gözlerden uzaklaştı. HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK! Dark Souls; üzerine konuşmaktan hiç sıkılmayacağımız nadir oyunlardan biri. Piyasaya çıkışının üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen, her detayını hala ezbere bildiğimiz mükemmellikte bir yapımdan bahsediyoruz. Eğer daha önce Dark Souls oynamadıysanız ve bu külliyata Remaster versiyonu ile giriş yapmayı düşünüyorsanız, size fazlasıyla imrendiğimizi belirtmemiz gerek. Böylesi unutulmaz bir deneyimi sıfırdan yaşayabilmek için neler vermezdik… Bu yazının içinde elbet bir noktada “Remaster” versiyonu ile gelen değişikliklerden bahsedeceğiz. Ancak söz konusu değişiklikler bir elin parmaklarını dahi geçmediğinden, bu incelemenin asıl amacı ilk kez Dark Souls ile tanışacak kişilere oyunu anlatmak olacak. Efendim hoş geldiniz, bu evrene giriş yaptığınız andan itibaren hayatınız bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Oyun oynamaktan aldığınız zevkin kriterleri, damak tadınız ve ileriye dönük projelerle ilgili beklentileriniz tamamen değişecek. Eskiden “hiç de fena değil” şeklinde övdüğünüz oyunlara bu dakikadan sonra burun kıvıracağınızı bilmeniz gerekli. Bakmayın siz; “Çok zor!” diyerek oyundan uzak tutmaya çalışanlara. Eğer bu oyuna yaklaşmamanız gerekiyorsa bunun nedeni zorluğu değil, beğeni kriterlerinizi büyük oranda etkileyecek olması aslında. Oyunun atmosferini yaşadığınız zaman, diğer oyunların aslında bu konuya ne kadar yüzeysel yaklaştığını fark edeceksiniz. Hikaye aktarımını deneyimlediğinizde, bugüne kadar diğer yapımlar tarafından adeta salak yerine konulduğunuzu anlayacaksınız. Bir oyunun elinizden tutup; “Haydi şimdi de bunu yap!” demediğinde, aslında size ne kadar büyük bir iyilik yapmakta olduğunu Dark Souls ile öğreneceksiniz. KİME GÖRE, NEYE GÖRE ZOR? Haydi gelin şu klişeyi bir aradan çıkaralım; Evet, Dark Souls zor bir oyun. Ancak bunun nedeni, oyunun “hakkaniyetsiz” bir şekilde tasarlanmış olmasından ileri gelmiyor. Dark Souls zor bir oyun çünkü oyun sektörü bilerek ve isteyerek oyuncuları kolaya alıştırmış durumda. Oysaki 90’ların ilk yarısında oyunların hemen hemen tamamı bu zorluk seviyesindeydi aslında, kimse de şikayet etmiyordu. Yani aslında bu göreceli bir yaklaşım ve hayır, aslında oyun içi deneyimlerinize güvenir ve öğrenmek için çaba gösterirseniz Dark Souls hiç de zor bir oyun değil. Dark Souls’u bu denli mükemmel bir oyun yapan şey zaten “dengelerini” kusursuza yakın tasarlamış olması. Ölmeyi bir ceza değil de öğretici bir deneyim olarak görürseniz, oyun içinde bulunan hiçbir düşmanın aslında yeteneklerinizin ötesinde haksız bir zorluğa sahip olmadığını göreceksiniz. Çok öleceksiniz, bunu inkar etmiyoruz. Ancak bu ölümlerin hiçbiri sizi isyana sürüklemeyecek. Aksine, her bir kaybınız karşınızdaki düşmanı alt ettiğiniz an yaşayacağınız duygu patlamasını en üst seviyeye taşımak için yakıt görevi görecek. TABULA RASA Oyuna başladığınız andan itibaren kendinizi ne yapacağınızı bilmez bir halde bulacaksınız. Nereye gitmeniz ve hangi yolu kullanmanız veya hangi düşmana ne şekilde saldırmanız gerektiğini oyun size hiçbir zaman söylemeyecek. Bulduğunuz bir silahın özelliklerinde yer alan harfler ne anlama geliyor? Karakter yetenek puanlarınız saldırılarınıza nasıl etki ediyor? Taşıdığınız ağırlık tüm oyun deneyiminizi derinden değiştirecek nasıl bir etkiye sahip? Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabını oyun size yazılı bir şekilde sunmuyor. Ancak bunların cevapları oyun içinde var, yalnızca bulmanızı bekliyorlar. Nasıl ki bir ayakkabının içinde ne kadar rahat hareket edebileceğinizi giymeden anlayamıyorsanız, Dark Souls içinde de her şeyi deneyimleyerek öğrenmeniz gerekiyor. Bu tarz, oyunun hikaye aktarımında da kendisini gösteriyor. Bir bölgeye girdiğinizde oranın geçmişiyle ilgili bilgileri ara demo eşliğinde değil de, etrafı gözlemleyerek ve eşya bilgilerini okuyarak öğreneceksiniz. Duvardaki bir tablo veya zemindeki bir işaret dahi sizin hikayeye dair toplayabileceğiniz bilgi kırıntılarını oluşturuyor. Neden oyundaki şövalyelerin bazılarının gümüş, bazılarınınsa siyah olduğuna isterseniz hiç kafa yormayabilirsiniz mesela. Ancak üzerine biraz düşünmenizi biz tavsiye ederiz doğrusu. AYNISININ DAHA İYİ ÇALIŞANI Gelelim “Remastered” ekiyle birlikte oyunun ne gibi özellikler edindiğine. Öncelikle şunu bilmeniz gerekiyor ki; Dark Souls Remastered, bugüne dek gördüğümüz en zayıf Remaster çalışmalarından biri ne yazık ki. Bu sürümle birlikte oyun stabil 60 fps performansa sahip oluyor. Orijinal oyun 30 fps desteklerken, özellikle meşhur Blighttown gibi bölgelerde bu sayı neredeyse dibi görüyordu. Remaster versiyonu ile birlikte bu performans problemleri tamamen ortadan kaldırılmış görünüyor. Ayrıca çözünürlük de 720p’den PC’de 4K’ya, PS4 Pro ve Xbox One X’te ise 4K “yükseltme” seviyesine çekilmiş. Bunların dışında artık çevrim içi tarafta 4 değil 6 oyuncu destekleniyor ve sonraki oyunlarda olduğu gibi şifre ile bağlantı sağlanabiliyor. Dark Souls Remastered aldığınız zaman elde edeceğiniz yegane değişiklikler bunlar olacak ki cidden bu içerik çok yetersiz. Bir kere grafiklerde dikkate değer bir gelişme dahi yapılmamış, dahası PC’de yıllardır modlu olarak bu halinden çok daha iyi bir şekilde oynayabiliyorduk biz zaten. Nasıl bu sürüme özel yeni eşyalar ve birkaç yeni düşman eklemezler anlamak mümkün değil. Hiç olmazsa düşmanların yerlerini değiştirseydiniz de bir farklılık hissetseydik vicdansızlar! KEŞKE DEMON SOULS OLSAYDI Sevgili okuyucular; eğer daha önce Dark Souls’u oynadıysanız bu sürümü almak için yeniden insan sayısının arttığı çevrim içi arena dışında hiçbir sebebiniz bulunmuyor. Yani bir tarafta Shadow of the Colossus’un Remaster versiyonuna bakıyoruz, bir de buna bakıyoruz ve kendimizi kandırılmış gibi hissetmekten alıkoyamıyoruz. Yanlış anlamayın, Dark Souls bizim için 9,5’luk bir oyundur. Aşağıdaki puan “Remaster” içeriğini yansıtıyor tamamen. Ha siz ilk kez oynayacaksanız, başlangıç noktanızın burası olmasında hiçbir sakınca yok elbette… DETAYLAR Grafiksel anlamda en dikkat çekici geliştirme ışıklandırmalarda yapılmış. Özellikle ışığın zırhlardan yansımaları göze çok daha hoş geliyor. Başka da pek bir şey yok zaten. Blighttown... Her Dark Souls severin kabuslarına giren lanetli yer. 60 fps sayesinde biraz daha çekilebilir hale gelmişse de, hala yer yer gözlerinizin kanayacağını söyleyebiliriz. Ve Anor Londo… Her Dark Souls severin en güzel rüyalarını süsleyen ihtişamlı yer. Burada geçireceğiniz her bir saniyeden büyük keyif alacaksınız, Ornstein & Smough’a gelene dek… Dark Souls ile ilgili tek bir yan hikayeyi seçmek zorunda kalsak, bu kesinlikle Artorias ve Sif’in hikayesi olurdu. Bu paketin içinde tüm DLC’ler de yer alıyor, merak etmeyin! PUANLAMA