İsminin geçtiği hemen her eserde heyecan uyandıran Mahşerin Dört Atlısı konsepti, son yıllarda tartışmasız en iyi Darksiders ismi altında işleniyor. Üçüncü oyunla birlikte yeni bir Atlı’ya geçiyoruz ve seride ilk kez ipleri kadın bir karakterin ellerine bırakıyoruz. Darksiders III’ün yapım süreci oldukça sancılı gerçekleşti. İlk oyun çok ciddi bir beğeni ile karşılandıktan sonra ikinci oyun benzer bir başarı gösterememişti. İlginç bir şekilde Darksiders II çok daha iyi bir oyundu üstelik. Ancak yeni mekanikler denemiş olması, RPG ögeler eklenmesi ve çok daha uzun olması sebebiyle aksiyon dolu ilk yapımın fanatiklerinden bazılarını kaybetti. Bu süreçte THQ zaten zor bir durumdan geçmekteydi ve oyunun yapımcısı Vigil Games’in sahibi de THQ olduğundan yaşananlar Darksiders için tehlike çanları anlamına geliyordu. Sonuç da beklenildiği gibi oldu... Aradan geçen 6 yılda çok şey yaşandı ve Darksiders III duyurulduğunda herkes eskisi gibi olmayacağına inanıyordu. Çoğu kişinin bilmediği şey ise, yapımcı koltuğunda oturan Gunfire Games’in bizzat Vigil Games’ten ayrılanlar tarafından kurulduğuydu. Kısacası; Darksiders serisi çok zor badireler atlatmış olsa da günün sonunda evine dönmüştü ve konuya en hakim ekip dümenin başına geçmişti. AYRI DÜNYALARIN TÜRLERİ Tüm bunlar Darksiders III için pozitif sonuçlar elde edebileceğimizi gösteren işaretlerdi. Ancak nasıl ki ikinci oyun bazı riskler almayı seçtiyse, yapımcı ekip burada da benzer bir yolda ilerlemeye karar vermiş. Bu tercihi nedeniyle geçmişte acı tecrübeler yaşamış bir ekibin yine de düşüncelerinden vazgeçmemesini alkışlayabilirdik, ortaya çıkan sonuç güzel olsaydı tabii… Darksiders’ın olmadığı zaman diliminde başka bir oyun serisi ortalığı kasıp kavurdu (ismi lazım değil Dark Souls) ve belli ki Gunfire Games ekibi bu yaygaranın bir nebze etkisinde kalmış. Kulağa oldukça garip gelecek biliyoruz ancak Darksiders III; sahip olduğu hızlı hack&slash aksiyon tarzını Dark Souls mekanikleri ile birleştirmeyi amaçlamış. Tüm sistemi sakin olma, analiz etme ve sonucunda saldırılarını tok ve insansı animasyonlarla gerçekleştirme üzerine kurmuş Dark Souls gibi bir serinin mekaniklerini nasıl olup da durmadan duvardan duvara zıplayan, düşmandan düşmana atlayan canlıların bulunduğu bir oyuna entegre etmeyi hayal ettiler bilemiyoruz. Ortaya çıkan şey belirli noktalara kadar arzulanan sonuca ulaşmayı başarmış ancak genellikle anlamsız bir çorba olmaktan öteye gidememiş. Bir kere oyunun hızını bir nebze aşağı çekmişler ki amaçları için mantıklı olsa da Darksiders gibi bir oyun için son derece yanlış bir karar bu. İkinci olarak ise vurdu mu tam vuran, hareketlerini inceleyip buna uygun karşılıklar vermeyi gerektiren yaratık tipleri yerleştirmişler. Önceden olduğu gibi aralarına dalıp canımız nasıl isterse kesip biçmek yerine, bu kez saldırıları savuşturduktan sonra saldırmayı gerektiren bir yapı oturtulmuş. Elbette dövüşler Dark Souls’un yakınından bile geçmiyor ancak ikisinin arasında bir orta noktada buluşmayı başarabilmişler en azından. HEPİNİZDEN TİKSİNİYORUM! Hatırlayacağınız üzere ilk oyunda War, ikinci oyunda ise Death bizlerle birlikte olmuştu. Bu oyunda ise dizginleri Fury’e bırakıyorlar. Fury isminin hakkını sonuna kadar veren bir karakter olmuş. Her şeye sinirlenen, öfkesi gözlerinden fışkıran, kimsenin kendisini anlamadığını düşünen bir karakter Fury. Kısaca ergen… Ki bu ergenlik motivasyonuna da yansıyor. En güçlü Atlı’nın kendisi olduğunu düşünen Fury, ekibin yönetiminin de kendisine bırakılması gerektiğini düşünüyor. War’ın ilk oyunda dünyaya getirdiği kıyametin hemen arkasında gerçekleşen bu olaylar sonucunda Fury’e deniyor ki; “Git dünyadan Yedi Ölümcül Günahı temizle, talebini sonrasında değerlendirmeye alırız”. Fury de bayağı bildiğiniz; “En güçlü benim tabii!” iddiasını ortaya koyabilmek için çıkıyor bu yolculuğa. Yok kardeşlerimi kurtarayım, yok dünyayı iblislerden temizleyeyim gibi bir düşüncede asla değil. İlginç bir karakter kısacası, yakın vadede bol bol cosplayini göreceğimizi düşünüyoruz. ZAMANIN GERİSİNDE Yapımcı ekibin hedeflerine yaklaştığından ama ortaya çorba koymaktan öteye gidemediğinden bahsetmiştik. Bunu en net yük olduğu düşünülerek çıkarılan kısımlardan ve dövüş mekaniklerinden anlıyoruz. Darksiders II’nin en güçlü yanı olan RPG ögeleri komple çıkarılmış burada. Hani daha iyi özelliklere sahip eşyalar, zırh parçaları, silahlar topluyorduk ya, burada onların hiçbiri yok. Tek bir silahımız ve bu silaha getirilen geliştirmeler var. Yapısı gereği Kratos’un Blades of Chaos’una benzer bir saldırı kataloğu bulunan bu jiletli kamçı ile oyunun sonuna kadar gideceksiniz. Ha elbette böyle oyun bitmez diyerek bazı çeşitlemelere de gidilmiş. Oyun boyunca 4 farklı Hollow türü bulacaksınız ve bunlar hem size hem silahınıza yeni özellikler kazandıracak. Bu özellikler sayesinde yeri gelecek suda yürüyebilecek, yeri gelecek kamçınıza ateş ekleyeceksiniz. Yeterli mi? Bizce değil. Özellikle de karakter ve silah geliştirmeleri bu kadar kısıtlıyken. Oyunda yapabildiğiniz geliştirmeler tamamen sağlığını artırıyoruz ve gücünü yükseltiyoruz ekseninde ilerliyor, asla daha fazlasını elde edemiyorsunuz. Daha yeni God of War’da tek bir silaha bile getirilebilen sayısız saldırı türünü ve geliştirmelerini düşününce, Darksiders III’ün bu noktada ne denli çağ dışı kaldığını üzülerek görüyoruz. HERKES DARK SOULS OLAMAZ Oyunda sevdiğimiz kısımlar da olmadı değil tabii ki. Yedi Ölümcül Günah’ı temsil eden boss tasarımlarını oldukça beğendik örneğin. Özellikle Dark Souls’a bu denli öykünürken bosslarda bekleneni verememesi oyunu ciddi anlamda olumsuz etkilerdi ancak hiç olmazsa bu kısımda sınıfı geçmeyi başardığını söyleyebiliriz. Hem şekil, hem dövüş stilleri, hem de günahların yansıtılma şekli olarak iyi işlenmişler. Zorluk seviyeleri de hiç fena olmamış üstelik. Benim diyen Dark Souls oyuncusunu dahi ciddi anlamda zorlayacak bosslar bulunuyor oyunda (Özellikle de üst seviye zorluklarda). Ancak tüm bu “Soulslike” hava içinde bir konuyu inanılmaz hatalı ele almış oyun. Dark Souls’un “bonfire” mekaniğinin bir benzerini kullanmış, ki bunda bir sorun yok, ancak bu mekaniğin nasıl kusursuz işlenmesi gerektiğini anlayamamış. Bildiğiniz üzere Souls serisinde her öldüğünüzde düşmanlar yeniden canlanır ve bonfirelardan tekrar yola koyulursunuz. Ancak yerleşim noktaları çok iyi ayarlanmıştır ve kısa yollarla devamlı birbirlerine bağlanırlar. Burada ise yeri geldiğinde boss alanına gidebilmek için tekrar ve tekrar 10 dakikalık mücadelelere girmek zorunda kalıyorsunuz. Bir mekanik ancak bu kadar yanlış anlaşılabilirdi herhalde. TAM YAZIN YOKLUKTA OYNAMALIK Darksiders III’ü çıktığı gün inceleseydik bu yazının içeriği çok daha farklı olurdu. Çünkü o an itibarıyla oyun oynanabilir seviyede bile değildi. Tam bir hata festivali noktasından yamalarla durumu birazcık toparladılar ancak hala çeşitli sıkıntılar karşınıza çıkabilir. Darksiders III’ü sizlere gönül rahatlığı ile önerebilirdik, eğer fiyat etiketi biraz olsun haddini bilseydi. İçeriği bu denli törpülenmiş bir yapımın, fiyatı da buna göre konumlandırılmalıydı bize göre. En az wbir yüzde 50 indirim görmeden almanızı tavsiye etmiyoruz. DETAYLAR Hollow güçleri edindikçe hem biz hem de silahımız yeni özellikler kazanıyor. Bir nebze olsun oynanışı çeşitlendirmekle birlikte, özellikle yetenek anlamında pek de yeterli değiller. Daha önce Yedi Ölümcül Günah’ın pek çok tasvirini gördük. Özellikle de aynı türdeki Dante’s Inferno’da. Ancak Darksiders III bu konuda yaratıcı olmayı kesinlikle başarmış. Mahşerin Dört Atlısı… Atlı yani sonuçta bunlar, ata binmeleri en temel özellikleri. Hayır sen de ata binmeyeceksen kim binecek? Ha evet, Fury oyunda ata binmiyor… Hem başlangıç silahımızı, hem de Hollowlar ile gelen ekstra modları ayrı ayrı geliştirmemiz gerekiyor. Yetenek için değil ha, “daha güçlü” olmalarını sağlıyoruz sadece. PUANLAMA