Oyundaki yaratıklar teknik olarak zombi değil. En azından yeniden dirilen ölülerden bahsetmiyoruz burada. Daha ziyade virüs bulaşmış ve insanlığını kaybetmiş yaratıklar bunlar ki ismin çok da bir önemi yok aslında çünkü zombilerden bir farkları bulunmuyor. Bu salgın hastalığı araştıran NERO isimli bir organizasyon var (bence hepimiz olayın aslını anladık şimdiden) ve bu NERO merkezlerini araştırarak hastalıkla ilgili daha fazla bilgi edinmeye çalışıyoruz. Düşman kampları ve zombi yuvalarının sıkıcılığının aksine NERO merkezleri işe biraz renk katmayı başarıyor. Bu merkezleri birazcık Far Cry 5’teki sığınaklara benzetebiliriz. İçlerine girebilmek için önce elektriği yeniden çalıştırmamız gerekiyor ancak elektrik gelir gelmez de merkezin tüm hoparlörleri devreye girdiğinden etrafa zombiler toplanıyor. Bu yüzden her merkezde önce mevcut hoparlörleri tespit etmeli, devre dışı bırakmalı ve en sonunda elektriği çalıştırmalısınız. Final anında tuşa bastığınızda hiçbir hoparlörü ıskalamadığınızı anlamak büyük bir rahatlamaya sebep oluyor, aksi ise tatsız bir paniğe. Onlarca ana ve yan göreve sahip böylesi bir oyunda küçük bulmacalar barındıran sekanslara odaklanmamızdan, söz konusu görevlerin ne denli pespaye olduğu da anlaşılıyordur sanıyoruz ki.
İKİ TEKER ÜSTÜNDE BİR YAŞAM
Her ne kadar “birader” ilişkisi yansıtmaya çalışır gibi yapsalar ve duygusal yön katabilmek amacıyla ölüp ölmediği belirsiz bir eşi hikayeye sokuşturmaya gayret gösterseler de oyun boyunca samimi ilişki kurabildiğiniz tek bir şey oluyor; motosikletiniz. Red Dead Redemption 2’nin atınızla kurmayı başardığı ilişkinin bir benzerini burada motorunuzla kurdurmayı amaçlamış yapımcılar. Ne yazık ki o seviyenin yakınına dahi yaklaşamasa bile en azından yer yer oturaklı bir sistem kurduklarını belirtelim. Motorunuzu devamlı çalışır kondisyonda ve yakıtlı bir şekilde tutmaya dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü kendisi hem zor anlardan çıkış biletiniz, hem de hızlı yolculuk için kullandığınız bir dostunuz. Yakıt yoksa hızlı yolculuk dahi yapamıyorsunuz. Ancak ilginç bir şekilde, bazı görevlerde oyun yakıtınızı sınırsız hale getirmeyi seçiyor. Neden? Çünkü oyunun akması lazım… İşte bu tarz tembel yazımlar sizi oyun dünyasından koparıyor, kendi kurallarına dahi uymayan bir yapının içine dahil olmakta zorlanıyorsunuz. Ha Days Gone tek bir şeyi çok iyi yapıyor; kalabalık zombi sürüleriyle mücadele. Bu sekansların tamamı inanılmaz derecede heyecan verici ve adrenalin dolu tasarlanmış.
LEZZETSİZ BİR AÇIK DÜNYA
Açık dünya oyunlarını severiz. Ancak sadece güzel bir çevre tasarlamak iyi bir açık dünya icra etmek adına yeterli değil. Girdiğiniz bir ev, içinden geçtiğiniz bir sokak size hikayeler anlatmalı. Days Gone’ın dünyası son derece ölü ne yazık ki. Ne içinde gezmek keyifli, ne de görevleri takip ederek öyküyü yaşamak. Yalnızca zombilerle mücadele etmek tat katıyor, bunun için de oyunu satın almaya değer mi karar sizin…