İnsanoğlunun en kuvvetli duygularından biri de meraktır. 1900’lü yıllardan itibaren dünya dışında başka bir yaşamın olma olasılığı, insanı yiyip bitiriyordu. Sonra teknoloji gelişti, uzaya bir köpek, sonrasında da bir insan gönderildi. Aya ayak basıldı, yaşam izi arandı. Fakat heyhat! Hala dünya dışı canlı bir yaşam formuna dair somut deliller elde edilemedi. (Edildiyse de henüz bize açıklanmadı.) “Eğer dünya dışı yaşam bu oyundaki gibi olacaksa, hiç olmasın” diyebilirsiniz bu oyunu oynadıktan sonra. Çünkü işler yine yolunda gitmiyor. Isaac’in başı beladan kurtulmuyor. Uzayın soğuğuna bir de Necromorphlar ekleniyor.
KORKUYU ENSENİZDE HİSSEDİN
Electronic Arts, büyük beğeni toplayan Dead Space oyununu, üç yıl aradan sonra oyunseverlerin beğenisine sunuyor. Tesadüf müdür bilinmez, Dead Space 2 de ilk oyunun üç yıl sonrasında başlıyor. Oyuna ilk olarak Isaac’in bir rüyası ile başlangıç yapıyoruz. Uyandığımızda bizi bulan dostumuzu berbat bir şekilde öldüren yaratık uzaklaşıyor ve deli gömleği ile Necromorph saldırısına uğramış bir uzay kentinde, vahşi yaratıklarla baş başa kalıyoruz. Onlara karşı kendimizi savunamıyoruz haliyle. Yapmamız gereken tek şey, bu yaratıkların arasından sıyrılıp kaçmak. Koşuyoruz, açık kapılardan geçiyor ve sadece kaçıyoruz. Kaçmaya devam ederken aynı zamanda maceranın içine de sürüklenmiş oluyoruz. Pencereler patlıyor, kapılardan yaratıklar fırlıyor kime ne? İlk açık kapıya dalıyoruz ama bizi takip eden yaratıkların gölgeleri, uzun kolların önümüze çıkması bizi biraz zorluyor. Tam kurtulduk derken Predatorden bozma bir yaratık üzerimize sıçrıyor fakat neyse ki otomatik kapı ve biraz da bireysel çaba ile bu yaratığın da üstesinden geliyoruz. Yaratıklardan kurtulduk gibi görünüyor. Bu sefer kendileri değil ama sesleri bize eşlik ediyor. Derin fakat her an karşımıza bir şey çıkacakmış gibi yakından geliyor bu sesler. Birkaç kapalı kapı ardına geçiyoruz ve sesler de yok oluyor. Dead Space 2’nin sadece giriş sekansı bile oyunun notunu havalara uçurmak için yeterli bir sebep. Biz ömrü hayatımızda böylesi soluk soluğa bir oyun girişi görmedik. Ishimura’da yaşanan olayların sonucunda deli teşhisi konulan kahramanımız Isaac Clark, Sprawl istasyonunda yoluna devam ediyor. Macera sürdükçe olayların derinine iniyor, Sprawl’da yaşananları öğrenmiş oluyoruz. İlk oyuna göre daha hareketli bir şekilde devam eden serüvenimize bir dostumuz da katılıyor. Sonrasında ellerimizin bağını keserek açıyor. Karakterimizden daha deli olduğunu sandığımız bu dostumuz(!), kendini keserek öldürüyor. Gerilimin vazgeçilmez unsurlarından karanlık, bir süre sonra yine bizi buluyor. İlk oyuna göre daha sakin kalabilen mekanları bu oyunda görmek pek mümkün değil. Biraz vakit geçirdikten sonra karşınıza aniden herhangi bir şey çıkabiliyor ve bununla mücadele etmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu ani çıkışların bazıları tahmin edilebilir bir hal alsa da Necromorphların tasarımları sayesinde her zaman yürek hoplatıcı olabiliyor. Oyun soluksuz bir şekilde açılıyor fakat temposunu bir süre sonra kaybetmeye başlıyor. Bunun sebebi, görevlerin birbirini tekrar ediyor olması. Ancak bu düşen tempo bile sizi koltuğunuzda zıplatmaya yeter.
BİLİNÇALTINIZDAKİ FOBİLER AÇIĞA ÇIKACAK
Oyunun çekici yönlerinden bir diğeriyse, birçok korku unsurunu bir arada bulundurması. Aniden açılan bir elektronik cihaz, öylece duran tekerlekli sandalyeler ve daha niceleri. Ortam o kadar gerilim dolu ki belki normal yaşamda korkmadığınız cisimler bile bu oyunda size korku vermeye başlayacak. Oyunun ilerleyen bölümlerinde sadece yaratıklar üzerinden değil başka birçok unsur ile kanınıza korku karışacak. Etkileşimde bulunduğumuz cisimler, ortamı anında etkiliyor. Bu durum mücadele verdiğimiz ortama gerçekçilik kazandırıyor.
DAHA FAZLA KORKU, DAHA VAHŞİ ORTAMLAR
Korku aynı korku ama emin olun aksiyon çok daha fazla. Bu durum oyunun bazı hayranları tarafından eleştirilse de önceki oyuna göre beğenen sayısı da azımsanacak gibi değil. Oyuna ses efektlerinin ve sahnelere göre alçalıp yükselen müziklerin katkısı ise tam anlamıyla muhteşem olmuş. Her aksiyonda farklı sesin çıkması, seslendirmenin profesyonel olması oyundan alınabilecek hazzı en yüksek seviyeye çıkarıyor. Bunların uyumlu şekilde olması da gerçeklik hissini arttırıyor; böylece korkunun tadına çok daha iyi varabiliyorsunuz. Grafik anlamında oldukça doyurucu olan oyunumuz, çok daha detaylı yüz çizimleri, animasyonlar içeriyor. Oyunun bütününü bozmayan en güzel yanı da, yükleme sürelerinin oyun içinde gizlenmiş olması. Bazen bir asansördeyken, bazen de holografik görüntüleri izlerken bir yandan yeni seviye için oyunun yüklemesi tamamlanıyor. Ayrıca bu atmosferi tek başınıza yaşamak zorunda da değilsiniz. Dead Space 2’nin getirdiği yeniliklerden biri de multiplayer modu. Bu modda bir taraf güvenlik timi olurken, diğer taraf Necromorph cephesinde yer alabiliyor. Çok oyunculu bölümler, 4’e 4 şekilde tekil, takım ya da görev bazlı olarak çeşitli biçimlerde oynanabiliyor. Dead Space 2 oynanış bakımından ilk oyuna oldukça benzese de farklılıklar da göze çarpıyor. Korku unsurundan çok aksiyon hedeflenmiş Dead Space 2’de, korku aniden ve durağan şekilde devam ederken bastırıyor. Zamanı yavaşlatma ve objeleri hareket ettirebilme yetilerimiz, bu oyunda da korunmuş. Aksiyonun doruk noktasına çıktığı anlarda, üzerinize gelen canavarları bu özelliklerinizden faydalanarak kolayca alt etmeniz mümkün oluyor. Deli gömleği ile başladığınız oyunda ilerledikçe yeni silahlar ve zırhlar kazanabiliyorsunuz. Yaratıklardan düşen mermiler, aksiyonu artırırken işinizi oldukça kolaylaştıracak.
► Detaylar ve puan tablosu sayfa 2‘de
Sayfa: 1 2