Son yılların oyun açısından belki de en kurak ayını geride bıraktık. AAA seviyesinde bu denli az oyunun çıktığı bir aydaha önce yaşanmış mıydı bilmiyoruz ama bunu da görmüş olduk. Bir anlamda fena da olmadı çünkü bu sayede, normal şartlarda asla dikkatimizi çekmeyecek Detention radarımıza takılmış oldu Kaliteli bir korku/gerilim oyunu oynamayalı ne kadar uzun zaman oldu öyle değil mi? Hayır, bir anda gözünden solucan sallanan bir ucubenin ekrana karşı bağırdığı oyunları kaliteli sınıfına dahil etmiyoruz. Korkutabiliyor olmak bunun iyi bir şekilde yapıldığı anlamına gelmiyor. Genel kanının aksine, zor olan korkutmak değil gerebilmek aslında. Ortada çığlık atan, sıçrayan, koşturan hiçbir şey olmadığında bile parmağınız ilerleme tuşuna gitmiyorsa, orada bazı şeyler fena yapılmıyor demektir. Ancak asıl gece yatağınıza uzanıp gözlerinizi kapattığınızda, uykunuzun kaçmasına neden olan düşüncelerin beyninize hücum etmesine sebep oluyorsa, işte o zaman pek çok şey doğru yapılmış demektir. Bu ancak atmosferle ve hikayeyle mümkün olabilir. Detention; daha fazlasını yapmaya gerek görmemiş olsaydı dahi, hikayesinin geçtiği zaman dilimi ve bölgeyle bile tüylerinizi ürpertmeyi başarabilirdi örneğin. İNSANLIKTAN ÇIKMIŞ İNSANLAR Oyun 1960’larda ve Tayvan’da geçiyor. Bu direkt olarak bazı zilleri çalmamış olabilir ama son derece spesifik bir dönemden bahsediyoruz aslında. Belki bu satırları okuyan pek çok kişi bilmiyordur ancak, Tayvan tam 38 yıl boyunca Orwell’in zihninden çıkanlara nazire edercesine bir distopya içinde yaşamak zorunda kaldı. Tüm bu zaman zarfı içinde uygulanan sıkıyönetim sebebiyle, özgürlüğün sözlüklerden silindiği bir dönemden bahsediyoruz. “Beyaz Terör” olarak da bilinen bu dönemde, hükümeti eleştiren veya komünist düşünceleri destekleyen kim varsa ya öldürüldü ya da hapse atıldı. 28 Şubat’ta hükümete karşı ayaklanan on binlerce insan katledildi, onu takip eden 38 yılda bu sayı katlanarak arttı. Tüm bunlar; tek bir adamın gücü elinde tutma, muhafazakar düşünceyi yaygınlaştırma ve kendinden olmayanı “terörist” ilan etmesi sebebiyle yaşandı. Bazı şeylere “evet” demenin nelere yol açabileceğinin en net göstergesiydi. İşte böylesi bir zaman diliminde geçiyor Detention. Yaratıklara, hayaletlere, kana veya vahşete ihtiyaç duymaksızın, gerçekliği ile korkunç bir dünyayı yansıtıyor oyuncuya. Dışarıda böylesine zincirlerinden boşalmış bir dünya varken, sempatizanların karşıt görüşlülere nasıl davrandıkları oyunun içinde kendisine pay bulan elementlerden. Sistemin kendisini gösterip oradan bir hikaye aktarmak yerine, bu sistemin içinde yaşayan insanların hala ne kadar “insan” olduklarına odaklanmayı seçmiş yapımcılar. Bu da Detention’ı çok özel bir oyun haline getiriyor. Sonuna kadar politika yapmaktan çekinmeyen ancak bunu insan ilişkileri üzerinden anlatarak empati kurmaya olanak sağlayan bir yapı son derece kıymetlidir. HÜZÜN AROMALI KORKU İçinde bulunduğu dünyanın dahi tek başına ne kadar ürkütücü olduğundan yeterince dem vurduysak, oyunun sahip olduğu kendi korku elementlerine de yavaş yavaş temas edebiliriz sanıyoruz ki. Oyunumuz bir okulda başlıyor. Ders sırasında uyuyakalan bir öğrenci, uyandığında öğretmenler de dahiltüm herkesin gitmiş olduğunu görüyor. Uyarılara bakılacak olursa yaklaşmakta olan bir fırtına var ve karakterimiz nasıl bir durumun içine düştüğünü anlamakla meşgul. Derken bir şekilde başka bir öğrenci daha çıkıyor karşımıza ve asıl “karakterimiz” bu olabilir belki de. Neler olduğu hakkında onun dahiçbir fikri yok. Bildikleri tek şey, bir an önce okuldan çıkıp evlerine gitmek istedikleri. Tek sorun; yol boyunca karşılarına türlü problemin, sıkıntının ve bir de, hayaletlerin çıkıyor olması. Konu bir anda hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor, gerçeklikler birbirine karışıyor. Korku, karakterlerin vücuduna adeta nüfuz ediyor. Derken korku yerini melankoliye bırakıyor. Hayatta kalma çabası bir anda gerçeğin soğuk nefesine dönüşüyor. İnsanların başına gelenler, gerçekte olanların hayalet hikayelerinden çok daha dehşet verici olabileceğini gözler önüne seriyor. KÜLTÜR ŞOKU Kafanız karıştıysa bu çok normal. Çünkü Detention’ın hikaye örgüsü iki parçadan oluşuyor. Ortalama üç saat süren oyunun (ki bu bazı oyuncular için eksi olarak kabul edilecektir haklı olarak) ilk iki saati, doğaüstü elementlerin etkin olduğu bir korku atmosferi barındırıyor. Burada özellikle Uzakdoğu mitolojisinde yer alan pek çok figürün kullanıldığını görüyoruz. Bazıları bizler için ziyadesiyle absürt gelecektir, kültür farkının etkilerine kendinizi hazırlasanız iyi edersiniz. Ancak hepsinin oyuna çok iyi bir şekilde yedirilmiş olduğu da bir gerçek. Oyunda pek çok farklı türde ruh ve hayalet bulunuyor. Yanlış anlamayın, onlarla kapışıyor veya mücadele ediyor değilsiniz. Ne bir silahınız ne de mücadeleye yönelik bir dermanınız var. Yeri gelince saklanarak, yeri gelince farklı bir zayıf nokta yakalayarak yolunuza devam ediyorsunuz. Ve herhangi bir kapışma veya mücadele olmamasına rağmen, bu yaratıklar gerçekten de sizi korkutmayı başarıyor. Lakin oyunun sonlarına doğru korku elementi yerini hüzne devrediyor. O noktadan itibaren oyun size vurucu gerçeği anlatma derdine düşüyor. Ki bizce harika ancak bu kısım bir nebze daha kısa tutulabilirmiş sanki… BAĞIMSIZLIĞIN GÜCÜ ADINA! Detention temelinde iki boyutlu bir point-and-click macera oyunu. Bu son derece eski sistemi günümüzde kullanan bir oyuna bu denli heyecanlanmış olmamız biraz garip gelmiş olabilir. Ancak burada bağımsız bir oyun geliştiricisinin ruhu olduğunu ve bu ruhu oyunun her noktasına işlediğini rahatlıkla görebiliyorsunuz. Örneğin oyundaki grafiklerin tamamı el çizimi animasyonlardan oluşuyor ki o kadar lezzetli bir sanatsal tarz yakalanmış ki tarif etmek çok güç. O kadar güç ki, ekran görüntüleri bile yanıltıcı kalıyor. Hareket halinde izlerseniz (veya daha iyisi oynarsanız) ne demek istediğimizi anlarsınız. Oyunun iyi yaptığı pek çok şey var; enteresan bulmaca fikirleri yakalamış olması, yaratıcı sorunlarla baş başa bırakması, hikayesini aktarmak için tek düze bir sisteme sıkışıp kalmamış olması gibi… Ancak çuvalladığı noktalar da ne yazık ki bulunuyor. Bir kere oyunun İngilizce çevirisi çok iyi değil, metinlerde sık sık imla hataları ile karşılaşıyorsunuz. Ha keza gereğinden fazla lineer bir yapıya sahip olması da can sıkmıyor değil. Biraz daha geniş bir oyun haritasına hayır demezdik doğrusu. KENDİNİZİ DETENTION’LA ÖDÜLLENDİRİN Detention’ı bu kadar sevmemize en çok ne sebep oldu söylemekte zorlanıyoruz. İşin politik yanından sakınmamış olması ve böylesi insani bir unsur üzerinden konuyu ele alması en muhtemel sebep. İşin ilginç yanı, bizzat bu sebeple oyundan keyif almayacak pek çok kişi olacağını da tahmin ediyoruz. Sonuçta sizin damak tadınız, sizin kararınız. Ancak ilginç ve yeni şeyler denemekten çekinmeyen bağımsız oyunları seviyorsanız, Detention mutlaka radarınızın yakınlarda dursun deriz. DETAYLAR Oyundaki gergin atmosferin yaratık tasarımlarından öte, sanat yönetimi ile sağlandığını görüyoruz. Karanlığın ve aydınlığın kullanılma tonu, kapana kısılmışlık hissi veriyor. Hikaye boyunca karşınıza türlü türlü hayalet, ruh gibi doğaüstü unsurlar çıkıyor. Ancak bu bir insan hikayesi. En iğrenç durumda dahi, insan kalabiliyor olmanın hikayesi… Doğaüstü yaratıkların tasarımları Uzakdoğu mitolojisine ait. O nedenle garipsemeniz, yadırgamanız çok normal. Alışkanlıklarımızı bozduğu içinse bizce çok güzel. Bir noktada oyun kendinden beklenmeyenleri yapmaya başlayarak alternatif gerçeklik gibi konuları da bünyesine katıyor. Şu küçücük oyunun kalkıştığı işlere de bak sen… PUANLAMA