2013 yılının en çok tartışılan, en çok eleştirilen ve buna rağmen en çok beğenilen oyunlarından birisi DevIl May Cry’dı. Alıştığımız ve sevdiğimiz Dante’nin yerini ergen bir emo karaktere bırakması kabul edilemezdi. En azından oyunu oynayana dek böyle düşünüyorduk Definitive Edition, ana versiyonun üzerine güzel yenilikler ekleyen ama temelde aynı olan bir oyun. Ancak daha önceki tüm yeniden yapımlarda olduğu gibi hiç oynamamış olanları düşünecek ve oyunu tekil bir şekilde ele alacağız. Sonuçta bu oyunla ilk kez PS4 veya Xbox One sayesinde tanışacak pek çok insan olacaktır. Devil May Cry, serinin önceki oyunlarından bağımsız bir şekilde alternatif bir evrende geçiyor. En azından tanımlama bu şekilde ancak oyunun sonu pek öyle söylemiyor, neyse. Uzun yıllardır Capcom tarafından geliştirilen seri bu kez yeni bir tat yakalayabilmek için Ninja Theory’ye teslim edildi. Heavenly Sword ve Enslaved ile hızlı aksiyon konusunda yeteneklerini kanıtlamış olan bu firma, DmC için oldukça doğru bir tercihti zaten. Tek sorun Dante’yi değiştirmeleriydi. Hayır yani sebebi neydi ki? Sebebi oyunun ilerleyen saatlerinde kendisini gösterecek merak etmeyin. SENİN ANNEN BİR MELEKTİ Ninja Theory, Dante’nin sadece tipini değil varoluşunu da değiştirdi. Yarı insan olarak bildiğimiz karakterimizin aslında bir Nephilim, yani bir melek ve bir şeytandan doğma olduğunu öğreniyoruz. Sanırız bu firmanın cennet-cehennem, melek-şeytan konseptleri ile bir alıp veremediği var. Heavenly Sword sonrası şimdi de Hellblade yaptıkları düşünülürse obsesif bir çalışanın şirketi ele geçirdiğini düşünmek yanlış olmayacaktır. Babasının zaten bir şeytan olduğunu bildiğimiz Dante’nin bunun yanında bir de melek özellikleri kazanması gücüne güç katmış doğal olarak. Lakin öyle her şey armut piş ağzıma düş şekilde karakterimizin önüne koyulmuyor. Geçmişini ve kim olduğunu öğrenmesi için çetrefilli bir yolculuğa çıkması lazım. Ne yazık ki, onun hiç de öyle bir niyeti yok. Dante’nin tipi ve damarlarında akan kanı değişmiş olabilir ancak karakteri hiç zarar görmemiş, aynen bildiğimiz gibi. Umursamaz, ağzı çok çalışan ve bol bol laf sokan Dante için gereksiz bir mücadele bu. Ancak kardeşi Vergil’in çabaları ile oyuna dahil olarak kim olduğunu hatırlıyor ve yeni güçlerini kazanarak iblis ordularını birer birer ait oldukları yere gönderiyor. Bunu yaparken en büyük yardımcısı tabii ki Rebellion oluyor. Serinin ikonik kılıcı Rebellion’a eşlik edenler ise en az onun kadar ikonik olan ikiz tabancalar Ebony ve Ivory. Buraya kadar olan kısımda bir sıkıntı yok, zaten bildiğimiz şeyler. Ancak ne zaman ki melek ve şeytan güçlerini kazanıyoruz o zaman işin rengi değişiyor. Tek bir tuşa basarak geçiş yaptığımız bu güçlerin kendi silahları ve etkileri bulunuyor. Melek modunda çok daha hızlı ve alan etkili saldırılar yaparken, şeytan modunda ise yavaş ama oldukça güçlü vuruşlar gerçekleştiriyoruz. İnsan, melek ve şeytan moduna saldırıların ortasında dahi geçiş yapabiliyor olmamız muazzam bir seyir zevki çıkarıyor ortaya. BİR DE YETMEZ ÜÇ TANE Annemizden kalan Osiris ve babamızın yadigarı Arbiter dönüşümlerimiz sırasında kullandığımız silahlar. İkisinin de Rebellion’a göre artıları ve eksileri bulunuyor. Zaten üçünü dengeli bir şekilde kullanmaya başladığınızda neredeyse durdurulamaz oluyorsunuz. Osiris ve Arbiter’in düşmanı kendimize çekme ve bizi onlara götürme gibi yetenekleri de bulunuyor. Bu yetenekleri bazı noktalara tutunarak hızlı hareket etmek için de kullanabiliyoruz. Kısacası, melek ve şeytan özellikleri sırf koyulmuş olmak için konulan özellikler olmamış. Açıkçası annesi Eva’yı durduk yere insandan melek haline getirselerdi biraz üzülürdük. Hoş, her anne aslında melektir ya neyse. Tüm bu özellikler, yetenekler, silahlar birleştiğinde ortaya çıkan ise müthiş akıcı ve kusursuz bir aksiyon deneyimi oluyor. DmC kesinlikle son yılların en akıcı savaş sistemine sahip oyunu. İlk çıkan versiyonda buna limon sıkan iki durum vardı: düşmana kilitlenme özelliği olmaması ve kamera problemleri. Definitive Edition ile birlikte bu sorunların da çözülmesi tam anlamıyla rafine bir DmC elde edilmesini sağlamış. DANTE GİBİ ORTASINDAYIM KARMAŞANIN Cennet ve cehennem arasında yaşanan bu kapışmasının ortasında oyunun geçtiği bölge ise Limbo, yani Araf oluyor. Limbo insanların dünyasının alternatif bir görüntüsü olarak resmediliyor. Aynı yapılar çok daha kaotik bir düzene geçiş yaparken, insanlar şeytanların varlığını hissetmiyor. Ancak çevredeki nesnelere verilen zararlar diğer dünyada da gerçekleşiyor. Söz konusu oyun Devil May Cry olunca da etrafta ne var ne yok yıkmadan bırakmıyor doğal olarak. Çevreyle etkileşim oyun içi değil, yıkımı biz gerçekleştirmiyoruz yani. Ancak bol bol kullanılan başarılı sinematiklerde karizması paçalarından akan karakterimiz yeri göğü inletiyor. Devil May Cry’ın bölüm tasarımları da tıpkı dövüş mekanikleri gibi muazzam olmuş. Bu kadar hızlı bir oyunda bu kadar akıcı ve etkileyici bir oynanışı elde etmek herkesin altından kalkabileceği bir şey değil. Ah bir de bu kadar kısa olmasaydı da tadı damağımızda kalmasaydı. Yaklaşık olarak 8-10 saat civarı bir oynanış sunan oyun, seçtiğiniz zorluğa göre bu süreyi biraz daha yukarı çekmeyi başarabiliyor. Tabii bir kez bitirdikten sonra yeniden oynamak ister misiniz, orası sizin bileceğiniz iş. HATALARINDAN ARINMIŞ Gelelim Definitive Edition ile birlikte oyunumuzun elde ettiği kazanımlara. Her yeniden sürüm, geliştirme, baştan yorumlama gibi özellikler taşıyan oyunda olduğu gibi DmC de en büyük faydayı grafik geliştirmesinde buluyor. 1080p çözünürlükte 60 fps kare sayısına ulaşan oyun yeni nesil konsollarda enfes görünüyor. Özellikle çok hızlı aksiyon sahnelerinin yaşandığı Limbo bu versiyonla birlikte çok daha cezbedici bir hal almış. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Definitive Edition ana oyunun en büyük iki sorunu olan düşmana kilitlenme ve kamera problemlerini de aşıyor. Artık kime saldırdığınızı çok daha iyi anlayarak düşmanlarınızla kapışabiliyorsunuz. 2013 yılında çıkan oyunu oynayanlar üst zorluk seviyelerinin ne denli çılgın olduğunu hatırlayacaktır. Tek seferde ölmenize sebep olan zorluklara kadar seçenekler bulunuyordu. Bunların da üstüne konsolu falan parçalayıp yenisini alasınız diye Gods Must Die isimli, oyunun en zor seçeneği ekleniyor. Definitive Edition ile birlikte DmC için çıkmış olan tüm DLC paketlerine de sahip oluyorsunuz. DAHA DA ŞİKAYET İSTEMEYİZ! Özellikle kıyafet eklentileri birilerini oldukça mutlu edecektir.Devil May Cry 1’in Dante’si de bu seçeneklerden birisi çünkü. “Bu ergenle oynamam ben!” diyenler için mazeret üretme şansı da kalmamış oluyor böylelikle. Devil May Cry: Definitive Edition, ana oyunun üzerine getirdiği güzel yeniliklerle dikkat çekiyor. Hali hazırda bitirmiş birisi için yeniden almak çok mantıklı olmayabilir ancak eğer hiç oynamadıysanız, bu hali başlangıç için çok daha doğru bir tercih olacaktır. DETAYLAR “Dante’yi niye değiştirdiniz? Nerede o karizmatik Dante!” diye isyan edenlerdenseniz, Definitive Edition ile birlikte dertlerinizin son bulacağını söyleyebiliriz. Vergil’in kendi hikayesi olan Downfall eklenti paketi de oyunda yer alıyor. Ayrıca altmış katlı Bloody Palace modunu da Vergil ile oynayabiliyorsunuz. Ekranın sağ üstünde görünen stil puanları anlam kazanıyor. “Must Style Mode” ile düşmanlarınızı sadece “S” üzeri kombolarla öldürebiliyorsunuz. Bölüm tasarımları oyunun en dikkat çeken unsurlarından. Limbo zaten çok güzel görünüyordu ama, 1080p ve 60fps desteği ile iyice tadından yenmez olmuş. PUANLAMA