Dikkat! Aynasızlar

04 Aralık 2010 18:00


Fotoğraf makinelerinde yeni trend aynasızlar! Ufak boyutlarıyla kompakt makineleri andıran ve objektiflerinin değiştirilebilmesiyle büyük avantaj yakalayan, adını SLR makinelerde bulunan ayna sisteminin kaldırılmasından alan bu yeni segmentin en yeni üyelerini sizler için pek çok açıdan karşılaştırarak test ettik.

Fotoğrafla hobi olarak ilgilenenler artık kompakt makineler yerine giriş seviyesi DSLR cihazlara yönelme eğilimindeler. Dünya devi fotoğraf makinesi üreticileri bu fırsatı değerlendirerek tam da bu tip kullanıcılara hitap eden yepyeni ve giriş seviyesi DSLR’lardan çok daha pratik, hafif, kullanımı kolay, hibrit bir segment yarattı. DSLR’ların görüntü kalitesinin ve kompakt fotoğraf makinelerinin pratik özelliklerinin buluşturulduğu, Panasonic ve Olympus iş birliği ile yaratılan Micro Four Thirds sisteminin ardından gelen Samsung’un NX serisi ve yarışa katılan Sony NEX serisi ile genişleyen segment, fotoğraf meraklılarına giriş seviyesi DSLR makineler kadar güçlü ve neredeyse kompakt makineler kadar ufak boyutlarda fotoğraf makineleri sunuyor. Serinin Türkiye’de satışta olan üyeleri Olympus PEN E-PL1, Samsung NX10, Sony NEX-5 ve bu ay satışa sunulacak olan Panasonic Lumix GH2’yi bir araya getirerek aynı koşullarda performanslarını test ettiğimiz dosyamızda çektiğimiz karşılaştırmalı örnek fotoğrafları da bulabilirsiniz. Cihazlarda bulunan portre hazır modunda farklı hiçbir ayar yapmadan çektiğimiz fotoğraflarda gün ışığı ve floresan ışığı olmak üzere iki yanal ışık kaynağı kullandık. Örnek makro fotoğrafında ise yansıtıcı yüzey ve direkt gün ışığı kullandık. Dergimizin sayfalarında %50 zoom’lu olarak yer verdiğimiz makro fotoğraflara da diğer fotoğraflarla birlikte www.log.com.tr/ornekfotograf adresinden ulaşabilir ve orijinal hallerini bilgisayarınıza indirerek kendiniz de inceleyebilirsiniz. Dosyamızda yer alan fotoğraf makinelerinin tam otomatik ayarlarını test ettiğimiz fotoğraflarda ise cihazları otomatik moda alıp özel bir ayar yapmadan deklanşöre bastık. Her biri oldukça başarılı fotoğraf çeken cihazlarla geçirdiğimiz bir ayın sonunda deneyimlerimizi sizlerle paylaşmak istedik.

AYNASIZ NEDİR?
Cihazları karşılaştırmalı olarak test ettiğimiz dosyamıza geçmeden önce aynasız fotoğraf makinelerinin teknik özelliklerine ve çalışma prensiplerine de değinmek istiyoruz. Olgunlaşmaya başlayan aynasız fotoğraf makinesi pazarının son meyvelerini incelediğimiz dosyamızda, satın alırken sizlere kolaylık sağlayacak, ihtiyaçlarınızı belirleyip size uygun modeli seçmenizde yardımcı olacak bilgileri dosyamızda bulabilirsiniz. Hibrit fotoğraf makinelerinin en önemli avantajlarından bahsedelim önce. İlk olarak akla ufak boyutları, kompakt fotoğraf makinelerinin pek çok özelliğine sahip olmalarının yanında, DSLR’lar gibi değiştirilebilir lensli oluşları ama bunun yanında lenslerinin DSLR’larda kullanılan lenslerden çok daha ufak oluşu ve tabii ki kompakt fotoğraf makinelerine oranla kat kat büyük olan sensörleri geliyor. Oldukça sessiz çalışan, video konusunda da çoğunlukla başarılı olan, her an yanınızda taşıyabileceğiniz ve her an fotoğraf çekmeye hazır durumda olan makinelerin dezavantajları da yok değil tabii ki. Sizin de fark edebileceğiniz gibi henüz yeni olgunlaşmaya başlayan bu segmentte rekabet yoğun olsa da rakip sayısı biraz az. Firmalar fotoğraf makinelerine gösterdikleri özeni objektiflere yeni yeni göstermeye başladılar. Bu sayede objektif seçenekleri de gün geçtikçe artıyor. Fakat şimdilik makinelerle birlikte gelen kit lenslere ve seçenek olarak sunulan ‘pancake’ adı verilen geniş açı lenslere bir süre talim etmemiz gerekiyor.

MICRO FOUR THIRDS
Panasonic tarafında DSLR’a daha yakın hatlara sahip, daha fazla tuş, daha büyük kasa ve elektronik vizörle tasarlanan; Olympus tarafında ise kompakt fotoğraf makinelerine daha yakın, daha az tuşlu, tasarımı ön planda olan, küçük boyutlarda, taşınabilirliği ve kullanımı kolay olmak üzere, iki farklı sunumla fotoğraf makinesinde yeni hibrit bir segment oluşturan Micro Four Thirds sistemi, objektiflerinin de aynı objektif yuvasına sahip olmasının avantajını taşıyor. DSLR’larda bulunan ayna sistemine ve prizmaya yer vermemesi sayesinde oldukça ince kasaya sahip olan Micro Four Thirds fotoğraf makinelerinin hemen ardından benzer teknikleri kullanarak diğer markalar da aynasız fotoğraf makinesi yarışına katıldı.

FARKLI SİSTEMLER
Piyasaya Panasonic ve Olympus’tan daha sonra giren, sensör boyutu daha büyük olan fakat görüntü kalitesi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğimiz Samsung ve Sony de Micro Four Thirds sistemdeki aynasız ve prizmasız sistemden daha farklı bir yöntem izlememişler. Lens yuvaları farklı, lens ve sensörün arasındaki uzaklık Sony’de Micro Four Thirds sistemindekinden 2 mm daha kısa olsa da temelde aynı prensiple çalışıyorlar. Objektife gelen ışık merceklerden geçerek direkt olarak sensörün üzerine geliyor ve imaj burada oluşuyor. Görüntü buradan ekrana veya elektronik vizöre aktarılıyor.

______________________________________________


OLYMPUS PEN E-PL1
Havalı PEN serisinin en son üyesi Olympus PEN E-PL1, dosyamızı hazırlarken bizlere en çok keyif veren cihazlardan biriydi. Serinin önceki modellerinde de olduğu gibi içeri doğru katlanarak yerden tasarruf sağlayan lensiyle rakiplerine büyük fark atan E-PL1’in kasası da oldukça şık. Olympus’un hazır modları oldukça başarılı ve bas çek modunda hiçbir ayar yapmasanız bile son derece başarılı sonuçlar sağlıyor. iAuto, yani otomatik modda pek çok ayara izin veren Olympus PEN E-PL1, bu yönüyle dosyamızda yer verdiğimiz rakiplerine bir hayli fark atarak kalbimizde taht kurdu. İlk çıktığından beri sempatiyle yaklaştığımız PEN serisinin son üyesi dosyamızda yer verdiğimiz rakipleri karşısında da bizi yanıltmadı ve farklı duruşuyla rakiplerinden sıyrılmayı başardı. Martı, yaşlı adam ve Eminönü’de balık tutanları fotoğraflamayı pek sevmeyen yeni nesil genç fotoğrafçıların ilgisini çekeceğini düşündüğümüz E-PL1 ile sanat filtrelerini kullanarak da pek çok keyifli kare yakaladık. Bu özellikler kendi içerisinde oldukça başarılı olsa da, sanat filtreleriyle çektiğiniz fotoğraflar yalnızca filtreli halleriyle kaydediliyorlar. Yani sanat filtresiyle çektiğiniz karelerin orijinalleri fotoğraf makinenizde ayrıca saklanmıyor. Açıkcası bu çok tercih edeceğimiz bir özellik değil. Filtre ile çektiğimiz fotoğrafların orijinallerinin de kaydedilmesini tercih ederdik. Bu özellik kullanıcıyı bir tercih yapmak zorunda bırakıyor ve kullanıcıyı kısıtlıyor. Umarız gelecek PEN modellerinde fotoğrafların filtresiz hallerini de kaydetme, çektiğimiz fotoğraflardan dilediklerimizin üzerine sonradan filtreler ekleme gibi özellikler eklenir.

SANATSAL VİDEOLAR
Sanat filtrelerini kullanabileceğiniz alanlar yalnızca fotoğraf çekimleriyle de sınırlı değil. Tek bir tuşla fotoğraf çekimi esnasında aynı filtreyi kullanarak anında video çekmeye başlayabiliyorsunuz. Fakat sanat filtrelerini kullanarak video çekmek çok da kolay değil. Filtreler E-PL1’in işlemcisini bir hayli zorluyor. Bu da görüntüde atlamalara sebep oluyor. Video çekimlerinde mutlaka tripod kullanmak gerekiyor ve atlamaları engellemek için videoda mümkün olduğunca az hareket olması gerekiyor. Örneğin koşan ve farklı yönlere hareket eden küçük bir çocuk çektiğinizde stop motion animation çekiyormuşsunuz gibi kesik kesik görüntüler oluşuyor. Görüntüleri bilgisayara aktardığımızda da görüntü atlamalarında ve takılmalarda bir iyileşme gözlemleyemedik. Oldukça hoşumuza giden filtreleri dilediğimiz gibi her alanda kullanamıyor olmak açıkçası bizleri biraz üzdü. Filtrelerin ayarlarına müdahale etmek maalesef mümkün olmuyor. Hazır olan filtrelerin efekt oranını artırıp azaltmak gibi seçenekler olsa çok daha kullanışlı olurdu diye düşünüyoruz. Kompakt makinelere benzer kasa yapısına sahip olan E-PL1’de profesyonel fotoğraf makinelerinde görmeye alıştığımız ve dosyamızdaki diğer makinelerde de bulunan ayar halkasına yer verilmemiş. Bunun eksikliği ilk başta hissedilse de, kompakt makinelerde kullanılan kullanıcı arayüzü sayesinde bu eksiklik giderilmiş.

AKSESUAR ZENGİNİ
Olympus PEN E-PL1’in üzerinde harici vizör gibi aksesuarları takabileceğiniz bir aksesuar girişi bulunuyor. Özellikle güneşli günlerde gövdenin üzerinde sabit halde duran ve yüksek ışık koşullarında çok da iyi performans gösteremeyen ekran yerine Olympus VF-2 elektronik vizörü tercih etmek isteyebilirsiniz. Ya da video çekerken yüksek performanslı Olympus EMA-1 mikrofonu kullanmak isteyebilirsiniz. Video kayıt esnasında otofokus özelliğini kullandığınızda eğer sessiz bir ortamdaysanız otofokus motorunun sesini duyabiliyorsunuz. Eğer videonuzun üzerine sonradan müzik ekleyecekseniz veya normal seviyede gürültülü bir ortamdaysanız bu ses çok hissedilmiyor fakat çekim yaptığınız mekan biraz sessizse ve videonuzun sesleri üzerinde oynama yapmayacaksanız bu ses izleme esnasında hafif de olsa duyuluyor. E-PL1’in üzerinde bulunan flaşı çok güçlü olmasa da dolgu ışığı olarak kullandığımızda oldukça başarılı bulduk. Daha büyük flaşlar kullanmak istenildiğinde gövde üzerindeki flaşı bir tetikleyici olarak kullanmak kullanıcıya büyük kolaylık sağlıyor.


PORTRE
Portre modunda cilt kusurlarını kapatma özelliği de bulunan E-PL1, orijinal fotoğrafı da saklıyor. Cihaz, dosyamızdaki en düşük kontrast oranına sahip.


MAKRO
Renk doygunluğu bir hayli yüksek olan E-PL1’in renklerinin biraz fazla canlı olduğunu söylemeliyiz. Detaylar konusunda oldukça başarılı.


iAUTO (OTOMATIK)
Sonbaharın renklerini tüm canlılığıyla yansıtan E-PL1’in yüksek renk doygunluğu bu fotoğrafta oldukça hoşumuza gitti. Otomatik pozlaması biraz yüksek.

______________________________________________


PANASONIC LUMIX GH2
Üzerinde evinizdeki evrensel kumanda kadar tuş bulunduran fakat kısa bir alışma ve kişiselleştirme sürecinden sonra yanınızdan ayırmak istemeyeceğiniz Micro Four Thirds sistemin kullanıldığı Panasonic GH2, profesyonelleri tatmin edebilecek seviyede. Panasonic GH2’yi elimize ilk aldığımız andan itibaren beğeniyle incelemeye başladık. Ele tam oturan ergonomik kasası güçlü bir his yaratıyor. Parmaklarımızın ucuna serilen tuşlara dokunup cihazı tanımaya başladığımızda profesyonel bir kullanıcıyı mutlu edecek kadar detaylı bir menü kullanımına sahip olduğunu gördük. Panasonic GH2’nin üzerindeki üç fonksiyon tuşu, menüler arasında gezinmekten yorulmayın diye kişiselleştirilebiliyor. Parmaklarınızın en kolay ulaşabileceği yerlere yerleştirilmesiyle kadınların da rahatlıkla kullanabilmesi sağlanmış. Elektronik vizörün yanındaki sensör sayesinde gözünüzü vizöre yaklaştırdığınızda ekran kararıyor ve vizör anında devreye giriyor. Bu özellik oldukça avantajlı olmasının yanında elinizle ayar
yaparken yanlışlıkla sensörü kapatarak ekranı devre dışı bırakmanıza sebep olabiliyor. Cihaza biraz alıştıktan sonra başınıza çok sık gelmeyecek bir durum. Her yöne dönebilen ekranı çekim esnasında büyük kolaylık sağlıyor.

TÜM AYARLAR ELİNİZİN ALTINDA
Oldukça başarılı olan hazır modları ve otomatik çekim modlarıyla da fotoğrafçılığa ‘Bas – Çek’ tekniği ile başlayıp kısa zamanda profesyonel fotoğrafçılığa geçiş yapmak isteyen fotoğraf meraklıları için olduğu kadar, fotoğraf makinesinin tüm ayarlarının elinin altında olmasını isteyen profesyonel fotoğrafçılar için de oldukça uygun bir cihaz. Karşılaştırmalı testimize dahil ettiğimiz diğer cihazlardan farklı olarak dokunmatik ekrana sahip olan Panasonic GH2’nin ekranı yalnızca menü ve ayarlar için değil, aynı zamanda odaklayıp fotoğraf çekmek için de kullanıyor. Dilerseniz yine ekran üzerinden tek bir dokunuşla iptal edebileceğiniz bu özellik sayesinde ekran üzerinde odaklamak istediğiniz noktaya dokunduğunuzda cihaz, o noktaya odaklayarak fotoğraf çekiyor. Rakiplerine göre büyük olan kasasına rağmen bu özelliğiyle fotoğrafçılığa adımını yeni atanların GH2’yi tercih etmesi için oldukça cazip bir özellik. Fotoğrafta olduğu kadar video konusunda da iddialı olan GH2, üzerindeki stereo mikrofonu ile de video kalitesini profesyonelleştiriyor. Fotoğraf çekerken olduğu gibi video çekerken de hazır ve kişiselleştirilebilir modlar bulunuyor. Kişisel modlarınızı yaratıp bunları daha sonra tekrar kullanmak için kaydedebilmeniz sayesinde GH2 ‘Yıldızlı Pekiyi’yi hak ediyor.

GELİŞMİŞ ÖZELLİKLER
Panasonic GH2’nin diğer cihazlardan farklı olan bir diğer özelliği ise dijital zoom. Menü içinden açıp kapatabildiğiniz bu özellik her an kullanmak isteyeceğiniz bir özellik olmasa da gerektiği anlarda kullanıcısını kurtarıyor. Akıllı çözünürlük opsiyonuna sahip olan cihaz, objelerin kenarlarını keskinleştirirken düz alanlardaki noise’u da azaltıyor. GH2’de yeterince tuş olduğunu düşünüyor olmalısınız. Fakat tasarımcıların sizinle aynı fikirde olmadığı açık. Display tuşu ile dilerseniz LCD ekranınızı dokunmatik bir menüye dönüştürebiliyor ve ekranınıza pek çok yeni ayar getirebiliyorsunuz. Bu durumda görüntü elektronik vizöre aktarılıyor. Profesyonellerin hoşuna gideceğini düşündüğümüz bu dokunmatik menüyü kullanmak için çok ince parmaklara sahip olmak gerekmiyor. Cihaz ile birlikte ihtiyaç duyacağınızı sanmadığımız stylus da geliyor. G serisi lenslerin tümünü ve dosyamızda da yer verdiğimiz Olympus E-PL1’in de lensleri dahil olmak üzere Micro Four Thirds lenslerini kullanmasının yanında, GH2 ile aynı anda tanıtımı yapılan özel 3D lens ile de uyumlu olan Panasonic GH2 sayesinde hiçbir ekstra işlem yapmadan üç boyutlu fotoğraflar çekmeniz mümkün. Saniyenin onda birine inen otomatik odaklama yeteneği ile GH2 bu alandaki en yüksek hıza ulaşıyor.


PORTRE
Modelin bir yanından floresan, bir yanından gün ışığı verdiğimiz test karesinde beyaz ayarında yanılan GH2’nin renkleri oldukça canlı.


MAKRO
Renkleri başarıyla yakalayan, pozlamayı doğru yapan ve detayları başarıyla gösteren GH2, bizden makro kategorisinde tam puan aldı.


iA (OTOMATIK)
Bu modda GH2’nin çektiği fotoğrafların dosyamızdaki diğer makinelere göre daha mavi sonuçlar verdiğini gözlemledik.

______________________________________________


SAMSUNG NX10
İlk elimize aldığımızda AMOLED (Active Matrix Organic Light Emitting Diode) ekranıyla beğenimizi kazanan Samsung NX10’un en büyük dezavantajı değiştirilebilir lensli aynasız fotoğraf makinesi segmentine Micro Four Thirds cihazlardan sonra giren ilk fotoğraf makinesi olması. Fotoğraf konusunda başarılı bir performans sergilese de video konusunda zayıf kalan NX10’un pratik fotoğraf çekme modu olan Smart modu kullanıcının hiçbir işlem yapmasına izin vermemesiyle bizleri ilk başlarda zorladı. Fakat giriş seviyesindeki kullanıcılar için bu bir avantaja dönüşebilir. NX10’un dosyamızda yer verdiğimiz Panasonic GH2 ve Sony NEX-5’e göre büyük dezavantajlarından biri de ekranının hareket edememesi. Olympus E-PL1, NX10’dan daha sonra piyasaya çıkan bir cihaz olmasına rağmen E-PL1 de bu eksikliğiyle bizden eksi not aldı. Fakat ekranın AMOLED olması, bu sayede TFT ekranlara göre daha geniş görüş açısı sunması ve üstün kalitede performans göstermesi Samsung’un bu eksiğini fazlasıyla kapatıyor. Canlı ön izleme modunda performansının düştüğünü gözlemlediğimiz ekran, çektiğiniz fotoğrafları görüntülemek istediğinizde tam performans sergiliyor. Üzerinde gerekenden fazla tuşa yer verilmeyen Samsung NX10, tuş konumlandırması açısından da oldukça başarılı. Kullanımı kolay ve anlaşılır olan menü de fotoğraf çekmeye yeni başlayan kullanıcıların hayatını kolaylaştıracak.

VASAT VİDEO PERFORMANSI
Samsung NX10, H.264 formatında HD video çekebiliyor fakat video kaydı esnasında odak noktasını değiştirememesi bizce başlı başına büyük bir sorun. Video kaydına başlamadan önce bir odak noktası belirliyorsunuz ve videoyu durdurana kadar bu odak noktasını otomatik veya manuel olarak cihazın gövdesi üzerinden değiştirmek maalesef mümkün olmuyor. Fakat NX10 ile birlikte gelen 18-55 kit objektifin üzerinde bulunan odaklama halkasını elinizle çevirerek manuel odaklama yapmanız mümkün olabiliyor. Video çekerken elle odaklama yöntemini kullanacaksanız sarsıntıları önlemek için tripod kullanmanızı öneririz. Video çekerken aynı anda fotoğraf çekme özelliği sunmayan NX10, üzerinde direkt video kayıt tuşu bulundurmamasıyla da rakiplerinin gerisinde kalıyor. Hem fotoğraf, hem video modlarında hazır renk ayarları bulunan cihazda ayrıca kişisel renk ayarlarınızı da kaydetmeniz mümkün. Samsung NX10’un görüntü işleme hızı rakiplerinin gerisinde kalıyor.

AİLENİN YENİ ÜYELERİ
Düşük güç tüketimi, yüksek görüntü performansı ve yüksek ışık koşullarında bile kullanılabilmesiyle NX10’un puanını yükselten 640×480 piksel çözünürlüğündeki AMOLED ekran cihazın en fazla öne çıkan özelliği. Hemen altında bir yakınlık sensörü konumlandırılmış olan elektronik vizör oldukça kullanışlı. Yakınlık sensörü sayesinde de AMOLED ekranla elektronik vizör arasında geçiş yapmak için gözünüzü vizöre yaklaştırmaktan başka bir işlem yapmanız gerekmiyor. Panasonic Lumix GH2’de de olduğu gibi bu sensör bazen yanılabiliyor fakat cihaza biraz alıştıktan sonra bu durumun çok sık oluşmayacağını düşünüyoruz. Ekrandan elektronik vizöre geçiş oldukça hızlı fakat 921.000 dot olan elektronik vizörün çözünürlüğünün gelecek modellerde artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Yine de elektronik vizöre sahip olması dosyamızda yer alan Sony Alpha NEX-5 ve Olympus PEN E-PL1’e göre çok büyük bir avantaj sağlıyor. Gövdesi rakiplerinden daha az havalı görünse de güven verici bir tutuş ve rahat kullanım sunuyor. Değiştirilebilir lensli bir kompakt fotoğraf makinesinden çok, fazlalıkları alınmış bir DSLR hissi uyandırıyor. Eğer bir fotoğraf makinesi almak için aceleniz yoksa, geçtiğimiz eylül ayında Photokina fuarında duyurulan NX serisinin yeni üyesi olan Samsung NX100’ün piyasaya çıkmasını beklemenizi tavsiye ederiz. NX100 almayacak olsanız bile NX10’un fiyatının düşme ihtimali olabilir. NX100’ün Türkiye’ye ne zaman geleceği henüz belli değil. Şu an piyasada 30 mm F2, 18-55 mm F3.5-5.6 OIS, 50-200 mm objektif seçeneklerine sahip olan NX ailesine 2010 sonlarna doğru beş yeni objektif daha katılması bekleniyor.


PORTRE
Keskin siyahları ve parlak kırmızılarıyla beğenimizi kazanan NX10, dosyamızdaki en yüksek kontrasta sahip olan cihaz. Koyu alanlarda veri kaybı oldukça az.


MAKRO
Odak noktasından uzaklaştıkça yanlara doğru flulaşmalara rastlanan NX10, makro konusunda rakiplerinin gerisinde kaldı.


SMART (OTOMATIK)
Otomatik beyaz ayarında NX10’da kırmızı renk yoğunluğu yaşadık. Diğer açılardan kayda değer bir sorun gözlemlemedik.

______________________________________________


SONY NEX-5
Sony NEX-5’i elinize ilk aldığınız anda bir kompakt fotoğraf makinesi kullanıyor hissine kapılıyorsunuz. Otomatik moda aldığınızda iyi kalitede fotoğraflar çekmesinin dışında aslında kompakt makinelerden hiç de farklı olmayan bir kullanıcı deneyimi yaşatan NEX-5’te ilk görüşte eksikliğini hissettiğimiz dahili flaşa, makineyi kullanmaya başladıkça aslında ihtiyaç duymadığımızı fark ettik. Gerekli olduğu hallerde dışarıdan takılan flaşı fotoğraf makinesine monte etmek biraz sancılı bir süreç. Plastik kılıfından çıkardığınız, ufak boyutuyla beğenimizi kazanan harici flaşı cihazın üst kısmındaki kapağı açarak yuvaya yerleştiriyorsunuz ve tırtıklı diski çevirerek cihazın üzerine vidalıyorsunuz. Kadınlar için bile çok kolay olmayan bu çevirme işlemini umarız gelecekteki modellerde kaldırırlar. Flaşın cihaz üzerinde takılı kalması da herhangi bir darbede zarar görmesine sebep olabilir. Bu yüzden kullanılmadığı zamanlarda flaşı yuvadan çıkarmanızı tavsiye ederiz. Günlük kullanımda flaşa pek ihtiyacınız olmayacak. Öne doğru 90 derece, arkaya doğru 45 derecelik açıyla yatabilen ekran sayesinde kalça hizasından ve cihazı kafanızdan yüksekte tutarken fotoğraf çekmede kolaylık sağlanmış fakat yana doğru yatmayan ve dönmeyen ekran, aynı kolaylığı portre modunda sağlayamıyor.

İNCE KASA TASARIMI
Sony, lens yuvası ve sensör arasındaki mesafeyi 18 milimetreye indirerek Micro Four Thirds sistemden 2 milimetre daha kısa hale getiriyor. Bu sayede dosyamızın en minik fotoğraf makinesi NEX-5 oluyor. Dosyamızda yer alan cihazlardan üzerinde en az tuş bulunduran fotoğraf makinesi olan NEX-5’in ayarları o kadar kolay ki, birkaç dokunuşla istediğiniz ayarlara ulaşıyorsunuz. Genel netlik performansı rakiplerine göre biraz daha düşük olan NEX-5’in kendini bu konuda biraz daha geliştirmesi gerekiyor. Manuel ayarları kullanmak da otomatik modları kullanmak kadar kolay. Video konusunda da bizi üzmeyen NEX-5, AVCHD formatında video çekebiliyor. Harici mikrofon bağlayabildiğiniz cihaz, yalnızca ailelerin değil, amatör olarak videoyla ilgilenen gençlerin de ilgisini çekecek performansa sahip. Harici mikrofon bağlamasanız bile cihazın üzerinde bulunan stereo mikrofon, önemli anları kaydedebilmeniz için yeterli.

ÜÇÜNCÜ BOYUT
Sony makinelerden bekleneceği üzere Memory Stick Pro Duo kart kullanan NEX-5, aynı zamanda SD kart uyumlu olmasıyla da hayranlığımızı kazandı. Cihaz üzerindeki tek kart yuvasının her iki kart için de uyumlu olması dikkatimizi çekti. Sony’nin diğer fotoğraf makinelerinde de kullanmaya başladığı düşük ışık koşullarında sarsıntıyı ve bulanıklığı önleme özelliğinin hayat kurtarıcı olduğunu söylemeliyiz. Özellikle tele çekimlerde, yani uzaktaki bir konuya tele objektiflerle yaklaştığınızda sarsıntı hassasiyeti artar; bu da bulanık görüntüleri beraberinde getirir. Bu modda art arda çekilen altı resim makine tarafından işleniyor ve ortaya bulanıklıktan eser olmayan bir görüntü çıkıyor. İşlenme süresinin de beklediğimizden kısa olması bizi şaşırttı. Art arda çekilen altı karenin sesinin ortamda makineli tüfek etkisi yaratmasını saymazsak, harika bir özellik olduğunu söyleyebiliriz. Dosyamızdaki diğer makinelerden farklı olarak NEX-5 hız öncelikli sıralı çekim modunda, ışığın yüksek olduğu yerlerde art arda saniyede yedi kare hızında kartınız bitene kadar odak noktasını değiştirmeden çekim yapabiliyor. Panorama çekimlerine hayran kaldığımız NEX-5 aynı başarılı performansı 3D panorama modunda da gösteriyor. Çekim esnasında panorama yerine 3D Panorama moduna almaktan başka farklı hiçbir şey yapmanıza gerek kalmayan modda deklanşöre bir kez basıp makineyi soldan sağa ya da aşağıdan yukarı doğru hareket ettirdiğinizde art arda seri fotoğraflar çekiyor ve tüm birleştirme işlemlerini de kendi içerisinde oldukça kısa bir süre içerisinde çözümlüyor. Geniş, standart ve 16:9 oranlarında olmak üzere üç farklı boyda çekebileceğiniz panoramik fotoğrafları üç boyutlu çektiğinizde aynı anda aynı fotoğrafın iki boyutlu versiyonunu da otomatik olarak kaydetmiş oluyorsunuz. 3D panoramik fotoğrafları izlemek için NEX-5’i HDMI kablosu ile 3D uyumlu bir televizyona bağlamak yeterli.


PORTRE
Genel netlik sorunu portre modundayken azalan NEX-5’in, karanlık alanlarda noise oranı yüksek. Dosyamızdaki otomatik beyaz ayarını en doğru yapan cihaz.


MAKRO
Renk ve pozlama konusunda GH2 ile yarışabilecek düzeyde performans sergileyen NEX-5’te objelerin kenarlarında renklenmeler görülüyor.


INTELLIGENT AUTO (OTOMATIK)
NEX-5 karanlık bölgelerde noise ve color noise yaparak rakiplerinin gerisinde kaldı. Makro modundaki renklenme sorunu bu modda daha da belirgin.

Paylaş