İyi bir dedektiflik hikayesine denk gelmek oldukça güç. Şaşırtıcı ve sistem değiştiren bir rol yapma oyununun karşımıza çıkma ihtimali ise yok denecek kadar az. Hemen her şeyin defalarca denendiği oyun sektöründe farklıyı aramayı tam da bırakmışken, DIsco Elysium bir vaha gibi karşımızda beliriverdi bir an21da. 2019 yılının finali Death Stranding, Star Wars Jedi: Fallen Order derken yüksek profilli işlerle oldukça yoğun geçti. Bu yoğunluk sebebiyle Disco Elysium’un incelemesini de biraz geciktirmek durumunda kaldık. Bu beklemenin arkasında diğer işlerin profil büyüklüğü kadar, Disco Elysium’u tek seferlik bir deneyimle değerlendirmenin hakkaniyetsiz olması da yatıyor. Bugüne kadar yaptığımız ve yapmadığımız seçimlerin gidişatı değiştirdiğini iddia eden pek çok eserle karşılaştık. Bu savın hakkını görece verebilen işler de oldu elbette. Ancak çoğu zaman bu yapı, verilen kararlara karşılık olarak önceden belirlenmiş farklı oyun sonlarından herhangi birine yol çizmekten öteye gidemedi. Eylemlerimizin oyun deneyimini değiştirdiği iddiası genellikle bir illüzyondan ibaret oldu. Tüm bu illüzyonun sonucunda iyi, kötü veya alternatif son elde etmekten fazlasına sahip olamadık. Disco Elysium ise gerçek bir rol yapma oyunundan bekleneni, her oyuncuya farklı bir oyun deneyimi sunabilmeyi başarıyor. HER MACERA SANA ÖZEL Bir odanın soğuk zemininde gözlerinizi açıyorsunuz. Vücudunuz ve beyniniz soğuğu hissedebilmek için gerekli görevleri yerine getirebilecek durumda değil. Kanınızdaki alkol miktarı, normal bir insanın kaldırabileceği eşiği geçeli günler olmuş. Nerede olduğunuzu ve neden orada olduğunuzu hatırlamamanızın nedeni de tam olarak bu yüzden olabilir. Bir dakika, daha önemli bir sorununuz var. Neden ve nerede sorularından evvel “kim?” sorusuna cevap arıyorsunuz ancak beyniniz kıvrımları arasında buna da bir cevap bulamıyor. Ayağa kalktığınızda aklınıza gelen ilk şeyin neden soğuk olduğunu da anlıyorsunuz. Neredeyse tamamen çıplak olmanızın bunda kesinlikle bir etkisi var. Odaya usul usul soğuk bir rüzgar fısıldayan kırık camın da… Hızlıca odaya dağılmış olan kıyafetlerinizi dışarıdan bakıldığında en nazik düzeyde üzücü olarak nitelendirilebilecek bir özenle giyiyorsunuz. Üzerinizdekiler toplum nezdinde “takım” olarak sınıflandırılan kıyafet grubuna aitmiş gibi görünse de, tek bir ayakkabı ve bağrı açık gömleğinizle siz bu dayatmaya karşı çıkar gibisiniz. Derken vücudunuzun hissetmeyi reddettiği soğuğun kaynağı üçüncü element dikkatinizi çekiyor; tavan pervanesi. Cam zaten kırıkken neden çalışıyor ki bu? Ve daha önemlisi, söz konusu pervanenin ucunda sallanan şey sizin kravatınız mı? İşte takım olmaya giden yolda eksik parçalardan birini giderme fırsatı! Tek yapmanız gereken, ayakta dahi zor durduğunuz gerçeğini görmezden gelerek zıplamak ve kravatı havada yakalamaya çalışmak. Kafanızda bir ses bunu kesinlikle başarabileceğinizi söylüyor. Sonuçta kendinize geldiğinizden beri edindiğiniz hiçbir bilgi, sizin normalde fiziksel anlamda çok yetkin bir insan olduğunuzun aksini iddia edemez. Hatta belki de profesyonel sporcu falansınızdır, kim bilir? Zıplamanız ve kendinizi tekrar yerde bulmanız arasında kaç saniye geçtiğini beyniniz hesaplamak istiyor ancak başaramıyor. Ve böylelikle Disco Elysium’daki ilk maceranız tatsız bir şekilde son buluyor… CEVAP BEKLEYEN SORULAR Hayır, Disco Elysium’da profesyonel bir sporcuyu yönlendirmiyorsunuz. Her ne kadar her şey aksini gösterse de belli ki siz bir dedektifsiniz. Uyandığınız oda bir pansiyonda bulunuyor ve görünen o ki bir iş için oradasınız. Ancak ilgili pansiyonun arka bahçesindeki ağaçta sallanmakta olan cesedin tam yedi gündür orada asılı durduğu düşünüldüğünde işinizi hakkıyla yerine getirdiğinizi söylemek oldukça güç. Lakin ne demişler? Geç olsun, güç olmasın… Şimdi aşağı inebilir ve dava üzerinde sizinle birlikte çalışmakta olan partneriniz Teğmen Kitsuragi ile kafa kafaya vererek olayı aydınlatabilirsiniz. Tabii bunu yapmadan evvel kim olduğunuzu, günlerdir ne yaptığınızı ve lanet olası rozetinizin nerede olduğunu da çözebilirseniz harika olur! ROL YAPMA DEDİĞİN BÖYLE OLUR Disco Elysium bir rol yapma oyunu, hem de muhteşem bir rol yapma oyunu. Bugüne kadar masa üstü rol yapma oyunlarının mekaniklerini video oyunlara entegre etmeye çalışmış diğer tüm o işleri atın bir kenara. Olması gereken bu, tam olarak bu! Karakterinizin nasıl bir yapıda olacağını belirlediğiniz açılış ekranındaki kararlarınız daha önce hiç bu denli mantıklı bir şekilde oyuna yansıtılmamıştı. Bugüne dek “zeka” kategorisine verdiğiniz puanlar x bir büyüyü yapıp yapamayacağınızdan veya yeni diyalog seçeneklerinden öteye geçemiyordu. Burada ise gerçekten zekanızı kullanıp kullanamayacağınızı belirliyor. Oyunda karakterinizi tanımlayan 4 ana özellik bulunuyor: Zeka, psikoloji, fiziksel ve motor beceri. Ancak işler işte burada dallanıp budaklanmaya başlıyor çünkü bu dört özellik toplamda 24 alt özelliğe ayrışıyor. Sırf zekaya puan verdiniz diye istediğiniz gibi yalan söyleyebileceğiniz veya olayları gözünüzde canlandırabileceğiniz anlamına gelmiyor bu. Yalan söyleme ve yalanları anlayabilme yeteneğinizi “Drama”, etrafınızda olup bitenleri gözünüzde canlandırabilme kabiliyetinizi ise “Görsel Hesaplama” belirliyor. İşte nasıl bir karaktere sahip olacağınızı bu detaylı 24 özellik belirliyor ve hayır, bu özelliklerin sahip olduğu puanlar da yapabileceklerinizi tek başına belirlemiyor. EN ÖNEMLİ YOLDAŞINIZ, BEYNİNİZ! Sırf el becerilerinizi belirleyen “Savior Faire” özelliğinizin puanı yüksek diye kilitli bir kapıyı açabileceğinizi düşünmeyin. Oyunda gerçekleşecek her eylem, her konuşma, her mimik, ses tonu ve benzeri için zar atılıyor. Oyun kimi zaman bunu sizin yerinize yapıyor ve bir anda sahip olmadığınız bir bilgi önünüze sunuluyor. Kimi zaman da siz kendi isteğinizle belirli bir özelliğinizi kullanmaya çalışıyorsunuz. Her durumun bir zorluk derecesi var ve atılan zar sonucu + özellik puanınız bir araya geldiğinde başarınızı ortaya koyuyor. Üstelik bu o kadar akıcı bir şekilde işliyor ki, siz arkada zar atıldığını bile fark etmiyorsunuz. Oyunu üç farklı karakter özelliği dağılımı ile birlikte deneyimledik ve yalnızca ilk 2 saatinde dahi yüzde 70 farklı durumlarla karşılaştık. Birinde otoriter olduğumuz için söylediğimiz her şeyi anında kabul eden bir karakter, diğer seferinde bizi manipüle edip amansız bir feminizm savaşçısı olmamıza sebep oldu. Ve daha da mükemmeli, oyunun tüm bu özelliklerimizi bir hikaye aktarım tekniği olarak kullanması. Oyun boyunca özelliklerimiz beynimizde bir ses olarak bizimle sohbet ediyor ve karşılaştığımız şeylerle ilgili yorumlarda bulunuyor. Ve hatta çoğu zaman birbirleriyle kavga edip kendi tarafına çekmeye çalışıyorlar. Oyunun metinleri o kadar harika ki, tek bir durumla ilgili yapılan 23 paragraflık tartışmadan dahi bir saniye olsun sıkılmıyorsunuz. YILIN OYUNU! Disco Elysium için imkanımız olsa bir 10 paragraf daha konuşuruz. Yaratılmış olan enfes atmosferden, harika müziklerden, kusursuz seslendirmelerden ve rol yapma mekaniklerinin değinemediğimiz sayısız güzelliğinden dem vururuz. Ancak kalanı sizin keşfetmeniz için orada bekliyor. Bize düşen ise; Disco Elysium’un 2019’un en iyi oyunu olduğunun altını çizmek oluyor. DETAYLAR Oyunun yağlı boyayı andıran sanat tasarımı enfes görünüyor. Bu tarz görsel anlatımı desteklediği gibi, yaratılan kasvetli dünyanın oyuncuya daha iyi aktarılmasını da sağlıyor. Disco Elysium’da ne zaman bir şeyle karşılaşsanız, oyun arka planda sizin için bir zar atıyor. Yaptığı işe fazlasıyla hakim bir Oyun Yöneticisi tarafından anlatılıyor gibi adeta… Oyunda 4 temel karakter özelliği 24 ayrı alt özelliğe ayrılıyor. Bu sayede çok zeki olduğunuz için her şeyde mantık yürütebilirken mesela yalan söylemekte çok başarısız olabiliyorsunuz. Kıyafetleriniz de karakter özelliklerinizi etkiliyor. Ve tüm bu etkiler bir mantığa oturtuluyor. Beli dar bir pantolon hareket kısıtladığından gizliliğe eksi puan verebiliyor örneğin. PUANLAMA