DS 7 Crossback incelemesi
Markasının bir anlamda yeniden doğuşunda amiral gemisi rolünü üstlenen DS 7 Crossback, ciddi rakipler karşısında zorlu bir sınav verecek.
Otomobil tarihindeki dönüm noktalarına baktığımız zaman, farklı rollerin farklı markalar üzerinden yola aktarıldığını görebiliriz. 1800’lü yılların sonlarına doğru dört tekerlek etkisinin adını duyurmasıyla, insanlık tarihi için de yeni bir dönemin sinyalleri belirmeye başlamıştı. 1910 yılında ilk seri üretim otomobil Model T’nin banttan inmesiyle başlayan maceraya, Citroen’in dahil olması içinse 1919 yılına kadar beklememiz gerekiyor. Birinci dünya savaşı sırasında ülkesinin askeri endüstrisine katkı sağlayan Andre Citroen’in savaş sonrası fark ettiği eksiklikler üzerine oluşumu tamamlanan Citroen, Type A ile ilk kez asfaltla temas etmeye başladı. 20’li ve 30’lu yıllarda askeri amaçlı kamyon üretimiyle de varlığını sürdüren şirketin bu süreçte adını en çok duyuran ise ürettiği araçlardan ziyade pazarlama yöntemi oldu. 1925 yılından 1934 yılına kadar Eiffel Kulesi’ne adını yazdıran Citroen, dünyanın en büyük reklam kampanyasını yapmış ve rekorlar kitabına girmişti. Bu durum şüphesiz yılbaşı ağacını süslemekten daha zevkli görünüyor.
Böylesine büyük reklam yapan bir şirketin reklamlarını hak edecek işler yapıp yapmadığını merak ettiğimizde, yol bizi 1934’te kalmaya zorluyor. O yıl piyasaya sürdüğü Traction Avant modeliyle otomobil tarihini bir devrim, daha üç devrim bekliyordu. Tek bir mimari üzerine geliştirilen şasi, dört bölgeden bağımsız süspansiyon ve ön tekerlekten çekiş sistemi Traction Avant’ı otomobil tarihinin dönüm noktalarından birisi olarak not etmemize yardımcı oldu.
İkinci Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan ucuz ulaşım ihtiyacının Fransa cephesinde şekil bulan hali 1948 yılında sahneye çıktı. Citroen’nin 2CV adını verdiği otomobil 1990 yılına, evet yanlış görmediniz 1990 yılına kadar üretim bandında kaldı. Bu da 2CV’yi dünyanın en uzun soluklu otomobillerinden birisi yapıyordu. Savaşın etkinlerinin yavaş yavaş azalmasıyla rotasını sınıf atlama noktasına odaklayan Citroen, bugün sizle buluşma sebebimiz olan DS’i bir model olarak 1955 yılı Paris Otomobil Fuarı’nda tüm dünyanın karşısına çıkarttı. Sahip olduğu eşsiz tasarımının yanında hidropnömatik süspansiyon teknolojisiyle yine dünyada bir ilki kullanıcılarla buluşturan Citroen, sürüş konforu olarak döneminin çok ilerisini vadediyordu insanlara.
Otomobil o kadar beğenilmişti ki, örtülerinin kaldırılmasının üzerinden geçen 15 dakikada yaklaşık 750 adet sipariş aldı. Fuarın ilk günü bittiğine ise Citroen’in elindeki kağıt toplamda 12.000’i bulan sipariş adedini gösteriyordu. Üretimde kaldığı 20 yıl boyunca 2,5 milyonun üzerinde üretilen DS modeli bu süreçte elektrikli direksiyon ve yarı otomatik şanzıman gibi yeniliklerle de yine öncü otomobil rolünü sürdürdü. DS’in bir model olmasının ardından tarihin sessizliğine bürünme süreciyse 2009 yılında son buldu. DS logosunu yine Citroen modellerindin altında premium felsefe ve donanım olarak görmeye başladığımız bu sürece DS3, DS4 ve DS5 modelleri eşlik etti. Kelimenin tam anlamıyla ikinci bir varoluşu akıllara getiren yeni bir planlamanın ardından DS’in başlı başına marka oluşu için aşamalar devreye alındı. İşte o aşamaların ilk meyvesi DS 7 Crossback ile asfaltta varlığını sürdürmeye başlıyor. Yılın en merak edilen otomobillerinden birisi olan ve Fransa Cumhurbaşkanı tarafından makam aracı olarak da kullanılan DS 7 Crossback ile gerçekleştirdiğimiz yolculuklar, bizleri nasıl bir otomobilin beklediğini net bir şekilde ortaya koydu.