Duke Nukem Forever incelemesi

19 Ağustos 2011 10:29


Neredeyse 14 yıl olmuş Duke Nukem Forever duyurulalı. 14 yıldan bu yana bırakın oyun dünyasını, dünyanın kendisinde sayısız değişiklik oldu. İlk Duke oyunu olan Duke Nukem 3D 1996 yılında çıkıp aklımızı aldığı zaman birçoğumuz daha bilgisayarda oyun oynanabildiğini bile bilmiyorduk. Gerçekten de Doom sonrası dönemin en sıkı oyunlarından olan ve FPS türünün gelişmesine önemli katkılarda bulunan Duke Nukem 3D bilgisayarlarda da oyun oynanabileceğini kanıtlayan oyunlardan biriydi. Doom ve Quake ile birlikte PC’nin altın dönemini yaşamasını sağlamıştı. Ne var ki Duke markası altında çoğu platforma çeşitli türde oyunlar çıkmasına karşın, asıl beklenen oyunun çıkması neredeyse 14 yıl kadar gecikti. Fakat tüm bu yıllar içinde bir türlü çıkmayan Duke Nukem Forever anti-kahraman Duke ve kötü espri anlayışı sayesinde kült haline geldi. Oyun basını, oyunu dalga malzemesi haline getirmekten çekinmedi. Sonunda oyunun yapımcı ekibi tamamen değişti ve saygı duyduğumuz ekiplerden olan Gearbox, markayı devraldı. Bir başka saygı duyduğumuz firma K2’ysa oyunu dağıtıyor. Fakat ne yazık ki arkasındaki tüm sağlam isimlere karşın Duke, partiye biraz geç kalmış gibi görünüyor.

DUKE İNTİKAM İÇİN DÖNDÜ
Duke’ün olayını tekrar tekrar anlatmaya gerek yok. Yıllar önce dünyamızı uzaylı istilasından kurtaran kahramanımız o. Peki, yıllar önce onu niye sevdik? Bir kere o tam bir “lady’s man”, aynı zamanda da “badass”ti. Lafı eveleyip gevelemez, direkt konuşurdu. Tam bir anti-kahramandı ve Duke Nukem 3D ciddi anlamda türün sınırlarını yeniden çizebilecek kadar iyi bir oyundu. Duke Nukem Forever, ilk oyunun 12 yıl sonrasını konu alıyor. Dünyayı uzaylı istilasında kurtarmasından sonra Duke, dünya çapında kazandığı şöhretin tadını çıkarmakla meşgul. Onu, Playboy malikanesinden aşağı kalmayan evinde muhteşem kadınlarla birlikte yaşarken buluyoruz. Keyfi son derece yerinde. Fakat televizyon izlerken uzaylıların yıllar sonra tekrar dünyamızı ziyaret ettiklerini görüyor ve oturduğu yerde deli oluyor bu duruma. Bu kez uzaylılar dünyaya saldırmıyorlar. Zaten Duke de hemen başkan ve ordudan uzaylılara saldırmamasıyla ilgili bir telefon alıyor. Hükümet, Duke’den uzaylılarla barışçı bir ortamda diplomatik görüşmeler yapmasını istiyor. Derken uzaylılar Duke’ün evine saldırıyor ve gösteri de bu noktada başlamış oluyor. Kontrol bize geçtikten sonra ilk fark ettiğimiz şey Duke’ün hantallığı oldu. Maalesef oyunun ilk izlenimi oldukça kötü… Bunca yıl bekledikten sonra daha ilk dakikadan kontrollerin size doğru düzgün tepki vermediğini görmek, başına heyecanla oturduğumuz bir oyun için oldukça kötü bir izlenim uyandırdı. Ne yazık ki bundan sonrası da daha iyi değil. Bir kere Duke Nukem ne döneme ait olduğunu şaşırmış bir oyun. Hani, eskilerin FPS oyunlarına bir saygı duruşu olsa ve bize o eski zamanların sıkı FPS oyunlarının dinamikleriyle gelse farklı bir kategoride değerlendirebilirdik Duke Nukem Forever’ı ancak oyun bir şekilde günümüzün Modern Warfare’i, Battlefield’ıyla da aşık atmaya çalışıyor ve üzülerek söylüyoruz ki komik durumlara düşüyor. Bunca yıldır heyecanla maceraya atılmaya beklediğimiz Duke, çok daha karakterli bir oyun olarak çıkmalıydı karşımıza. Bölüm tasarımları oldukça basit ve sıkıcı; özellikle oyun için kullanılan renk paleti o kadar dar ki dünyanın en iyi grafik motorunu yapıp üzerine bu kadar sığ renkler koyarsanız o bile kötü görünecektir. En basitinden karakter ve çevre modellemesi o kadar kötü görünüyor ki oyuna olan saygınızı direkt yitiriyorsunuz. Bunca yıldır üzerinde çalışılan şey bu olamaz, olmamalı.

DUKE’ÜN DÜŞÜŞÜ
Grafiklerden gözümüzü çatışmalara çevirdiğimiz zaman da bir başka kaybeden hikayesiyle karşılaşıyoruz. Bir FPS oyunun en basit yaşamsal fonksiyonu olan “vuruş tokluğundan” yoksun bir oyun Duke Nukem Forever. FPS türü, en basitinden bir silah ateşleme simülasyonudur, değil mi? Duke ateş ettikçe, elinizde hangi silah olursa olsun su tabancası varmış gibi hissediyorsunuz. Attığınızı, vurduğunuzu kesinlikle anlamıyorsunuz. Düşünün ki 15 yıl önce çıkmış oyunun üzerine tek bir yeni silah bile eklememişler. Var olan silahlar da hiç eğlenceli değil. İnsan biraz utanıp balistik çalışır, koskoca firmalara hiç yakışmıyor doğrusu. 14 yıl beklemişiz, bari bir yıl daha uğraşsaydınız da en azından düzgün çatışma mekanikleri çalışsaydınız. Duke Nukem Forever maalesef grafiklerinden sonra, oyunun en temel öğesi olan çatışma hissiyatında da çuvallıyor.

TARİH OLAN ÖZELLİKLER
Oyun bir diğer golü de bölüm tasarımlarından yiyor. Yahu, artık FPS oyunlarında kim uzun ve sıkıcı atlamalı, zıplamalı platform öğeleri görmek ister. 1998 yılında Half-Life’ın platform öğelerinin üzerine sinematik sahneler eklemesiyle kapanmıştı o dönem. Ama maalesef Duke Nukem Forever da yıllar öncesinin bölüm tasarımlarından medet umuyor. Düzgün yapabilse yine saygı duyacağız ama o da yok maalesef. Mesela eski Quake oyunlarının haritaları adeta mimari tasarım harikasıydı. Gelin görün ki Duke Nukem Forever’ın harita ve bölüm tasarımları uzun, sıkıcı, içi boş ve size hiçbir amaç vermiyor. Bir de uzun süren araç kullanma bölümleri var ki akıllara seza. Neden bu kadar kızgınız biliyor musunuz? Çünkü bu bölümler çok küçük detaylarla çok daha oynanabilir bir hale gelebilirdi. Sanki Gearbox, 3D Realms’in enkazını almış, bir cila atmış ve piyasaya sürmüş.

GÖRDÜĞÜNÜZ YERDE KAÇIN
İşin bir de çok oyunculu kısmı var ki bu konudan hiç bahsetmesek daha iyi olacak. Haydi, biraz iyimser davranalım ve geliştiricilerin bu bölüme biraz daha özen gösterdiğini söyleyelim ama inanın üzerinde konuşmaya değecek bir durum yok. Paranızı harcayacak çok çok daha iyi oyunlar varken, bedava bile bulsanız zamanınızı ayırmaya değmez. Kişisel olarak bu satırları yazarken bile üzüntü duyuyorum çünkü oyun dünyasının ikonlarından birinin bu hale düştüğünü görmek beni çok üzdü. Umarım Gearbox bir sonraki oyunda gereken dersleri alır ve bu efsaneyi düştüğü yerden kaldırmayı başarır. O zamana kadar bu oyunu nerede görürseniz, mutlaka uzak durun.

► Detaylar ve puan tablosu sayfa 2‘de

Sayfa: 1 2

Paylaş