Otonom sürüş teknolojileri günümüzde bile henüz tam olarak kullanılamamışken bu sürecin 1989 yılında yaşandığını hayal edin.
Geleceğin otomobilleri olarak lanse edilen sürücüsüz otomobillere geçiş sürecinde olduğumuz şu günümüzde, markalar kullanıcılara bu teknolojinin sahip olacağı yetenekleri ayrı donanımlarda sunmaya devam ediyor. Tesla ile birlikte son yıllarda ivmelenen bu teknoloji kimiler için devrimsel kimileri için otomobil sürüş zevkini ortadan kaldırmasından ötürü gereksiz. Bu tartışmalar süre dursun, geride bıraktığımız her gün bizleri bir adım daha bu sürecin sonuna doğru yaklaştırıyor. Peki, günümüzde bile geleceğin teknolojisi olarak nitelendirilen otonom sürüş teknolojisine sahip bir aracın 1989 yılında kullanıldığı söylesek tepkiniz ne olurdu?
Yıl 1989, günümüzde “tarihi eser” diyerek yüzlerine bakmayacığımız bilgisayarlar dönemin teknoloji harikaları. İkinci Dünya Savaşı‘nın en kara kalıntılarından birisi olan Berlin Duvarı‘nın yıkımına başlanılmış, Lamborghini efsane modeli Diablo‘nun geliştirme aşamasının son dönemlerinde. 1984 yılından itibaren yarı otonom-otonom araçları geliştirmek üzere kurulan NAVLAB, 1986 yılında geliştirme sürecine başladığı ve ALVINN ismini verdikleri yol koşullarını analiz ederek hareket edebilen otonom sürüş teknolojisine sahip aracı görücüye çıkarır ve o dönem fazlasıyla ilgi gören proje tüm ülkede ilgiyle karşılanır. Saatte 112 km hıza kadar erişebilen ve işlemcisi bir buzdolabı boyutunda olan ALVINN, 5.000 wattlık güç ünitesini de üstünde barındırıyor. NAVLAB ekibi günümüzde de Carnegie Mellon Üniversitesi dahilinde çalışmalarına devam ederken biz de sizi ALVINN ile baş başa bırakıyoruz.
VİDEO