Klasik Otomobil Kulübü Derneği Başkanı Durgut Berberoğlu ile bizi bekleyen elektrik dünyasındaki klasik senaryolarını konuştuk.
Elektrik gücü ulaşım dünyasında bugün dört koldan etrafımızı sarmış durumda. Şehir içi ulaşımda scooterlar, motosikletler ve otomobiller, denizde tekne ve gemiler derken henüz sürecin başında olmamıza rağmen örnekler git gide artıyor. Bu patlamanın en büyük sebeplerinden birisi de şüphesiz ülke yönetimlerinin gelecek için aldığı katı kurallar. Özellikle 2030 sonrasında, benzinli ve dizel motorlarla girilemeyecek şehirler bizi bekliyor.
Tüm bu denklemde unutulmaması gereken yegane parçalardan birisi de klasik otomobil dünyası. Bugün içerisinde bulunduğumuz dünyanın temelleri olan paha biçilemez bu güzellikler, dönemlerine gerek tasarım gerekse teknoloji bazında ışık tutuyor. Peki, güncel bir benzinli motorun dahi kullanılamayacağı bir gelecekte bu mücevherler ne olacak? Klasik Otomobil Kulübü Derneği Başkanı Durgut Berberoğlu ile bu ve bunun gibi pek çok konuyu keyifli bir sohbetle birlikte masaya yatırdık.
Süreç herkes gibi bizi de çok fazla etkiledi. Bizim yılda üç tane geleneksel klasik otomobil rallimiz var ve bunlar oldukça ses getiren organizasyonlar. Takvimi de özellikle milli bayramlara denk getiriyoruz. Mercedes- Benz Türkiye sponsorluğunda Bahar Ralli’si 23 Nisan’da, Batı Anadolu Ralli’si 19 Nisan’da, Cumhuriyet Ralli’si ise 29 Ekim’de gerçekleşiyor. Bunlar arasında Batı Anadolu Ralli’si 23. yılıyla daha geleneksel konumda. Bu organizasyona yurt dışından da katılımcılarımız oluyordu. Pandemiyle birlikte maalesef son etkinliğimizi Ekim 2019’da yapabildik. Aradan geçen zaman diliminin ardından ilk etkinliğimizi ancak bu ay içerisinde yapıyor olacağız.
Klasik otomobillerin fiyatları son 5 yılda anormal oranda yükselmiş durumda. Bunun çeşitli sebepleri var. Küreselde baktığımızda bu tarz araçların birer yatırım aracı haline dönüştüğünü görüyoruz. Kişiler araçları alıp birkaç yıl içerisinde tekrar açık artırmalarda ciddi oranda yüksek fiyatlara satabiliyor. Diğer kanalların tıkandığı bir ortamdan bahsediyoruz.
Türkiye’de de ithalatı yasak olmadığı için süreç ister istemez ticarete dökülebiliyor. İthalat sürecinde, vergilerin yeni bir araç getirmekten hiçbir farkı yok. Örneğin Amerika’da 30 bin dolar seviyelerinde olan üçüncü jenerasyon bir Corvette, Türkiye’de 90-100 bin dolar seviyesinde. Türkiye’de de fiyatların aşırı derece yükseldiğini söylemek mümkün.
Sürecin altını deşince açıkçası bu bana patlayan bir moda gibi geliyor. Burada elektrikli araçlardan önce elektriğin üretim sürecine bakılmalı. Türkiye özelinde baktığımızda, elektriğin büyük oranda katı yakıtlardan üretildiğini görüyoruz. Çevreyi kirletip elektrik üreterek bir çözüm beklemek pek doğru değil.
Buradaki ikinci endişem bu tarz araçlarda kullanılan lityum-iyon altyapılı bataryaların ne olacağı. Geri dönüşümü biraz zor. Gelecekte problem olabileceğini düşünüyorum. Menzil konusu da soru işareti. Beni şu anda en çok heyecanlandıran model olarak öne EQS’i sürebilirim. Onun için de “Gelsin bir bakarız…” diyebiliyorum.
Bunun yerine hidrojen yakıt teknolojisi kulağa daha mantıklı geliyor. Bu alanda Toyota ve Hyundai gibi markaların ciddi çalışmaları da söz konusu. Günümüz şartlarında ben bir elektrikli otomobil almayı düşünmüyorum. Klasik otomobil tutkunu olmam da bu kararımda şüphesiz etkili olabilir.
Ben klasik otomobillerin her dönem ilgi odağı olacağına inananlardanım ama kullanım açısından çeşitli kısıtlamalar kaçınılmaz. Bunun bir benzer uygulaması henüz Türkiye’de olmasa da yurt dışındaki bölgelerde mevcut. “Ben klasiğimi alıp yola çıkayım!” diyemiyorsunuz. Özel plakalarınız ve izinlerinizle sadece belirli etkinliklerde kullanımın mümkün olduğu bir sistemden bahsediyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu kurallar daha da katılaşacak gibi görünüyor. Sanırım o güzellikleri ancak garajlarda göreceğiz.
Burada bir potansiyel olduğuna şüphe yok. Yatırım haberleri ve proje örneklerinin yurt dışındaki artışı ön planda. Hatta Türkiye’de de bu tarz çalışmalar için girişim yapma isteği ve potansiyeli olanlar var. Yakın çevremizde de benzer istekler söz konusu. Bekleyip göreceğiz.
Dönüşüm konusuna gelindiğimizde ise buna iki taraflı yaklaşıyorum. Yakışan ve yakışmayan modeller var bence. Bir kere Porsche’ye yapmamak lazım. Bir Porsche tutkunu olarak ben buna karşıyım. Ama özellikle İngiltere’de gördüğümüz Jaguar ve Mini örneklerine fazlasıyla yakışıyor. Mesela Mercedes tarafında Pagoda (280 SL) var. Örnekleri artırabiliriz ve bunlara yakışacağını düşünüyorum. Ama bir Amerikan homurtusunu sevene bunu kabul ettirmeniz zor. “Motor giderse ne olur?” sorusunun benim için cevabı ruhun kaybolacağı yönünde.
Bu soruda aslında aramızdaki kuşak farkını görebiliyoruz. Bugün bu alana ilgi duyan belli bir yaşın üzerindeki insanlara bu söylediğini kabul ettirmek gerçekten zor. Ama gelecek kuşaklar buna nasıl yaklaşır bilemiyorum. Ben ve benim gibiler içinse kaputun altının tasarımın önünde bir kriter olduğunu düşünüyorum.
Günümüz için konuşursak ben burada yine bölgesel farkların oluşacağını düşünüyorum. Amerikalılar için bu çok çekici gelmeyebilir. Ama bir İngiliz, Jaguar’ın elektrikli olarak hayata döndürdüğü bir klasiğini para verip alır. Yine Mercedes için aynı şeyleri söyleyebilirim.
Kesinlikle görüyorum. Biraz önce bahsettiğimiz Avrupa kullanıcısı yaklaşımı düşüncem burada da geçerli. Özellikle Renault 5 projesi enteresan olacaktır. Renault 5 ilk yarıştığım otomobil olduğu için bende ayrı bir yeri de vardır. O proje benim de ilgimi çekmiyor desem yalan olur.
Doğrusunu söylemek gerekirse çok güzel ve enteresan fikirleriniz var. Koç Grubu’nun böyle bir teklifin gündeme gelmesine nasıl tepki vereceğini bilemiyorum açıkçası. Onlarla da bu fikri konuşmak gerekir. Ben keşke olsa derim ve çok isterim. İçerisinde bulunduğumuz ekonomik ortam biraz daha iyi olsa, tüm bu söylediğiniz şeyleri daha rahat şekilde konuşmak mümkün olacaktır diye düşünüyorum.
Ben bunu pek olasılıklar dahilinde değerlendirmiyorum. Zaten günümüz dünyasında böyle bir şey söz konusu bile değil. Mercedes gibi köklü markalar kendi içerisinde bu konuda destek sunuyor. Bunun dışında ikinci parti oyuncularda gerek dünya çapında gerek Türkiye’de oldukça fazla. Klasik otomobillerin gelecekte de bir ilgi odağı olacağı düşündüğüm için, benim gelecekte yedek parça konusunda bir sıkıntı yaşanacağına dair bir düşücem de yok.
Söylediğiniz çok doğru. Aslında böyle bir girişime kısa süre önce başladılar. Bizim de üye olduğumuz FIVA, gençlerin ilgisini çekmek için sürekli çalışmalar yapıyor. “Genç Klasikçiler” gibi bir oluşum da söz konusu. Önümüzdeki süreçte de bu tarz önemli çalışmaların artması muhtemel.
Günümüz konjonktüründe olması gereken bir hamle olarak değerlendiriyorum. Türkiye gibi bir ülkenin bu elektrik furyasının bir noktasında var olması da artık şart. Sürecin ilk aşamalarını biraz plansız ve aceleci bulsam da önümüzdeki süreçte başarılı olacağına inanıyorum. Bir kesimin özellike tasarım kısmında vurguladığı “İtalyan” eleştirilerine de katılmıyorum. Bu küresel pazarda gayet normal bir hamle. “Devrim Otomobili” yapmıyoruz. Ben TOGG’a inanıyorum.
E-Type Zero tanıtımı