Oyun İnceleme

Fable III

Faruk AKINCI 14 Ocak 2011 12:13

Peter Molyneux yıllarca sıra dışı ve hatta türler ötesi oyunlar yapmayı denedi. Fable da bu denemelerin sonunda çıkmış ilginç bir projeydi. Bir rol yapma oyunu olmasına karşın türün içinde çok yaygın olmayan değişik özellikleriyle dikkat çekiyordu. Özellikle oyunun içine konumlandırılan sosyal yapı ve karakterlerle ilişkiler gerçekten övgüye değerdi. Ardından gelen Fable II, bir önceki oyunun sevilen tüm özelliklerinin yanında mekan etkileşimini de geliştiriyordu. Oyunda verdiğiniz kararlar oyunun dünyasını direkt olarak etkiliyordu kısacası. İlk iki oyunun üzerimizde yarattığı etkiyle birlikte, serinin üçüncü oyununu da deliler gibi beklerken bulduk kendimizi. Ne yalan söyleyelim, Xbox 360’larımızı uzunca bir zamandır bu kadar uzun süreli kullanmamıştık.

MASAL OYNAMAK
Serinin daha önceki oyunlarında klasik hikayelerin, klasik kahramanları gibiydik. Elbette oyunu benzerlerinden ayıran farklar vardı ancak bir şekilde toprakları kötülerden kurtaran kahraman oluyorduk. Bu kez durum biraz farklı… Kötü hükümdarı tahtından indirmek için savaşan bir kahramanı canlandırıyoruz. Yanımıza adam toplamaya ve direnişi örgütleyemeye çalışıyoruz ancak oyunun nihai amacı bunu yapmak değil. Asıl oyun, yönetimi ele geçirdikten sonra başlıyor. Oyunun ilk kısmı klasik bir RYO gibi geçiyor. Bir yandan karakterinizi geliştirmeye çalışırken, diğer yandan yandaş toplamaya çalışıyorsunuz. Eliniz güçlendiği anda gidip Albion’ın yönetimini ele geçiriyorsunuz. İşler bu noktadan sonra biraz karışmaya başlıyor. Oyunun bu kısmında nasıl bir yönetici olacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Halkın üzerinde baskı kurup despot bir yönetici olmaya mı çalışacaksınız yoksa demokratik ve özgürlükçü bir rejim mi uygulayacaksınız. Oyunun en belirgin özelliği sizi seçim yapmak zorunda bırakıyor olması ve bu seçimler o kadar keskin ki oyunun bütün gidişatına etki ediyor. Örneğin, halk üzerinde ağır bir vergi politikası uygularsanız bir süre sonra insanların mutsuzlaşıp fakirleştiğini gözlemlemeye başlıyorsunuz. Evleri köhne, kıyafetleri yırtık pırtık bir hale geliyor. Fakat tam tersi bir durumda bu kez krallığın bütçesi zayıflıyor ancak halkın refahı artıyor. Diğer bir örnek ise çok başıboş bıraktığınız zaman halkın ayaklanma çıkarma ihtimalinin artması. Fakat tüm bunlar olurken oyun RYO köklerinden de kopmuyor. Aynı şekilde karakterinizi geliştirmeye devam ediyorsunuz. Albion’ın çehresi büyük oranda değişmiş. Mesela Bowerstone, tamamen endüstri çarklarına gömülmüş durumda. Bu bağlamda halkın psikolojisi de değişmiş tabii ki. Onlarla nasıl bir ilişki kuracağınızı hükümdar olarak siz belirliyorsunuz ancak attığınız her adımın bir de sonucu olacaktır. Vergilerini zamanında ödemeyen ya da ödemeyi reddeden insanlara çeşitli cezalar verebiliyorsunuz. Olay çıkaran insanları zindana atabilir ya da halkın gözü önünde idam edebilirsiniz. Önemli olan mutluluk, özgürlük ve refah kavramları içinde gereken dengeyi yakalayabilmek… Yönetimi tamamen ele geçirip Albion’ı yönetmeye başladıktan sonra şeytani güçlere karşı savaşmaya başlıyorsunuz. Fable III’te ilk kez Albion dışında da oynama şansı yakalıyoruz. Hikayeye göre şeytani güçler Kuzey bölgelerini tamamen yok etmiş durumda. Aurora topraklarını tamamen yok eden şeytani güçler, yavaş yavaş Albion’a doğru yola çıkmışlar. Siz de güçlerinizi toplayıp onlara karşı durmaya çalışacaksınız.

ALBION’IN SANCILARI
Yenilikleri dışında Fable III’te serinin sevilen tüm özellikleri de geri dönüyor. Nasıl bir insan olmak isterseniz o kişi olabiliyorsunuz. Verdiğiniz kararlara ve savaşma şeklinize göre görünüşünüz değişmeye başlıyor. Doğal olarak etraftaki insanların da size verdikleri tepkiler ona göre değişiyor. Evlenip aile kurabiliyor, çocuk yetiştirebiliyorsunuz. Elbette ki oyunda ilerledikçe kontrol altında tutmanız gereken şeyler de artmaya başlıyor. Bir yandan koca Albion’ı yönetmekle uğraşırken, bir yandan ülkeyi ele geçirmek isteyenlerle baş etmeye çalışıyorsunuz. E haliyle, özel yaşamınız da durmuyor bu sırada. Bu nedenle oyun sizi epeyce meşgul ediyor. Görev yapılarının içindeki değişkenlikler sayesinde sıkılmaya pek vakit bulamıyorsunuz.

SONBAHAR YAPRAKLARI
Ne var ki Fable III tamamen sorunsuz bir tecrübe sunmuyor size. Özellikle dövüş sistemi bir kütük olmuş. Attığınızı, vurduğunuzu, vurulduğunuzu çok net hissedemiyorsunuz. Vuruş hissiyatı olması gerektiği kadar tok değil. Diğer yandan oyunda küçük de olsa bir sürü hata bulunuyor. Özellikle
küçük grafik hataları bir süre gözünüze batmaya başlıyor. Kaplamalardaki oynamalar ve karakter modellerindeki hatalar oyun keyfinizi düşürüyor. Oyuna getirmek istediğimiz bir diğer eleştiriyse ahlaki seçimlerin çok belirgin olmaması. Yani, biri için ölüm ilanı verdiğiniz zaman bunun sonuçlarıyla duygusal anlamda yüzleştirmiyor oyun sizi. Bu nedenle oyundaki karakterlere duygusal olarak bağlanamıyorsunuz.

YİNE DE FABLE…
Fable III gayet eğlenceli ve zengin bir oyun. Ancak geliştiricilerin oyunu mükemmel bir hale getirebilmeleri için biraz daha zamana ihtiyaçları varmış, orası kesin. Bir klasik olmaktan çok uzak Fable III. Buna rağmen başında uzun süre eğlenceli saatler geçireceğiniz de kesin. Fable III’ün türünde ve oyun özelliklerinde bir oyun daha olmaması, onu hala benzersiz kılıyor. Xbox 360 sahiplerine tavsiyemizdir. Bu arada oyunun ilerleyen tarihlerde PC için de çıkacağını dipnot olarak verelim.

Oyunun en güzel özelliklerinden biri insanlarla ilişki kurabilmek. Çoğu oyunda NPC’lerle (oynanamayan karakterler) olan ilişkileriniz oldukça zayıftır. Fable’da tüm Albion sakinleriyle iletişime geçebiliyorsunuz. Bunu mutlaka kullanın.

Fable III’te Albion’ın haritası epeyce büyümüş. Etrafta gezip görülecek ve araştırılacak çok fazla yer var. Oyunda senaryoyu takip etmeyip sadece boş boş gezinseniz bile son derece keyifli saatler geçirebiliyorsunuz.

İyi mi olacaksınız, kötü mü? Bu tamamen size bağlı. Nasıl bir karakter olacağınız oyunun tüm gidişatını ve deneyimi etkiliyor. Kötü ve iyi karakterler olarak farklı güçlere sahip olabiliyorsunuz.

Oyunda multiplayer seçeneği bulunuyor. Bir arkadaşınızla birlikte oyunu baştan sonra iki kişi oynayabiliyorsunuz. Kesinlikle büyük keyif… Özellikle kocaman Albion’ı birlikte keşfetmek bulunmaz bir deneyim.