Netflix kütüphanesi yepyeni bir fantastik diziye kavuştu. Locke & Key, sürükleyici bir gizemin ortasında gerilim ve şüphe dolu bir macera.
Fantastik dizi boşluğunda olduğumuz şu günlerde Netflix, yepyeni bir çizgi roman uyarlaması ile karşımızda: Locke & Key. Platformun bu alanda sunduğu başarılı yapımlara bir yenisini daha eklemek isteyen dizi, bize ilgi çekici bir macera sunuyor. Stephen King’in oğlu Joe Hill’in kaleme aldığı, çizimini ise Gabriel Rodríguez’in üstlendiği çizgi roman serisi esasen hayatımıza 2008’de girdi. Ancak bu nefes kesici serinin ekranlara yansıması tam 12 yılı buluyor. Netflix’in Umbrella Academy uyarlamasıyla yakaladığı başarıyı devam ettirmesi beklenen dizi ilk sezonunda bizi 10 bölümle buluşturacak. Öncesinde izleme şansı elde ettiğimiz dizi öncesi biraz hikayeden, kurulumdan ve en önemlisi anahtarlardan bahsedelim.
Önce biraz hikayenin konusundan bahsedelim. Joe Hill’in gerilim ve gizem ögelerini bir araya getirdiği Locke & Key; babalarının ölümü sonrası aile evine taşınan üç kardeşi merkezine oturtuyor. Locke ailesinin evi olan bu gizemli malikanede kardeşlerin en büyüğü Tyler, ortanca kardeş Kinsey ve küçük kardeş Bode babalarından kalma bu eve anneleri Nina ile yerleşiyor. Babalarının cinayete kurban gitmesinin ardından büyük bir travma ve yas sürecine giren aile, yeni hayatlarına odaklanmaya çalışırken bu gizemli hikaye ilk temelini atıyor. En küçükleri Bode’nin “anahtarları” keşfetmesiyle hikayemiz başlıyor. Kardeşler sihirli anahtarların güçlerini keşfederken, şeytani bir gücün de bu anahtarların peşinde olduğunu öğreniyor. Gizem derinleşiyor, babalarının şüpheli ölümü giderek daha ilginç bir örgünün parçasına dönüşürken, üç kardeşin bilmecelerle dolu bu anahtarların sırrını keşfetmesi gerekiyor. Her bir anahtarın farklı bir özelliğe sahip olduğu bu dizide birini kontrol etmenizi sağlayacak anahtarlardan dilediğiniz her yere kapıları açarak ulaşmanızı sağlayacak olanlara kadar pek çok farklı alternatif bulunuyor.
Diziyi spoilersız yorumlamadan önce görsel efektlerle ilgili yorum yapamayacağımızı belirtelim. Ön gösterim sürecinde izlediğimiz bölümlerde tüm görsel efektler tamamlanmış halde değildi. Bu yüzden daha objektif olmak adına o kısma girmeyeceğiz. Hikaye ise bazı noktalarda şüphesiz klişelere kaçıyor. Ancak bunun doğrudan bir eksi olduğundan emin değiliz. Bazı noktalarda bazı detayları tahmin etmek zor değil; ancak bazen hiç beklenmedik sürprizler de sizi karşılayabiliyor. Dizi o “Bu işte bir iş var” havasını açık bir şekilde size geçiriyor. Ancak bazı noktalarda sürprizini saklamayı da başarıyor. Yine de bu noktaların çok fazla olmadığını belirtelim. Hayli sürükleyici bir şekilde ilerleyen dizi aynı zamanda kendini izlettiriyor. Çünkü bir sonraki bölümde yeni bir anahtarı keşfetmek, gücünü görmek, daha da önemlisi kardeşlerin nasıl bir strateji kuracağını izlemek istiyorsunuz.
Dizi için “tek oturuşta bitirilebilir” diyebilir miyiz bilemiyoruz; ancak birkaç güne yayarak keyifle izleyebilirsiniz. Yapım yaş kitlesi olarak yetişkinlerden gençlere uzanan bir çizgide ilerlemiş. Her ne kadar üç kardeşten biri hayli küçük yaşta olsa da çok küçük izleyiciler için çok uygun değil. Yer yer gerilimin dozunu artıran yapımda beklenmedik vahşi ögeler görebilirsiniz. Ancak bu bir korku dizisi değil. O yüzden gerilimin dozunun bir noktada sabitlendiğini belirtelim.
Hikayenin bir yandan kişilerin kendi travmalarıyla başa çıkmasını işlemesi de çok başarılı olmuş. İki kardeş ilk kez geldikleri Locke evinde, yeni geçiş yaptıkları okulda elbette tanınıyor. Babalarının kaybı, tanımadıkları bir okulda yeni dostluklar edinmek derken, kardeşlerin anahtarlar dışında günlük problemleri de bulunuyor. Anneleri Nina için de benzer, hatta daha ağır sorunlar geçerli. Nina’nın olaylarla başa çıkmaya çalışması, çıkmaza sürüklenmesi ve her tökezlediğinde yeniden denemeye çalışması hikayeyi derinleştiriyor.
Elbette ana hikaye yetişkinler değil de babalarını kaybeden üç kardeş üzerinde yoğunlaştığı için karşımızda genç bir kadro var. Lise dönemindeki Tyler ve Kinsey’in olayları çözmeye çalışırken yanlarında yer alacak isimler de doğal olarak lise arkadaşları oluyor. Locke kardeşler Tyler, Kinsey ve Bode’yi sırasıyla Connor Jessup, Emilia Jones ve Jackson Robert Scott canlandırıyor. Genel olarak oyuncuların başarılı performanslar sergilediğini de söyleyebiliriz. Dizideki paralel hikaye tarzı da yine hoş bir detay olmuş. Fakat ilk sezonun sonunda hikayede çok fazla boşluk kalmış gibi hissettik. Tabii sezon finalinden bahsetmiyoruz. Aralarda bazı noktaların da dolmasını isterdik. Bazı detayların karakterlerce sorgulanmamasına çok şaşırdık örneğin. Fakat bunların cevabını ikinci sezonda alabileceğimize inanıyoruz.
İkinci sezon derken elbette ümitlerimizi sezon finaline bağlamıyoruz. Locke & Key ilk sezonu henüz yayınlamış olsa da kapalı kapılar ardında dizinin ikinci sezonu için çalışmalar başlamış durumda. Dizinin baş yapımcısı Carlton Cuse yeni sezon onayını alacaklarına emin. Daha Netflix cephesinden resmi bir açıklama gelmiş değil, fakat senaristler ikinci sezon için senaryoyu hazırlıyor. İlk sezonda çizgi romanlara olabildiğince bağlı kaldıklarını kaydeden ekip, ikinci sezonda da benzer bir tutum sergilemeyi planlıyor. Dizinin ilk sezonunun ardından ikinci sezon onayı almama ihtimalinin ise hayli düşük olduğuna inanıyoruz. Locke & Key ilk sezonuyla 7 Şubat’tan itibaren Netflix kütüphanesindeki yerini alacak.
Locke & Key fragmanı