ÇAKMA FAR CRY
Elimizdeki oyun sadece “Primal” ismiyle çıkış yapmış olsaydı, bu inceleme çok daha farklı olabilirdi. O zaman gereksiz karşılaştırmalarla, beklentilerle ve hayal kırıklıklarıyla bu sayfaları kirletmemiş olurduk. Ancak sırf daha fazla satsın, daha çok insan merak etsin diye, hiçbir ilgisi yokken Far Cry adıyla çıkarıyorsanız, bu ismin altında ezilmeyi de göze alacaksınız demektir. Çünkü Far Cry gerçekten çok özel bir seri. Crytek’in başlangıç oyunundan bu yana hiçbir zaman tökezlememiş, her zaman 8.5-9.0 aralığında seyreden puanlara sahip olmuş bir seriden bahsediyoruz. Assassin’s Creed ile zerre alakası yok anlayacağınız.
Hal böyle olunca, beklenti çıtası da daha ilk saniyeden çok yukarıda yer alıyor. Far Cry Primal da, özellikle geçtiği dünya ve zaman aralığı itibarıyla bu beklentileri fazlasıyla karşılayabilecek bir potansiyelle geliyor aslında. Milattan önce 10.000 yılı ve tarih öncesi insan problemleriyle şekillenen oyun, hiçbir şey olmasa bile son derece ilginç. Çalışmadığımız yerden soruyor adamlar, afallamamız çok normal.
“Ortasına düştüğümüz bölgede terör estiren bir adam var ve onun bu diktatörlüğüne son vermeliyiz!” kaygısı yerini, besin zincirinin üst sıralarına tırmanma mücadelesine bırakıyor. Oyunda Wenja kabilesine bağlı, Takkar isminde bir karakteri yönetiyoruz. Wenja, topraklarını kaybetmiş ve yeni bir yaşam alanı sevdasıyla yollara dökülmüş bir grup insandan oluşuyor. Bu sevdanın noktalandığı yer ise Oros oluyor. Oros, bizim bile dünyevi zevkleri arkamızda bırakıp yerleşmeyi hayal edebileceğimiz kadar güzel bir yer. Ancak bu kadar güzel bir yere sahip olmak, özellikle de o dönemde pek kolay bir iş değil. Öyle ki Oros, bünyesinde burayı evi bellemiş iki farklı kabile ve daha pek çok tehlike barındırıyor.