İçindeki ortaçağ aşkını bir türlü dindiremeyen bizlerin direkt olarak ilgisini çekmeyi başarAN For Honor, savaş mekaniklerinde denenmeyenlerin üzerine giderek farkını yansıtmaya çalışıyor. Hayatına 1-0 önde başlamış olmasına rağmen, skoru koruyup koruyamadığını ise gelin hep birlikte görelim Bildiğiniz üzere Ubisoft oyuncular nezdinde oldukça mimli bir firma. Olmayan şeyleri varmış gibi göstermeleri, tanıtımlarda sunduklarından daha aşağı seviyede bir son ürünü piyasaya sürmeleri ve neredeyse aldığınız nefesten dahi ekstra para isteyecek noktaya gelmeleri kredilerini ciddi anlamda aşağı çekti. Tüm bunların yanında devam oyunlarına sırtlarını fazla yaslamış olmaları da cabası. Böyle bir ortamda, For Honor gibi yeni bir fikrin tanıtılmış olması elbette dikkat çekiciydi. İlk olarak E3 2015’te gözler önüne serilen oyun, her anlamda şimdiye dek gördüklerimizden farklı bir içerikle karşımıza çıkacakmış gibi görünüyordu. Tabii ki oyuncular temkinliydi lakin unutmamak lazımdı ki bozuk saat bile günde iki kez doğruyu söylerdi. Final ürününe baktığımız zaman, gördüklerimizden farklı olması noktasında sözlerini tutmuş olduklarını mutlulukla söyleyebiliyoruz. Fakat ne yazık ki tongaya düştüğümüz yerler de yok değil… BUNUN SENARYOSU AZ OLMUŞ Özellikle E3 2016’da gösterilen hikaye videosundan sonra For Honor’a yönelik ciddi bir senaryo beklentisi oluşmuştu. Nasıl oluşmasın ki? Ansızın gelen felaket niteliğindeki bir depremle tüm yaşam alanları darmadağın oluyor ve hem şövalyeler, hem vikingler, hem de samuraylar yok olma tehlikesiyle burunburuna kalıyor. Tükenme noktasındaki bir vikinginbir avuç su bulduğunda yaşadığı heyecan, durumun ne denli kötü olduğunu gözler önüne seriyor. Su değerli tabii, öyle bedavaya yayılıp içmek yok. Bu nimetten yararlanmak isteyen bir samuray ve bir şövalye de ortaya çıkıyor. Bir kaşığı dahi doldurmayacak kadarsu için, üç yiğit amansız bir mücadeleye girişiyor. Kapışma büyüdükçe büyüyor, kişiler gruplara,gruplar ordulara dönüşüyor. O gün yanan kıvılcım,tam 1000 yıl sürecek bir savaşın fitilini ateşliyor. Harika bir müzik ve leziz dövüş koreografileri ile perçinlenmiş bu videodan sonra elbette oyunun hikaye kısmıyla ilgili beklentilerimiz yükseliyor. Yani tamam, saçmalıkların bizler de farkındayız. Kıyamet gibi bir felaket yaşanmış, içmeye suyun yemeye yemeğin yok, 1000 yıl nasıl savaşıyorsun sen kuzum? Ne ara oturup ürüyorsunuz? O çocukları neyle besliyorsunuz?1000 yıl sürecek bir savaşın sizi kaç kez haritadan silebileceği hakkında ufacık bir fikriniz var mı? Belli ki yok… Ancak bizler de detayları bir kenara bırakıp, destansı bir savaş hikayesi görmeyi beklemiştik sadece. Olmadı, olamadı. For Honor bırakın fena olmayan bir senaryo ile karşımıza çıkmayı, ortalama bir hikaye anlatmaya bile yeltenmiyor. Oyunun tek kişilik senaryo kısmı, “Multiplayer modlar için bilmeniz gerekenler 101” seviyesinden öteye gidemiyor. Tek varlığı oyunun dinamiklerini öğretmek olan, bunu da yapacağınız her hareketi yazılımı sağ olsun ezbere karşılayan bir yapay zeka ile sunan bu hikaye kısmını sevmedik, sevmeyeceğiz. Yine üzdün bizi Ubisoft… Evet, oyunun tüm yapısal özellikleri multiplayer modlar için tasarlanmış. Ancak bu durum Battlefield için oturaklı bir hikaye beklememize hiçbir zaman engel olmadı öyle değil mi? Bakın Battlefield 1 ile birlikte hem senaryo hem de multiplayerı harmanladıklarında nasıl da mutlu olduk. Ha madem yapmayacaksın, yapacakmışsın gibi gösterme, bizim derdimiz bu. Yoksa amaçladığın çoklu oyuncu deneyimi ve rakipsiz dövüş sistemi ile ilgili bir problemimiz yok. Bugüne kadar deneyimlediklerimizden daha farklı, daha başarılı ve daha tadında bir sistem ortaya koymuşsun. Ortaçağda biriyle kapışmanın nasıl bir hissiyat verebileceğini gösteren belki de en iyi oyun olmuşsun. Bir viking ile bir samurayın dövüşünü mümkün kılman ve bunu adeta tarihte sık sık yaşanmış bir olaymışçasına başarıyla oyuncuya yansıtman bile sana şapka çıkarmamız için yeterli. Ancak o senaryoyu boş geçmeyecektin dostum, bak biz orada takıldık kaldık. SAVAŞI HER YÖNDEN YAŞAYIN Peki bu övmelere doyamadığımız dövüş sistemi nasıl çalışıyor. Oyunda iki önemli karakter karşı karşıya geldiğinde birbirlerine kilitleniyor ve aralarında adeta bir dans başlıyor. Her karakter dövüş sırasında üç farklı duruş (sağ, sol, üst) arasında gidip geliyor. Saldırınızı bu duruş yönünde gerçekleştiriyorsunuz ve rakibinizin de saldırınızı karşılayabilmek için aynı duruş pozisyonunda bulunması gerekiyor. Saldırı anında vuruşun nereden geleceğini gösteren minicik bir fırsat oluyor ve o adrenalin salgısı anında tüm bu detaylara dikkat edip savunmanızı gerçekleştirmek durumunda kalıyorsunuz. Bu üç açılı dövüş sistemi tek başına benzersiz bir deneyim sunmaya yetiyor. Ancak buna eklenen saldırıdan kaçınma, vuruyormuş gibi yapabilme, özel hareketler, kombolar ve benzeri seçenekleri de düşününce, For Honor’ın kapışmalarının neden bu denli eşsiz olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Eğer Nidhogg oynadıysanız oradaki bire bir mücadelelerin ne kadar eğlenceli olduğunu hatırlarsınız. İşte For Honor bu mücadeleleri çok daha büyük bir ölçekte, üç boyutlu arenada ve inanılmaz geliştirilmiş bir dövüş sistemiyle sunuyor. Kısacası daha fazla eğlence, daha fazla heyecan. VIKING DÜELLOSU BÖYLE OLUR Online arenaya daldığınızda oyun size birkaç farklı seçenekle karşılık veriyor. 1 vs 1, 2 vs 2 ve 4 vs 4 gibi seçeneklerle rakiplerinizle kapışabileceğiniz gibi, alan ele geçirip elinde tutma gibi modlarda da mücadele edebiliyorsunuz. Bize soracak olursanız, oyunun açık ara en iyi modu 1 vs 1 olmuş. Bu bire bir mücadele, yazının başından beri bahsettiğimiz başka hiçbir oyunda bulamayacağınız deneyimi yaşayabileceğiniz en üst noktayı oluşturuyor. Oyunda ciddi vakit harcayıp, karakterleri tanıyıp, oynanış şekli üzerinde uzmanlaştığınızda, bir de karşınıza sizin seviyenizde bir rakip geldiğinde bu bire bir mücadeleler öyle bir şova dönüşüyor ki anlatmak mümkün değil. Her bir adımınızı satranç tahtası üzerinde hamle yaparcasına düşünmek, en ufak hatanızın sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığınız bu modu her oyuncu en az bir kez deneyimlemeli diye düşünüyoruz. Lakin çevrim içi tarafta da her şey güllük gülistanlık değil maalesef. For Honor, maçlarda bağlantı tipi olarak Peer to Peer sistemini kullanıyor. Ancak standart P2P bağlantıda olduğu gibi tüm oyuncuların tek bir makineye bağlanması yerine, her oyuncunun her makineye bağlandığı bir sistem kullanıyorlar. Bu da normalde tek bir oyuncunun stabil bağlantıya sahip olmasını gerektirirken, For Honor için maçtaki her oyuncunun stabil kalması gerekliliğini doğurmuş. Maalesef böyle bir şey de olmadığından, sık sık maçlardan kopma sıkıntısı yaşayacağınızı söylemek durumundayız. TADIMLIK KALİTE For Honor amaçladıklarını hayata geçirmek istediğinde işini gayet iyi yapan bir oyun. Ancak güzel oynanışın etrafını doldurma noktasında sorunlar yaşıyor. An itibarıyla içeriği fazlasıyla eksik, parasının karşılığını veremeyen bir noktada. Yeni sınıflar ve yeni çevrim içi modlar eklendikçe muhakkak daha doyurucu bir oyun haline gelecektir ancak o vakte kadar oyunu oynayan kimse kalır mı, işte orası büyük bir muallak. DETAYLAR Oyunun grafik kalitesi günümüz standartlarına yakışır bir seviyede. Özellikle animasyonlar ve ışıklandırmalar konusunda iyi bir işçilik ortaya koyulmuş. Viking, samuray ve şövalye olmak üzere 3 farklı fraksiyon yer alıyor oyunda. Ancak bu sınıfların da kendi içinde farklılaşan savaşçıları var ve hepsinde ayrı ayrı uzmanlaşmak lazım. İki savaşçı birbirine kilitlendiği zaman adeta zaman duruyor ve tüm gözler bu mücadeleye çevriliyor. Üç açılı savaş sistemini hızla kullanabiliyor olmanız başarılı olabilmek için elzem. Oyunda ufak hınzırlıklar yapmak da mümkün. Normalde kıran kırana geçen kapışmaları, rakibinizi ateşe veya uçuruma iterek tek hamlede bitirebilirsiniz. PUANLAMA