Frostpunk incelemesi
İçeriği ne olursa olsun, oyuncuların duygularına dokunabilmeyi başarmış oyunlar bir şekilde dikkat çekiyor. Kendi eylemlerimiz ve kararlarımızla oluşan duygu devinimleri üzerimizde ciddi etkiler bırakıyor. Bu işi en iyi yapan firmalardan biri olan 11 bIt StudIos’un yeni oyunu Frostpunk da bu konuda bir istisna değil.
CD Projekt gibi taraflı tarafsız herkes tarafından takdir toplamış bir firmada görev almış insanların ayrılarak kurdukları 11 bit Studios’u kitlelere ulaştıran yapım This War of Mine olmuştu. Yapısal özellikleri tamamen bir yana, insanlık tarihinin gördüğü en karanlık olaylardan biri olan Saraybosna Kuşatması’nı konu alması dahi oyunun dikkatleri çekmesine yeterli olmuştu. Ancak bunun da ötesinde; diğer tüm savaş oyunlarının aksine cephede koşturan askerlere değil, savaştan aslında en çok etkilenen kişiler olan sivil halkın yaşadıklarına odaklanmasıyla bam teline dokunmayı başarmıştı. Savaş sırasında insanların hayatta kalabilmek adına neler yapabileceğini, ne denli zor kararlar almak zorunda kaldıklarını, güçlüklere göğüs gerip hayatta kalabilseler bile insanlıklarını nasıl kaybedebileceklerini çok sert bir şekilde gözler önüne seriyordu oyun. İşte bu “ton” sayesinde, mekaniksel anlamda bilmediğimiz hiçbir şey ortaya koymamasına rağmen aklımızdan çıkmayan bir oyun olmuştu. Frostpunk’ın yapmaya çalıştığı şey de buna çok benzer aslında.