Geçmişe yolculuk: Popüler uygulamaların ilk versiyonları
Elimizin altında hemen her özelliğe zahmetsizce ulaşmamızı sağlayan uygulama ve servislerin ilk zamanlardaki hali teknolojik evrimi gözler önüne seriyor.
Pek çok uygulamanın eski halini zihnimizden tamamen silmiş olabiliriz. Instagram, Facebook, Twitter gibi pek çok servis gün geçtikçe kendini geliştirmeye ve yenilenmeye devam ediyor. Düzenli olarak yeni özellikleri karşımıza çıkaran bu servislerin ilk versiyonlarındaki logolar dahi farklı olabiliyor. Kullanıcı ihtiyaçlarına en başarılı şekilde yanıt verebilmek için geliştirilen servisler, akıllı telefonların yetenekleriyle doğru orantılı şekilde özelliklerini de geliştiriyor. Hızlı gelişen teknolojiye ayak uyduran servislerin ilk hallerini hatırlamaksa çok kolay olmuyor. Zira teknolojiye adapte oluşumuz da en az teknolojinin kendi gelişimi kadar hızlı. Hal böyle olunca nostaljik bir turla servisler nereden nereye gelmiş şöyle bir baktığımızda teknolojik evrimi görmek daha kolay oluyor.
The Social Network filmi sağ olsun Facebook’un gelişim hikayesini bilmeyen sayısı pek bir az. Mark Zuckerberg’in bir grup arkadaşıyla kurduğu hatta sonra davalık olduğu Facebook ilk adıyla Thefacebook olarak Harvard Üniversitesi içinde geliştirilmiş bir sosyal medya servisiydi. Sitenin en dikkat çekici noktası ise sol üst tarafta görünen anonim surattı. Daha sonra bu görselin Al Pacino olduğu da açıklanmıştı. Facebook tüm kullanıcılara açıldığında pek çok ilginç eklentiye sahipti. Örneğin bir başka arkadaşınızın duvarına balık gönderebiliyorsunuz. Sosyal medyanın şu an geldiği nokta ise hayranlık uyandırıcı. Üniversite içinde başlayan proje günümüzde aylık olarak aktif 2,07 milyar kullanıcıya ulaşıyor.
Sıradan bir fotoğraf paylaşım uygulaması olarak hayatına başlayan Instagram zamanla büyük evrim geçirenlerden. Kısa sürede ikonikleşen logosunu ise kolay kolay kimsenin unutacağını düşünmüyoruz. 2010 yılında kullanıma sunulan uygulamanın Twitter’a direkt olarak fotoğraf paylaştığı güzel bir dönem dahi mevcuttu. Ancak Twitter bağlantısı artık link paylaşmaktan ibaret ne yazık ki. Instagram’ın geleceğini değiştiren ise Facebook’un uygulamayı satın alması oldu. Bir dönem popülerliğini yitirse de çabuk toparlayan uygulama Snapchat’ten kopyalanan özellikler sayesinde de eskisinden daha popüler halde diyebiliriz. Uygulamanın değişen logosunun yanı sıra arayüz de çeşitli oynamalara maruz kaldı tabii. Şimdilerde ise görüntülü görüşmenin bile uygulamaya ekleneceği konuşuluyor. Instagram ilk başladığı noktadan çok yol kat etti diyebiliriz.
Snapchat
Oldukça hüzünlü bir hikayeye sahip olan Snapchat, ilk çıktığı günkü halinden epey farklı. İlk zamanlarda fotoğrafların kaç saniye ekranda kalacağını seçebileceğiniz bir opsiyon dışında çok fazla özelliği yoktu. Filtreler ve Bitmojilerin sonradan dahil olduğu platform ilk başta saedce “kısa süreli fotoğraf paylaşımı” için kullanılıyordu. Şimdilerde gelişmiş özellikler ve etkileyici filtrelere sahip olsa da Facebook’un satın alma hamlesini reddetmesi sonrası uygulama bir türlü belini doğrultamadı. Tüm ilgi çekici özellikleri kopyalanan Snapchat hala savaşmaya devam ediyor ancak artık çoğu kullanıcı için sadece bir fotoğraf filtre uygulaması.
Twitter da hayli farklılaşan servisler arasında yer alıyor. İlk çıktığında ikonik “kuş” logosuna sahip olmayan servisin logosu yaklaşık 15 dolara satın alınmıştı. 2012’de Twitter kuşuna güncellenen logo şimdilerde ikonik hale gelmiş durumda. Arayüzde de ciddi oynamalar yapan Twitter son güncellemesiyle beraber uzun tweetlerin de kapısını açtı.
Spotify
Çevrim içi müzik servisleri arasında tahtını kolay kolay rakiplere kaptıramayacak gibi görünen Spotify‘ın ilk zamanları servisin ne kadar geliştiğinin kanıtı. Özellikle mobil uygulaması güzel görünüyor diyemeyeceğiz. Çok daha kullanıcı dostu bir arayüze adeta evrimleşen Spotify, sunduğu özellikleri artırmanın yanı sıra yaptığı anlaşmalarla da çok geniş bir kütüphaneyi müzik severlerle buluşturuyor.
YouTube
Adeta evrim geçiren bir başka servis de YouTube. 2005’te kurulan video paylaşım sitesi şimdilerde pek çok içerik üreticisine ev sahipliği yapıyor. Basit arayüzüyle yola başlayan YouTube, Google çatısı altına girdikten sonra özelliklerini katlayarak artırdı. Her ne kadar bu ara ne içerik üreticilerini ne de reklam verenleri memnun edemese de teknik olarak çok yol kat ettiği kesin.
