Neyin gerçek, neyin hayal ürünü olduğunu anlayamadığınız hikayeleri sever misiniz? Güzel işlendiği takdirde, klişeye düşmüş olsa dahi hala ilgi çeken bu konu, Get Even’ın da sırtını yasladığı dayanak noktası aslında. Ve bize soracak olursanız, hiç de fena bir iş çıkarmamışlar hani. Bağımsız oyunların, bağımsızlıktan gelen yaratıcılıklarını biraz özlüyoruz açıkçası. Çünkü bu oyunlar başarılı oldukça, arkalarına her geçen gün daha fazla dağıtıcı firma geçiyor ve “destek” oluyor. Omuzlarını yaslayabilecekleri bu büyük firmaların varlığı ortadayken, nasıl olup da bu ekiplere hala “bağımsız” diyebiliyoruz orasını anlamakta biraz zorluk çekiyoruz. Günümüzde bağımsız oyun yapımcılığı için gerekli olan kriter az bir bütçe ve kısıtlı sayıda personelmiş gibi görünüyor. Ancak unutulan şey; bizleri kendine hayran bırakan fikirlerin, büyük balıklara hesap verme zorunluluğu olmayan durumlarda ortaya çıktığı gerçeği. O nedenle Braid’in ön ayak olduğu bağımsız oyun devrimi, her geçen yıl yaratıcılığa sahip daha az oyunla karşılaştığımız gerçeğine dönüşmüş durumda şu an için. Get Even, Bandai Namco tarafından dağıtılan ancak bağımsız bir ekip tarafından yapıldığı iddia edilen bir oyun. Buna rağmen, samanlıkta bulunan iğne misali, bünyesinde görece yaratıcılık barındıran çelişkilerden de bir tanesi aynı zamanda. “KIZI KURTAR!” Oyuna Cole Black isimli bir karakterin, terk edilmiş bir akıl hastanesinde uyanmasıyla başlıyoruz. Karakterimiz neden orada olduğunu, nasıl geldiğini, yapması gerekene giden zincirleme olay örgüsünü hatırlamıyor. Bildiği tek şey; telefonun ekranından yansıyan; “Kızı kurtar!” mesajı. Bir kızı kurtarması gerektiğini biliyor ama nedenini bilmiyor. Buna rağmen yola koyularak görevine ilerliyor çünkü Cole Black eski bir asker aslında, görev onun için her şeyden önce geliyor. İlerlerken fark ediyor ki elinde tuttuğu telefon, basit bir mesajı yansıtmaktan çok daha fazlasını yapabiliyor. Çevresini gösteren detaylı bir haritaya, ilgili noktaları inceleyerek çıkarımlar yapabilmesini sağlayan bir tarayıcıya, ısı görüş kamerasına ve UV ışığına sahip. İsviçre çakısının telefon adı altında vücut bulmuş hali anlayacağınız. Bu faydalı oyuncağının da yardımıyla yolunda ilerlerken yalnız olmadığını fark ediyor ve “düşmanı” etkisiz hale getirmesi gerekiyor. Yanında bir adet susturuculu silah ve bir de makineli tüfek bulunuyor. Ancak sonrasında görüyor ki tatlı sürprizler yapabilen tek şey telefonu değil, silahının da cebinde birkaç numara bulunuyor. Kendini göstermemesi gereken bir noktada kapının köşesine kuruluyor ve 90 derece açıyla dönebilen silahından, sadece bir ekrana bakarak avının sonunu getiriyor. İlk kullandığı köşenin ölümsüzleşmesini istercesine, bu silaha “Corner Gun” diyor. Yolun sonunda sandalyeye bağlanmış olan bir kız çıkıyor karşısına, başından beri kurtarması gerektiği söylenen hani. Ancak bir sorun var. Olay yerinde kız nasıl ki bir sandalyeye bağlı ise, kızın kucağına bağlı şekilde duran bir de bomba bulunuyor. Zaman azalıyor, bombayı etkisiz hale getirmek için şifreyi girmesi gerekli, kızın da yardımıyla parmakları sayılar üzerinde geziniyor ve göz alıcı bembeyaz bir ışık eşliğinde, kendisini bambaşka bir yerde uyanmış buluyor. BU DEVİRDE HER ŞEY SANAL Sonrasında görüyoruz ki, karakterimizin kafasına bir sanal gerçeklik gözlüğü bağlı. Yaşadığı deneyim, mevcut bir hatırasını tekrardan ziyaret etmekten ötesi değil. Person of Interest izleyenler, buna benzer bir durumu anında hatırlayacaktır. Karakterimiz ne olup bittiğini sorguladığı devinimler yaşarken, sonunda hiçbir şey hatırlayamadığını ve o kızın kim olduğu, kendisinin neden orada olduğu gibi sorulara cevap bulabilmek amacıyla bir süredir bu şekilde anılarında gezindiğini öğreniyoruz. Oyun, oyuncuyu bu şekilde sürekli olarak gerçekliği ve moral değerleri sorgulatan bir yapıyla ilerletiyor. Get Even’ın en güçlü olduğu yeri kesinlikle hikayesi ve bunu aktarmak için harika bir yol seçmiş olması. Get Even’ı oynadığınızda güçlü başlayan, enteresan devam eden ve sonunda muazzam bir twist ile son bulan güzel bir hikaye dinleyeceksiniz. Senaryo ve hikaye aktarımı konusunda hiçbir sorun yaşamayan oyunumuz, oynanabilirlik ve mekanikler noktasında biraz kendi topuğuna sıkıyor ne yazık ki. OYUN TÜRÜ KARMAŞASI Nasıl yani? Şöyle; oyun size hikayesini anlatırken sürekli olarak bir belirsizliğin içinde tutuyor. Bulunduğunuz yer, zaman ve yaptıklarınız daima sizin tarafınızdan sorgulanır vaziyette. Bu başlı başına güçlü bir özellik ve bir oyunu iyi yapmak için de çoğu zaman yeterli. Ancak başlangıç noktasından, bitiş noktasına doğru ilerlemek gerektiğinden, oyun bu aralığa bazı oyun mekanikleri ekliyor ve bunların hepsi çok iyi işlemiyor. Bu süreçte kimi zaman elinizde silah düşman avlamanız, kimi zaman ise bir detektif edasında ipuçlarını birleştirmeniz gerekiyor. Bazen sadece yürüyor ve etrafla etkileşime giriyorsunuz, bazense yalnızca tedirgin edici gözlerden gizleniyorsunuz. Bunların hepsi, farklı oyun türlerine ait mekanikler ve Get Even hepsinden biraz biraz almaya çalışıyor. Ancak ne yazık ki, hiçbirini kusursuz bir şekilde eyleme dökemiyor. Silah kullanmanız gereken zamanda kalitesiz aksiyon ve başarısız yapay zeka keyfinizi kaçırabiliyor örneğin. Veya dedektiflik şapkasını kafanıza geçirdiğinizde, çözmeniz gereken bulmacanın pek de şapka takmayı gerektirmediğini anlayabiliyorsunuz. Günün sonunda, oyunun kullanmayı tercih ettiği farklı ama tam olmamış oyun mekanikleri, yine kendisinin elde ettiği başarılı atmosferi baltalamaktan öteye gidemiyor. SANKİ GERÇEKMİŞ GİBİ Oysaki atmosferi destekleyen diğer noktalarda da son derece kaliteli bir işçilik ortaya koyuyor Get Even. İçinde dolaştığımız ortamların tamamı gerçek hayatta fotoğraflanmış ve dijital ortama olduğu gibi aktarılmış durumda. Bu nedenle son derece gerçekçi bir hissiyat veriyor. Buradaki gerçekçilikten kastımız doku kalitesi, ışıklandırma, gölgeler vesaire değil. Daha ziyade ortamların gerçekten de olması gerektiği gibi, gitsek öyle yerleri bulabilirmişiz gibi hissettirmesinden bahsediyoruz. Ki bu da atmosferi son derece olumlu bir şekilde etkiliyor. Aynı şekilde seslerin ve müziklerin de doğru kullanıldığını söyleyebiliriz. Get Even yapı itibarıyla germeyi, oyuncunun içini sıkıştırmayı amaçlayan bir oyun. Ve doğru anda doğru şekilde giren müzik ve ses efektleri bunu çok iyi bir şekilde başarıyor. Bazen panik olmanızı gerektiren hiçbir durum yokken, ses efektlerinin çaktırmadan verdiği direktifler sebebiyle kendinizi bir panik halinde buluveriyorsunuz. Yani oyun size iyi bir hikaye anlatıyor ve bu hikayeyi yaşamanızı çok iyi başarıyor. Lakin hikayeyi ilerletebilmek için yapmanız gerekenlerle mücadele edebildiğiniz müddetçe… ŞİMDİ YA DA ASLA! Get Even özel ve değerli bir oyun. Belki bir Her Story kadar yenilikçi değil ancak ilginç bir deneyim sunduğu da muhakkak. Sahip olduğu aksaklıklar nedeniyle aradan birkaç yıl geçtikten sonra hatırlanacağını pek zannetmiyoruz. Tam da bu sebeple, bu mekaniksel sıkıntıların hala tahammül edilebilir seviyede olduğu günümüzde alınıp denenmeli bize soracak olursanız. Sonraya bırakırsanız böylesi enteresan bir hikayeyi tamamen ıskalayabilirsiniz. DETAYLAR Her şey bu kızı bulmamızla başlıyor. Kimdir, nedir, necidir derken kafalar da yanıyor haliyle. Ancak hikayenin özellikle finali son derece başarılı. Başladıysanız, bitirmeden bırakmayın. Telefon değil, Transformers mübarek. Şimdi piyasaya sürülse net 20.000 TL’den açılış yapar. Hayır her şeyi yapabildiği yetmiyormuş gibi, şarjı da bitmiyor. Genç dimağların gözü yaşlı… Oyundaki mekanlar gerçek hayatta bulunan yerlerin tek tek fotoğraflanması ile tasarlandığı için, suni bir hissiyat yaratmıyor. Belki de fazla gerçekçiler, bilemiyoruz. “Corner Gun” isimli harika silah sayesinde kendinizi hiç göstermeden, düşmanlarınızı köşelerden avlayabiliyorsunuz. Ve evet, silaha taktığınız şey de yine telefonunuz. PUANLAMA