GEREK VAR MIYDI Kİ?
Öncelikle remastered ifadesinin neyi temsil ettiğini iyi anlamamız gerekiyor. Remastered “Biz aslında zamanında çok güzel bir oyun yaptık ama o dönemin teknolojik kısıtlamaları bizi bayağı bir engelledi. O nedenle yapamadığımız her şeyi ekleyerek günümüze uyarlayalım dedik” düşüncesinin hayat bulmuş halidir. Başka bir deyişle; “Burun kıvırdığın oyuna bir dön bak istedim” durumu. Hal böyle iken, remastered ekine sahip olması gereken oyunların şöyle en az bir 10 yıllık olması gerekiyormuş gibi geliyor bize. Örneğin, 2005’te çıkan God of War I bunun için çok doğru bir tercih olabilirdi. Ancak Sony bu konuyu çok yanlış anlamış görünüyor The Last of Us ve GoW III örneklerinden görebileceğimiz üzere.
Peki diyelim ki bir önceki neslin hali hazırda en iyi grafiklerine sahip, yağ gibi akan oyununu günümüze taşımaya karar verdin. Böyle bir durumda da içeriği zenginleştirmen, yenilikler eklemen gerekiyor.
Mesela 1-2 saatlik özel görev seçenekleri veya Ascension ile seriye dahil edilmiş multiplayer modlarının bu oyuna uyarlanması gibi. Her şeyi geçtik, God of War III’e kadar yaşananları şöyle bir çizgi roman formatında veya animasyon seçeneği ile toplasaydınız da oyuncu hikayeyi öğrenseydi mesela. Tüm bu cümlelerden anlayabileceğiniz üzere GoW III Remastered bunların hiçbirisini sunmuyor. Bundan 5 sene önce oynadığımız oyunun birebir aynısı, yenilenmiş teknik detaylarıyla birlikte paketlenerek piyasaya sürülmüş. God of War III’ün kalitesi ile hiçbir problemimiz yok ancak remastered haline getirilmiş bir paketin içeriği ile problemimiz var. Bu haliyle, son derece vasıfsız ve işe yaramaz bir güncelleme görüntüsü çiziyor oyun ne yazık ki.
UMUTSUZ BİR ADAM
Remastered ekini bir kenara bırakıp God of War III kısmına odaklandığımızda ise yine o harika yapımla karşı karşıya kalıyoruz. Aksiyon-platform türünün belki de en kusursuz işlerinden olan bu seri, piyasaya çıktığı günden bu yana türü şekillendiren oyunların başında geldi. God of War serisinin piyasaya çıkan her oyununda katıksız aksiyon, bardaktan boşalırcasına yağan kan ve fevkalade bölüm tasarımları kendisini göstermiştir. Her ne kadar hemen herkesin Kratos dendiğinde aklına bu aksiyon ve vahşet anları geliyor olsa da, bu seriyi unutulmaz kılan çok başka unsurlar var aslında. İlk oyunda uçurumun kenarından bakan Kratos’u hatırlıyor musunuz mesela? Uykuları bitmek bilmez kabuslarla bölünen, evladını ve karısını kendi elleriyle öldürmenin dehşetini iliklerinde hisseden bir babanın çırpınışlarını hatırlıyor musunuz? İşte
God of War’u bu kadar harika yapan şey bu duygusallığı ve Kratos’un içinde yaşamaya çalışan insanlığıydı. Ancak tanrıların sillesini yedikçe deliren, delirdikçe insanlığını kaybeden Kratos, üçüncü oyunla birlikte acımasız bir ölüm makinesi haline gelmişti. İşte bu sebeple de serinin en vasat oyunuydu bizce…