PlayStatIon ve Xbox REKABETİNDE ibrenin güçlü bir şekilde Sony tarafına kaymasında en etkin aktörlerden biri olan Kratos, yepyeni bir mitoloji içinde ve yepyeni bir macera ile tekrardan karşımızda. Söz konusu adam temelde aynı kişi olsa da, çevresindeki hiçbir şey hatırladıklarımıza benzemiyor. God of War, 2005 yılında hayatımıza girdiği andan itibaren milyonlarca oyuncu tarafından büyük bir beğeniyle karşılandı. Onu ilginç kılan özelliklerinden biri de, çok farklı sebeplerle sevilebiliyor olması sanıyoruz. Kimisi dur durak bilmeyen aksiyonu, kimisi heyecandan yerinde duramaz hale getiren atmosferi, kimisi ise yalnızca mitolojiyi muazzam bir şekilde işliyor olması nedeniyle sevdi bu seriyi. Örneğin bizler, her ne kadar aksiyonundan büyük keyif alsak da asıl olarak devasa yapıları da bünyesine katan destansı bulmacaları ve mitoloji sever damarımıza en doğru noktalardan basabilmesi nedeniyle çok sevdik onu. 6 oyunla birlikte Yunan mitolojisinin suyunu çıkaran ve öldürmedik tanrı bırakmayan Kratos’un yeni yolculuğu için farklı sulara yelken açması gerekiyordu artık. Bunun için de, sevenleri kusura bakmasın ancak Yunan mitolojisinden çok daha derin ve ilgi çekici olan İskandinav mitolojisinden daha iyi bir tercih olamazdı elbette… Yeni God of War için akılları karıştıran bazı noktalar var doğal olarak. Bunların başında da, nasıl olup da aynı karakterin mitolojiler arasında transfer gerçekleştirebildiği geliyor. Kratos’un İskandinav mitolojisinde yaptıklarına ve yeni macerasında yaşananlara geçmeden önce, daha önce başından neler geçtiğini biraz hatırlamamız gerekiyor bu nedenle. Bu yazıda önceki oyunlardan spoiler bulunacağını belirtelim. Pek çok detayı atlayarak olayın özüne odaklanmak gerekirse; hatırlayacağınız üzere Kratos, Sparta ordusunun en genç komutanı olmuş ve güç arzusuyla önüne geleni yok etmeye başlamıştı. Bu savaşlardan birinde karşılaştığı barbar birliğine ise yenik düşmüş ve tam ölecekken Savaş Tanrısı Ares’ten yardım istemişti. Bu çağrı karşılığında Ares, Kratos’a eşsiz güçteki Blades of Chaos zincirli kılıçlarını bahşetmiş ve ölümden kurtulmasını sağlamıştı. Bu iyilik karşısında tüm benliğini Ares’e adayan Kratos, onun adına gözü dönmüş bir şekilde katliamlara devam etmişti. Kafasını bulandıran hiçbir şey olmamasını ve sadece öldürmeyi düşünmesini isteyen Ares, Kratos’u kandırarak kendi karısı ve çocuğunu öldürmesini sağlamıştı. İşte bu nokta, Kratos’un hikayesinin dönüm noktasını oluşturuyor. Ailesini kendi elleriyle katleden Kratos, bunun vicdan azabını üzerinden hiçbir zaman atamıyor ve Ares’ten intikam yemini ediyor. Tabii bu intikam yolculuğu çok kısa sürmüyor ve her gece gözlerini kapattığında, ailesinin ölüm anını kabus olarak görüyor. Bu kabuslara daha fazla dayanamayan Kratos, yine tanrıların yardımını istiyor ve kabuslardan kurtulmanın karşılığında onlara hizmet sözü veriyor. Yıllar boyunca hizmet etmesinin ardından hala kabuslarından kurtulamadığında ise, son çareyi kendi canına kıymakta buluyor. Bundan sonrası tanrıların onun ölümüne izin vermemesi, kendisini yeni Savaş Tanrısı olarak bulması, diğer tanrıların tekrar ve tekrar onu kandırmaları, Zeus’un babası çıkması ve Kratos’un istisnasız tüm tanrılardan intikam alma yemini etmesiyle devam ediyor. YENİ BİR BAŞLANGIÇ Tüm isim eklerinden arınmış bir şekilde, yeniden “God of War” olarak hayatında yeni bir sayfa açan Kratos, tüm geçmişini arkasında bırakarak kuzeye yerleşiyor. Anlaşılan o ki, bu evrende mitolojiler ortak bir şekilde kendine yer buluyor. Atina taraflarında Zeus’un hükmü sürerken, kuzeye geçtiğinizde ise bir anda Odin’in çöplüğünde buluyorsunuz kendinizi kısacası. Kuzeyde hayatına sıfırdan başlamaya çalışan Kratos, bir şeyleri unutabilmek için devam etmesi gerektiğine karar veriyor belli ki ve tekrardan evleniyor ve bir çocuğun daha babası oluyor. Ancak lanet kader bu ya, bu eşini de çok kısa süre içinde kaybediyor ve oyun da tam bu noktada, karısının cenazesi sırasında başlıyor. Görebileceğiniz gibi, hikayenin iki aşamasında da Kratos’u tetikleyen bir eş kaybı durumu söz konusu. Ancak ilk hikayede yaşananlar çok daha çetrefilli ve girift bir yapıda iken, burada motivasyonun tonu ciddi ölçüde yumuşatılmış durumda. Bir tarafta tüm tanrılardan intikam alma arzusuyla yanıp tutuşan bir adam varken, burada ise eşinin küllerini diyarın en yüksek noktasına ulaştırmaya çalışan bir adamın öyküsü var. İntikam yok, hırs yok, sinir yok… Hal böyle olunca da, söz konusu yolculuğa eskisi kadar yüksek bir adrenalin seviyesiyle başlamamız mümkün olmuyor ne yazık ki. Tabii bu tercih bilinçsizce yapılmış demek saçma olur. Çünkü yapımcı ekibin, bu oyunla birlikte serinin hemen her unsurunu değiştirmeye karar verdiğini çok net bir şekilde anlayabiliyorsunuz. İşin hikaye tarafında da, sabit hedeflerle izlenen bir yolu takip etmektense, yolculuğun katman katman yeni hikayelerle kendisini ortaya çıkarması istenmiş. Bizim açımızdan oyunun senaryosu, başlangıç ve bitiş noktaları itibarıyla vasat olmakla birlikte, aradaki yolculuk açısından muazzam bir hissiyat barındırıyor. Hani bazı diziler vardır; çok yavaş açılırlar ve siz başladığınızda bırakmak istersiniz. Ancak tüm arkadaşlarınız; “Dördüncü bölümden sonra inanılmaz açılıyor, birazcık sabret!” diyerek sizi vazgeçirmeye çalışır. God of War da başlangıç itibarıyla aynı şekilde çok durağan bir yol izliyor ancak kendinizi bırakıp, birazcık zaman tanırsanız bu dünyanın her noktasına attığınız adımlardan ayrı ayrı zevk duymaya başlıyorsunuz. Çünkü hemen hemen giriş ve sonuç kısımları hariç, oyunda yaptığınız hiçbir şey ölen karınızın küllerini bir dağa götürme amacıyla hayat bulmuyor. Evet, bu yolculuğa çıkma sebebiniz bu ancak yolda ilerledikçe, Kratos’un asıl amacı oğlu Atreus’u hayatın sayısız sıkıntısına karşı hazırlıklı hale getirebilmek oluyor. ATREUS İLE NORSE DERSLERİ Eminiz pek çok kişi için, tüm oyunu yanımızda bir çocuk ile birlikte oynama fikri endişe vericidir. Özellikle sürekli konuşarak odağımızı saptıracak mı, garip garip dramalara girerek yersiz bir baba-oğul hikayesi anlatmaya kasılacak mı gibi sorular akıllara geliyordur ister istemez. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Kratos ve Atreus’un ilişkisi oyunda mükemmel bir şekilde işlenmiş. Hem yolculuk boyunca baba-oğul olarak temiz ve sıkıntısız bir şekilde gelişen ilişkileri yansıtılmış, hem de bu dinamik oynanış mekaniklerine kusursuz yedirilmiş. Bir kere Atreus bol bol konuşuyor evet, ancak hiçbir zaman bu konuşmalar sizi oyundan koparmıyor. Zaten Kratos yapı olarak uzun diyaloglara uygun bir karakter olmadığından, Atreus’un çocuksu merak barındıran soruları ekseriyetle tek kelimelik cevaplarla duvara çarpıp geri dönüyor. Bunun ötesinde ise, içinde bulunduğumuz dünyayı anlama ve oyuncuya aktarma görevi de Atreus’a düşüyor. Kratos bu bölgenin insanı olmadığı için, etrafta bulunan antik yazıtların hiçbirini okuyamıyor haliyle ve nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğunu anlayabilmek için sürekli Atreus’un bilgisine başvuruyor. Böylece Atreus, ekibimize sonradan dahil olan Mimir ile birlikte oyun içinde İskandinav mitolojisini oyuncuya aktaran unsur haline geliyor. KAYIK MUHABBETLERİ Yapımcı ekibi övmelere doyamadığımız konulardan bir diğeri de, karakterler arası iletişimi nasıl temiz bir çözümle oyuna yedirmeleri hakkında oldu. Hem Atreus hem de Mimir, oyun boyunca mitolojiye ait pek çok hikaye anlatıyor Kratos’a ancak takdir edersiniz ki bu hikayeleri aksiyonun ortasında anlatsalar abesle iştigal olurdu. Yapımcılar bu sorunu şöyle aşmışlar; oyunun büyük bölümünü bir göl oluşturuyor. Gezilebilecek ve keşfedilebilecek bölgelerin tamamı, hatta bu mitolojide kendisine yer bulan diğer diyarlara ulaşım noktaları ve hemen her şey hep bu göl etrafına yerleştirilmiş durumda. Dolayısıyla, oyunda bol bol kayıkla ulaşım gerçekleştiriyorsunuz. İşte yapımcı ekip, söz konusu hikayelerin ve iletişimlerin tamamını bu kayık gezilerine yerleştirmiş. Ne zaman kayığa binseniz karakterler bir şeyler konuşmaya başlıyor ve ne zaman karaya ayak bassanız, isterlerse hikayenin en heyecanlı yerinde olsunlar yine de durup; “Sonra devam ederiz” diyerek susuyor. İşte bu basit yöntem sayesinde, hem kayık yolculukları sıkıcı olmaktan kurtulmuş, hem de gereksiz iletişimle oyun zevkiniz baltalanmamış. Bu konuda yapımcı ekibi ne kadar alkışlasak azdır. SÖZ SIRASI BALTANIN Biraz da oyunun aksiyon mekanizması ve dövüş sisteminden bahsedelim. Eğer Kratos’un yeni silahı Leviathan Baltası hakkında ön yargılara sahipseniz hemen durun ve o ön yargılarınızı sakince yere bırakın. Tıpkı Thor’un Mjölnir’i gibi fırlatıp, istediğimiz zaman elimize geri çağırabildiğimiz bu balta ile oynamak inanılmaz zevkli olmuş. Üstelik kullanım çeşitliliği sayesinde dövüşler de yağ gibi akıyor. Yaratıkların kafasına iki tane salladıktan sonra uzaktan gelen bir diğerine fırlatıp olduğu yerde dondurmak ve bir üçüncüye yumruklarınızla girişip, daha hareket bitmemişken baltanızı çağırıp havada dördüncüye bitirici vuruşu yapmak düşündüğünüzden çok daha kolay ve akıcı olmuş. Üstelik bu kombinasyonların arasına sıkıştırabileceğiniz silah büyüleri de cabası. Dahası, Atreus da ok ve yayıyla savaşlara dahil oluyor ve onu da siz kontrol ediyorsunuz. Tek bir tuşla hedef aldığınız düşmana ok fırlatan Atreus, o yaratığın sersemlemesine neden oluyor ve vuruşlarınıza açık hale getiriyor. Kısacası; seri içinde bugüne kadar icra edilmiş en akıcı ve kusursuz dövüş mekaniklerini bu oyunda bulacağınızı rahatlıkla söyleyebiliriz. USTA İŞİ YÖNETMENLİK Yapımcı ekibi alkışlamak istediğimiz bir diğer konu ise, hikayenin sinematik aktarımı üzerine olacak. Bugüne kadar aktarım noktasında sinema seviyesine yaklaşan çok yapım gördük ancak bu denli aksiyonu ve içeriği bol bir oyunda, bu derece kaliteli bir şekilde icra edilebildiğini hiç görmemiştik. Şöyle çılgın bir şey söyleyelim; God of War başlangıç saniyesinden bitiş anına kadar tek çekim olarak oyuncuya aktarılıyor. Bunun nasıl muazzam bir işçilik olduğunun altını daha iyi çizmek lazım. Hani bazı filmlerde kamera hiç kesilmeden, tek çekim sekanslar görürüz. Bunlar çoğunlukla 1-2 dakika süren sekanslardan oluşurlar. Burada ise, bizim deneyimimizle yaklaşık 50+ saat süren bir görüntünün tek çekim olmasından bahsediyoruz. Oyundan sinematiğe ve tekrar oyuna dönüş öylesine pürüzsüz gerçekleşiyor ki, kendinizi çoğu zaman bunu nasıl yapmış olabileceklerini sorgularken buluyorsunuz. Bunun yanında oyunda bir de çok üst seviyede bir yönetmenlik başarısı söz konusu. Kameranın dönüşleri, yakınlaşıp uzaklaşmaları, karakterlerin duygularını yansıtma şekilleri vesaire benim diyen sinema yönetmenlerine taş çıkarır nitelikte. God of War; oyun olmaktan hiçbir şekilde taviz vermeksizin, sinema filmi etkisi yaşatmayı en iyi başarabilen oyun olmuş. DÖVÜŞÜ BIRAK, GEZMEYE BAK! Bu oyunu serinin önceki yapımlarından ayıran en belirgin özelliği ise, artık başından sonuna kadar tek bir koridoru takip etmiyor oluşu hiç kuşkusuz. God of War, yarı açık dünya diyebileceğimiz bir yapıya sahip. Bu da harita üzerinde, senaryodan bağımsız gezebileceğimiz, keşfedebileceğimiz ve yan görevler elde edebileceğimiz pek çok alanının bulunduğu anlamına geliyor. Öyle ki; oyunun senaryosu 25-30 saat civarında biterken, her yeri gezmek isterseniz oyun sürenizi 50-60 saat aralığına kadar çekebiliyorsunuz. Üstelik bu bölgeler de hiç öyle üstün körü tasarlanmamış. Yolculuğunuzda çok işinize yarayacak eşyaları, büyüleri, geliştirmeleri hep bu bölgelerde buluyorsunuz ve pek çok mücadele/bulmaca da yine bu alanlarda kendisini gösteriyor. Eğer keşfe vakit ayırırsanız, normalde savaşamayacağınız zorlukta düşmanlarla savaşabilir, senaryo boyunca hiç karşınıza çıkmayan yeni yaratık tipleriyle karşılaşabilir ve hatta senaryoda yer almayan diyarlara yolculuk edebilirsiniz. Bir de ufak tavsiye; oyunun belirli noktasına kadar açamayacağınız bazı saklı odalar bulacaksınız yolculuğunuz sırasında. Gerekli eşyayı bulduktan sonra mutlaka geri dönün ve tüm bu odaları açın. Oyunun tartışmasız en iyi dövüşleri sizleri buralarda bekliyor olacak… BEKLENMEDİK KUSURLAR Bize göre içeriksel anlamda oyunun en büyük başarısızlığı boss ve mini-boss dövüşleri olmuş. Ne yazık ki serinin önceki oyunlarına kıyasla bu dövüşler oldukça basit, tekdüze ve etkileyici olmaktan uzak tasarlanmış. Oyunu bitirdikten sonra herhangi bir boss dövüşünü hatırlayacağınızı düşünmüyoruz (Bir önceki paragrafta bahsettiğimiz saklı odalarda bekleyen güzellikler hariç). Seneler içinde imzasını epik tanrı savaşları başlığı altına atmış bir serinin burada sendelediğini görmek bizim için hem şaşırtıcı, hem de üzücü oldu. Kabaca karşılaştırma yapmak gerekirse; bu oyunda Cronos, Poseidon veya Hades dövüşlerinin değil seviyesinde, uzaktan el sallayabilecek kapasitede olan bir boss dövüşüyle karşılaşmayacaksınız. Bir diğer hayal kırıklığımız da devasa yapıları içeren ilginç bulmacalarla karşılaşmamak oldu. Maalesef burada öylesi yaratıcı ve zorlayıcı bir bulmaca çıkmadı karşımıza. Genel anlamda küçük ölçekli, belirli sürede belirli hedefleri vurmaya yönelik bulmacalarla uğraşıyorsunuz daha ziyade. Açık konuşmak gerekirse bu iki eksik, God of War gibi bir oyunun ruhuna ciddi anlamda zarar veriyor ve kırdığımız puanın açıklamasını oluşturuyor. Ancak işte yolculuğun kendisi o kadar güzel ki, bunlar bile yapımın destansı olmasına pek gölge düşüremiyorlar… BUNDAN İYİSİ ZOR Kısacası; birkaç eksiği ve kusuru olmakla birlikte karşımızda mükemmel bir oyun duruyor. Keşfetmeye açık dünyası, sanatsal hikaye aktarımı ve dört dörtlük dövüş mekanikleriyle bu yeni God of War’u eminiz çok seveceksiniz. Hatta serinin önceki oyunlarını beğenmeyenler dahi, evrilmiş yapısıyla birlikte bu oyundan çok keyif alacaklardır diye düşünüyoruz. Eğer 2018’de tek bir oyun oynama imkanınız olacaksa, o oyun God of War olsun diyebiliriz rahatlıkla… DETAYLAR Kratos’un yeni baltası, bugüne kadar bir aksiyon oyununda kullandığımız en keyifli silahlardan biri olmuş. Şimşek yerine buz etkili olması da Mjölnir’i geride bırakıyor bizce. God of War’un yarı açık dünyası içinde gerçekleştireceğiniz keşiflerinizi bu kayık aracılığı ile icra ediyorsunuz. Kratos ve Atreus’un kayık sohbetleri pek keyifli olmuş. Oyun, bulmacalar açısından serinin önceki yapımları kadar zengin değil ne yazık ki. Büyük oranda, doğru hedefleri vurarak sandık açmaya çalıştığınız bulmacalarla karşılaşıyorsunuz. Kratos bu bölgenin diline hakim olmadığı için, engelleri aşabilmek adına Atreus’un bilgisine ihtiyaç duyuyor. Zaten çocuğumuz maşallah; küçücük boyu var, türlü türlü huyu var… PUANLAMA