God of War incelemesi

08 Mayıs 2018 22:00

PlayStatIon ve Xbox REKABETİNDE ibrenin güçlü bir şekilde Sony tarafına kaymasında en etkin aktörlerden biri olan Kratos, yepyeni bir mitoloji içinde ve yepyeni bir macera ile tekrardan karşımızda. Söz konusu adam temelde aynı kişi olsa da, çevresindeki hiçbir şey hatırladıklarımıza benzemiyor.

God of War, 2005 yılında hayatımıza girdiği andan itibaren milyonlarca oyuncu tarafından büyük bir beğeniyle karşılandı. Onu ilginç kılan özelliklerinden biri de, çok farklı sebeplerle sevilebiliyor olması sanıyoruz. Kimisi dur durak bilmeyen aksiyonu, kimisi heyecandan yerinde duramaz hale getiren atmosferi, kimisi ise yalnızca mitolojiyi muazzam bir şekilde işliyor olması nedeniyle sevdi bu seriyi. Örneğin bizler, her ne kadar aksiyonundan büyük keyif alsak da asıl olarak devasa yapıları da bünyesine katan destansı bulmacaları ve mitoloji sever damarımıza en doğru noktalardan basabilmesi nedeniyle çok sevdik onu. 6 oyunla birlikte Yunan mitolojisinin suyunu çıkaran ve öldürmedik tanrı bırakmayan Kratos’un yeni yolculuğu için farklı sulara yelken açması gerekiyordu artık. Bunun için de, sevenleri kusura bakmasın ancak Yunan mitolojisinden çok daha derin ve ilgi çekici olan İskandinav mitolojisinden daha iyi bir tercih olamazdı elbette…

Yeni God of War için akılları karıştıran bazı noktalar var doğal olarak. Bunların başında da, nasıl olup da aynı karakterin mitolojiler arasında transfer gerçekleştirebildiği geliyor. Kratos’un İskandinav mitolojisinde yaptıklarına ve yeni macerasında yaşananlara geçmeden önce, daha önce başından neler geçtiğini biraz hatırlamamız gerekiyor bu nedenle. Bu yazıda önceki oyunlardan spoiler bulunacağını belirtelim. Pek çok detayı atlayarak olayın özüne odaklanmak gerekirse; hatırlayacağınız üzere Kratos, Sparta ordusunun en genç komutanı olmuş ve güç arzusuyla önüne geleni yok etmeye başlamıştı. Bu savaşlardan birinde karşılaştığı barbar birliğine ise yenik düşmüş ve tam ölecekken Savaş Tanrısı Ares’ten yardım istemişti. Bu çağrı karşılığında Ares, Kratos’a eşsiz güçteki Blades of Chaos zincirli kılıçlarını bahşetmiş ve ölümden kurtulmasını sağlamıştı. Bu iyilik karşısında tüm benliğini Ares’e adayan Kratos, onun adına gözü dönmüş bir şekilde katliamlara devam etmişti. Kafasını bulandıran hiçbir şey olmamasını ve sadece öldürmeyi düşünmesini isteyen Ares, Kratos’u kandırarak kendi karısı ve çocuğunu öldürmesini sağlamıştı. İşte bu nokta, Kratos’un hikayesinin dönüm noktasını oluşturuyor. Ailesini kendi elleriyle katleden Kratos, bunun vicdan azabını üzerinden hiçbir zaman atamıyor ve Ares’ten intikam yemini ediyor. Tabii bu intikam yolculuğu çok kısa sürmüyor ve her gece gözlerini kapattığında, ailesinin ölüm anını kabus olarak görüyor. Bu kabuslara daha fazla dayanamayan Kratos, yine tanrıların yardımını istiyor ve kabuslardan kurtulmanın karşılığında onlara hizmet sözü veriyor. Yıllar boyunca hizmet etmesinin ardından hala kabuslarından kurtulamadığında ise, son çareyi kendi canına kıymakta buluyor. Bundan sonrası tanrıların onun ölümüne izin vermemesi, kendisini yeni Savaş Tanrısı olarak bulması, diğer tanrıların tekrar ve tekrar onu kandırmaları, Zeus’un babası çıkması ve Kratos’un istisnasız tüm tanrılardan intikam alma yemini etmesiyle devam ediyor.

Sayfa: 1 2 3 4 5 6 7 8

Paylaş