Bastion, Transistor ve Pyre’ın yapımcısı, çok sevdiğimiz Supergiant Games yepyeni bir oyunla bizlerle. Önemle altını çizmek isteriz ki oyun şu an erken erişim noktasında ve tamamen bitmiş değil. Bu nedenle incelememizi bu gerçeğin ışığında gerçekleştireceğiz. Supergiant Games yıllar içinde çok önemli işler ortaya koydu. 2011'de piyasaya çıkardıkları Bastion o kadar iyi bir oyundu ki (bizim için hala en iyi oyunları), yalnızca iki yıllık bir firma olmalarına rağmen herkesin radarına girmelerine sebep oldu. İzometrik hack-and-slash RPG türünde başlayan yolculukları, aynı türde olan Transistor ile devam etti. Tarzları aynı olsa da, firmanın farklı duygulara dokunmayı amaçladığı anlaşılabiliyordu. Sonra aniden Pyre isimli bir oyun çıkardılar. Önceki işleriyle hiçbir alakası olmayan Pyre; yarı RPG, yarı görsel roman olan ilginç bir spor oyunuydu. Ancak görsel tarz ve lezzetleri burada da etkisini belli ediyordu. Şimdi ise karşımıza Hades ile çıkıyorlar. Tekrardan izometrik kamera açısına geçen ekip, bu kez Bastion, Transistor ve Pyre’dan öğrendikleri her şeyi harmanlayarak yeni bir yol çizmeyi amaçlıyor. Tarz ve lezzet olarak Bastion ve Transistor’a yakın, anlatı olarak Pyre’ın güçlü yönlerini almış bir Rogue-lite oyun Hades. TANIMLAMASI KENDİSİNDEN ZOR Buradaki “Rogue-lite” ifadesi önemli ve hazır yeri gelmişken oyunu da daha iyi anlayabilmek adına biraz açıklamak gerekli sanki. Pek çok kişi “Roguelike” ile “Rogue-lite” tanımlarını karıştırıyor. Aslında bu tanımların hepsi 1980 yılında piyasaya çıkan Rogue isimli oyundan şekilleniyor. “Roguelike”; söz konusu Rogue isimli oyunun mekaniklerinin hemen hemen tamamına sahip olan oyunlara atfediliyor. Pek çok alt başlığı olsa da Roguelike oyunları 3 ana başlık altında ele alabiliriz; kalıcı ölüm, rastgele bölümler ve tur bazlı savaşlar. Özellikle geçmişte bu tarz oyunlar daha sık karşımıza çıkıyordu ancak artık çok fazla Roguelike oyun görmüyoruz. Bunun nedeni de günümüz oyuncuları için özellikle tur bazlı savaşların ve ölünce istisnasız her şeyi kaybetmenin çok da cazip olmaması. Bu türü rafine etmek ve günümüze uygun hale getirmek gerekiyordu ki bu da bizi “Rogue-lite” başlığına getiriyor. Rogue-lite bir oyunda da haritalar rastgele oluşturulur ve öldüğünüzde en başa gidersiniz ancak daha az cezalandırılırsınız. Edindiğiniz istisnasız her kazanımı kaybetmek yerine, büyük zorluklarla elde ettiğiniz bazı karakter gelişimleri sizinle kalır. Böylelikle sürekli olarak ölmenize ve başarısız olmanıza rağmen oyunda ilerlediğinizi hissedersiniz. Son dönemin en iyi Rogue-lite örneklerinden biri olarak Dead Cells’i gösterebiliriz. Bu örneği özellikle veriyoruz çünkü Hades, Dead Cells’e fazlasıyla benziyor ve bunun pek çok oyuncuya sevinç çığlıkları attıracağına eminiz. Hades; izometrik kamera açısına sahip, her tur bölümleri baştan rastgele oluşan, öldüğünüzde en başa döndüğünüz ancak her ölümde yeni kazanımlar edindiğiniz bir hack-and-slash oyunu. Zor oldu ama tanımlamayı başardık sanıyoruz ki. OLİMPOS YOLLARI TAŞTAN Oyunun yapısını anladığımıza göre, şimdi de bunu ne kadar başarıyla icra ettiğini irdeleyelim. İsminden anlaşılabileceği üzere oyun Yunan Mitolojisini ve özellikle de yeraltı tanrısı Hades’i ele alıyor. Lakin oyunda Hades’i değil, oğlu Zagreus’u kontrol ediyoruz. Zagreus, yeraltından ve ölülerden bıkmış bir genç ve tek istediği, Olimpos Dağı’na çıkarak diğer tanrılarla birlikte yaşamak. Ancak şöyle küçük bir detay var ki; Hades oğlunun ayrılmasını istemiyor ve Tartarus’tan bugüne kadar kaçabilen kimse olmadı (Kratos dışında). Oyunda Hades ve Zagreus’un ilişkisi mükemmel resmedilmiş gerçekten de. Sürekli öldüğümüz sert ve acımasız bir oyun olmasına rağmen, çizimler ve diyaloglar sayesinde oldukça sempatik bir havası var oyunun. Hades her öldüğünde oğluna boşuna uğraştığını, Tartarus’un acımasız bir labirent olduğunu belirtiyor ama denemeye devam etmesi yönünde teşvik etmekten de geri kalmıyor. Bu da bizi söz konusu Rogue-lite yapıya getiriyor. Haritaları ve düşmanları rastgele değişen Tartarus ve öldükçe tekrar denemekte ısrarlı bir Zagreus. ÖLÜMDEN KAÇMANIN ANLAMI YOK Henüz erken erişim aşamasında olmasına rağmen oyun bu yapıyı kusursuza yakın icra ediyor. Hatırlatalım; henüz Hades’in her bölümü, her düşmanı, her silahı ve her karakteri tamamlanmış değil. Yani bayağı yarım bir oyun oynuyoruz aslında ve buna rağmen, piyasadaki bitmiş oyunların büyük çoğunluğundan çok daha iyi bir noktada. Hep aynı şekilde başlıyoruz maceramıza; kan havuzunda uyanıyoruz, babamızla ve diğer karakterlerle biraz sohbet ediyoruz, odamıza geçip hazırlık yapıyoruz, silahımızı seçiyoruz ve kendimizi Tartarus’un acımasız kollarına bırakıyoruz. Ölmekten kaçmanızın veya çekinmenizin bir anlamı yok, çünkü bu oyunda ölmeniz gerekiyor. Her turda tamamen kaybettiğiniz ve üzerinizde tuttuğunuz kazanımlarınız var. Örneğin kullanmayı seçtiğiniz silahınızı geliştiren tüm edinimlerinizi tur sonunda kaybediyorsunuz. Ancak topladığınız anahtar ve karakter gelişim ögelerini tutuyorsunuz. Biriktirdiğiniz anahtarlarla her tur başında yeni bir silah açabilirken, topladıklarınızla da karakteriniz için kalıcı geliştirmeler satın alabiliyorsunuz. Böylece sürekli ölseniz bile, her bir yeni tura daha güçlü başladığınızı ve bu kez daha ileri gidebileceğinizi hissediyorsunuz. Tabii şöyle bir sıkıntı var ki, siz güçlendikçe haritada karşınıza çıkan düşmanlar da güçleniyor ne yazık ki. TANRILARDAN GELEN BİR ARMAĞAN Pyre’ın hikaye anlatım tarzı oyuna çok iyi bir şekilde entegre edilmiş. Yolcuğunuz boyunca pek çok Yunan tanrısı ile karşılaşıyorsunuz. Kimisi yeraltında size bilgileri ve tecrübeleriyle yardımcı olurken, Olimpos’un tepesindekiler ise güçleriyle destek oluyor. Haritalarda gezinirken ansızın karşınıza Zeus’tan, Afrodit’ten veya Artemis’ten hediyeler çıkabiliyor. Bu hediyeler saldırı kataloğunuza eklenen geliştirmeler aslında. Zeus saldırılarınızı zincirleyen yıldırımlar verebilirken, Afrodit ise bir an önce Olimpos’a ulaşıp onunla ilgilenebilmeniz adına silahınıza aşk dokunuşları yapıyor. Tüm bu kazanımlar o tura özel oluyor ve her tur yeni tanrı hediyelerle karşılaşabiliyorsunuz. Tanrıların çizimleri, seslendirmeleri ve Zagreusla olan diyalogları harika resmedilmiş. Eğlence ve ciddiyet dengesini son derece iyi oturtmuşlar. Zorluk dengesine gelince ise, eh, orası tamamen oyuncuya kalmış bir durum. Yer yer gerçekten inanılmaz bir zorluğa ulaşabiliyor Hades ve o kadar ilerlemişken en başa dönmek saç baş yoldurabiliyor. Ancak Rogue-lite böyle bir şey ve eminiz ki seveni tam da bu acımasızlığı yüzünden sevecek zaten oyunu. BİTMEMİŞ HALİ BUYSA Eğer Dead Cells’i ve Bastion’ı sevdiyseniz muhtemelen Hades’e aşık olursunuz. Ancak özellikle Dead Cells sizin damak tadınıza hitap etmediyse, Hades’ten de uzak durmanızda fayda var. Tam sürüme ulaştığında oyun nasıl bir seviyeye gelecek tahmin dahi edemiyoruz. Henüz bitmediği ve tam olarak her şeyi göremediğimiz için elimiz gitse de tam puan veremiyoruz. Ancak mevcut kaliteyi korumaları dahi Hades’i son yılların en iyi işlerinden biri olarak lanse etmemiz için yeterli olacaktır. Üstelik de 69 lira gibi bir fiyat etiketine sahip olduğunu da hatırlatalım. DETAYLAR Oyunun harita çizimleri gerçekten harika. Bu denli hızlı bir oyunda, özellikle de onca düşmanla uğraşırken zor ama elinizden geldiğince arka plan tasarımlarını incelemeye çalışın. Pyre’ın görsel roman tadındaki hikaye aktarımı burada da kendisini gösteriyor. Diyaloglar oldukça keyifli. Ama bizi asıl etkileyen Yunan tanrılarının yenilikçi çizim tarzı oldu. Oyun boyunca kullanabileceğiniz pek çok farklı silah ve yetenek bulunuyor. Bu silahları açmak ve tanrıların hediyelerini alabilmek için ise yapmanız gereken şey basit; ölmek! Eğer şanslıysanız o oyun turunuzda faydalı bir (veya daha fazla) tanrının armağanı ile ödüllendirilirsiniz. Bazı hediyeler inanılmaz güçlü ve bu da başarı anlamına geliyor. PUANLAMA