Hafta sonu ne izlesek: The Night Manager

21 Nisan 2017 20:30

Hafta sonu ne izlesek yazı dizimiz yakın dönemde ekrana gelip son bulan bir diziyle, The Night Manager ile devam ediyor.

Sadece altı bölümden oluşan ve dolayısıyla bir hafta sonunuzu ayırarak bitirebileceğiniz bu dizi büyük beğeni toplayan hikayesinin yanı sıra oyuncu kadrosuyla da dikkatleri üzerine çekiyor.

Her zaman olduğu gibi önce The Night Manager’a dair teknik bilgilerden bahsetmek istiyorum. Bu etkileyici hikaye John le Carré‘nin aynı isimli romanına dayanıyor. Başrollerde ise Tom Hiddleston, Hugh Laurie ve Olivia Colman‘ı görüyoruz. Onlara Elizabeth Debicki, Tom Hollander, Tobias Menzies, Alistair Petrie, Douglas Hodge, Antonio de la Torre gibi isimler eşlik ediyor.

Kahramanımız Jonathan Pine

The Night Manager birçok enteresan karakteri izleyicilerle buluştursa da hikaye tek bir kişinin etrafında şekilleniyor: Eski bir İngiliz askeri olan Jonathan Pine. Tom Hiddleston’ın hayat verdiği bu karakter askerlik günlerinin ardından otellerde gece müdürlüğü yapmaya başlıyor. Hikayenin başlangıcında ise Arap Baharı’nın ortasında Mısır’daki Nefertiti Hotel’de çalışıyor. Burada tanıştığı Sophie Alekan, Kahire’deki güçlü adamlardan birinin metresi olarak yaşıyor ve bir süreliğinde bu otelde kalıyor. Bir gün Sophie silah kaçakçılığını ortaya koyan belgelerin fotokopisini çekmek istiyor. Jonathan bu belgelerin bir kopyasını İngiltere’ye yollamasıyla kendini farklı bir dünyanın içinde buluyor. Çünkü ele geçirilen belgeler bir türlü silah kaçakçılığı yaptığı kanıtlanamayan Richard Roper‘ın planlarının bir kısmını içeriyor.

Jonathan istemese yeraltı dünyasına bir kez girmiş bulunuyor. Mısır’da gördükleri onda büyük bir intikam isteği uyandırıyor. İngiltere’den Angela Burr‘un kendisiyle irtibata geçmesiyle Richard Roper’ın yasa dışı organizasyon ağına sızmayı ve onun azılı bir suçlu olduğunu kanıtlamayı kabul ediyor.

Hikayenin Kötüsü: Richard Roper

Hugh Laurie’nin hayat verdiği Richard Roper dışarıdan bakıldığında sıradan bir milyarder gibi görünüyor. Çeşitli hayır işleri yapan, yatırımların peşinden koşan bu adam olabildiğince iyi bir imaj çizmeye çabalıyor. Ancak gelirinin büyük bir kısmını silah kaçakçılığı sayesinde elde ediyor. Eşinden boşanmış olan bu adamın Daniel isminde bir oğlu var. Son zamanlarda da Jed isminde genç bir kadınla ilişkisi dikkat çekiyor.

Richard Roper’ın kirli çamaşırlarını ortaya dökmek isteyen Jonathan önce sahte bir kimliğe bürünüyor ve çeşitli suçlara karışarak kendisine inandırıcı bir hikaye oluşturmaya çabalıyor. Ardından İspanya’da Richard Roper’ın oğlunun rehin alındığı bir senaryo oluşturuluyor. Jonathan bu hikayenin kahramanı olarak Roper’ın güvenini kazanıyor. Bu noktadan sonra The Night Manager’ın asıl hikayesi başlıyor.

The Night Manager’ın Farkı

Sadece altı bölümden oluşan The Night Manager hikayeyi gereksiz yere uzatmıyor. Zaman zaman hikayenin gerçekçiliğini sorguladığınız anlar olsa da, karakterlerin ayakları yere basıyor. Marvel filmleriyle büyük bir ün kazanan Tom Hiddleston biraz farklı bir rolle karşımıza çıkıyor. Hikayenin kahramanı olmasına rağmen doğruluğu sorgulanabilecek kararlar alıyor. Dolayısıyla karşımızda tamamen iyi bir adam olduğunu değil, gerçekçi bir karakter olduğunu düşünüyoruz.

Öte yandan Hugh Laurie bu sefer kötü adamlık görevini üstleniyor. Kurduğu suç ağıyla, çevresindekilere davranış biçimiyle, dünyaya verdiği zararla karşımızda tamamen kötü bir adam görmeyi bekliyor olabilirsiniz. Fakat Hugh Laurie bu karaktere de insansı bir yön katmayı başarıyor. Oğluyla olan ilişkisiyle boyut kazanan Richard Roper’ın oldukça insani bir kusuru var: Olayları kendi istediği gibi görmek. Bu da Jonathan’a avantaj sağlıyor.

Olivia Colman ise aslen erkek olarak kaleme alınan bir karaktere hayat veriyor. Genellikle hikayenin arka planında kalsa da, hamilelik sürecinde dahi başarılı performansından hiçbir şey kaybetmiyor. Angela Burr’ın Richard Roper’ı yakalama azmi hikayeye ivme katmayı başarıyor.

Kısaca özetlemek gerekirse The Night Manager gerçekten yaşadığımız dünyada geçiyormuş hissi veren, olayları mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde ele almaya çabalayan ve başarılı performanslarla renklenen bir dizi. Tüm bu artıların yanı sıra sadece altı bölümden ibaret olması da izleme süresini oldukça kısaltıyor. Tabii tüm bölümleri izledikten sonra “Keşke hemen bitmeseydi” hissine kapılmadan edemiyorsunuz. Dolayısıyla kesinlikle göz atmaya değer.

VİDEO


Paylaş