Bütün hayatını Killzone çerçevesinde kısıtlamış, FPS türünün kollarında huzur bulan bir firma olarak bildiğimiz Guerrilla Games’in Horizon gibi bir oyuna niyetlenmesi hepimiz için büyük şok olmuştu. Asıl şok, bu türün ağa babası dediğimiz firmaların dahi yapamadığını yapmış olmalarıyla karşımıza çıktı. Distopya dünyası çok alengirli bir dünya. İyi yaptın mı senden güzeli yok, 100 yıl geçse unutulmazsın. Lakin o iş öyle kolay değil. Muhtemel olumsuz gelecek tasvirlerinin hemen her türlüsü hakkında yazıldı, çizildi, şarkılar söylendi veya sahnelendi. Zamanında 1984’ler, Cesur Yeni Dünya’lar, Biz’ler bu işin ekmeğini o kadar güzel yedi ki, günümüzde ancak; “Bir avuç genç türlü tuzaklara sahip labirente düşer ve olaylar gelişir” minvalinde distopya öyküleri anlatılabiliyor. İşin politik tarafında öyküleştirilebilecek başka bir ihtimal kalmayınca, senaristler çareyi mantık sınırlarını esnetmekte vepost-apokaliptik öyküler yazmakta buldu. Virüsler yayıldı, zombiler bastı, uzaylılar yönetimleri ele geçirdi, zombiler daha çok bastı… Horizon: Zero Dawn da işte buna yakın bir gelecek tasviri barındırıyor ve sırtını Einstein’ın;“3. Dünya Savaşı’nın hangi silahlarla yapılacağını bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşı’nın taş ve sopalarla yapılacağını biliyorum” önermesine yaslıyor. FAZLA TEKNOLOJİNİN ZARARLARI Tarihler bugünden çok sonrası. Medeniyet yitip gitmiş, insanlık dünya üzerindeki kontrolünü çoktan kaybetmiş. Sanki o selfie çekenler, drone uçuranlar, check-in yapanlar hiç bunlar değilmiş gibi, yüzleri boyalı neandertaller gibi kabile hayatı yaşıyorlar. Tek dişi kalmış canavara boyun eğmiş olan insanoğlu, “humpa gumpa” efektleri ile danslar edip güneşe ve bilimum mantık dışı ögeye tapınırken, iki adım ötelerinde paçalarından teknoloji akan dinozor benzeri robotik yaratıklar fink atmakta. “Kardeşim, madem o kadar teknolojiksiniz, azcık da şunlara verin, sevaptır” diye geçiriyorsunuz aklınızdan ekran karşısında ama nafile. Belli ki bizimkiler teknolojide ilerlemiş, yapay zekalar havada uçuşmuş, sonunda da Ultron görevi devralmaya karar vermiş. En azından oyuna başladığınızda alacağınız hissiyat bu yönde, gerçekleri araştırıp bulmak ise sizin göreviniz. Zira oyunun her saniyesi ayrı bir gizem, ayrı bir merak unsuru. Oyunun tanıtım videolarını izleyip, “İnsanlık robotlara karşı” tadında bir içerikle karşılaşacağınızı düşünmüş olabilirsiniz. Büyük oranda bu doğru ancak Horizon’ın sundukları bu yüzeysel bakış açısının çok üzerinde. Bir kere o nasıl güzel bir açılış sekansı? Ana karakterimiz Aloy’un bizlere tanıtıldığı ilk anlar bir yandan eğitim görevi üstlenmekle birlikte, bir yandan da çevresindekilerle ilişkilerini ve içinde bulunduğu dünyayı da gözler önüne seriyor. Yetmiyor, arka planda anlatılmak istenen teknoloji-ilkellik çarpışmasının nasıl olup da bu hale geldiğini gösteren detaylar da sunuyor. Henüz daha bir çocukken kontrolünü devraldığımız Aloy’un büyüyüp serpilmesiyle birlikte de asıl cevapları aramak üzere yollara düşüyoruz. GİT GİT BİTMİYOR! Aloy kabileden uzaklaştırılmış, diğer insanlarla etkileşimi yasaklanmış bir genç. Bunun nedenini öğrenme arzusu da çok doğal bir sonuç. İlk birkaç saat o bayır senin, bu çimen benim koşturarak hem robot avlıyor, hem de kabileye kabul edilebilmek için katılacağımız teste hazırlanıyoruz. Harita geniş, koştur koştur bitmiyor. Gel zaman git zaman daha geniş çaplı cevapları bulma gerekliliği ortaya çıkıyor ve yerleşkenin kapıları açılıyor. Bakın o kapıdan çıkıp da, haritayı kontrol ettiğiniz ilk anı hiç unutamayacağınızın garantisini veriyoruz. “Gayet büyükmüş yahu” dediğiniz haritanın yalnızca kabilenize ait bir yerleşke olduğunu, dışarıdaki dünyanın orayı yirmiye katladığını gördüğünüzde şok dalgasıyla karışık küçük bir aydınlanma da yaşıyorsunuz. Bu aydınlanma beraberinde keşfedilebilecek tüm o gizemlere daha da büyük bir iştah beslemenize neden oluyor. Ve size bir şey söyleyelim mi; uzun zamandır bu kadar dolu, bu kadar iyi dizayn edilmiş, bu kadar farklı içeriklere sahip bir harita görmemiştik. Horizon: Zero Dawn ile ilgili pek çok şeyi övebiliriz lakin yaratılan dünya, her şart ve durumda ipi göğüsleyen unsur olarak dikkat çekecektir. Böylesi hayali bir kurguyu, bu kadar albenisi yüksek bir dünyada sunabildikleri için yapımcıları ne kadar kutlasak az. İÇERİK FIŞKIRIYOR ADETA Bir kere Horizon’ın dünyası inanılmaz güzel görünüyor. Bu denli büyük bir haritayı hiçbir yükleme süresi, fps düşüşü, kaplama problemleri ve benzeri sorunlar olmaksızın, böylesi harika grafiklerle sunabiliyor olmak büyük meziyet. Anlaşılan o ki Guerrilla Games ekibi konsolun mimarisini Sony’in kendisinden bile daha iyi çözmüş. Oyunun başlangıcından itibaren uzun bir süre ormanlık alanlarla haşır neşir oluyorsunuz. Ancak dedik ya, harita çok büyük. Sonrasında karşınıza karlı dağlar, susuz çöller, yaşaması imkansız habitatlar da çıkıyor. Ve işte bu farklılık, oyundan sıkılmadan keyifle yolunuza devam edebilmenizi sağlıyor. Bu çok önemli zira Horizon ortalama 40 saatlik bir oynanış süresi sunuyor ve kendini tekrara düşen bir yapı tüm bu süreci cehennem azabına dönüştürebilirdi. Haritada yapabilecekleriniz de bir o kadar çeşitli. Karakteristik özellikleri büyük farklılıklar gösteren robotik canlıları avlayabilir, insanlığın dünya üzerinde hala egemen ırk olduğu dönemden kalma yansımaların peşine düşebilir, her biri neredeyse Witcher kalitesinde emek ve altyapı barındıran yan görevlerle ilgilenebilir ve bir yandan da asıl göreviniz olan, “Ne oldu da bu robotlar ortada fink atar hale geldi?” sorusuna cevap arayabilirsiniz. Harita geniş, yapabilecekleriniz çok, keşfetme duygusu tavanda… Horizon bu tarz oyunları sevenleri nasıl ihya edebileceğini çok iyi analiz etmiş gerçekten. Horizon: Zero Dawn, pek çok iyi oyunun karması bir yapıya sahip. Bu karma yapı, tür anlamında da farklı konseptlerden içerik barındırmasına neden olmuş. Yetenek puanı biriktirme ve bu puanları arzu ettiğiniz oynanış türüne uygun yetenek ağacına yatırma sistematiği aşina olduğunuz konseptten pek farklı değil. Ha keza oyun dünyasına yayılmış sayısız eşyanın toplanması ve bu eşyaların temel crafting mantığıyla kullanılması da… Okunuzu, sağlık iksirinizi, modifikasyonlarınızı bu şekilde gerçekleştiriyorsunuz. Topladıklarınız yalnızca craft için kullanılmıyor. Bizimkiler her türlü konuda geriye dönüşü benimsediklerinden, alışverişlerde de takas sistemini kullanıyorlar. Bu noktada pazarlık imkanının eklenmemiş olmasına biraz üzülmedik de değil hani. Toplanabilir eşyalar arasında özellikle geçmişin izlerini yansıtan teknolojik ekipmanları mutlaka bulmaya çalışın. Doğa ananın en başta kendisine ait olanı tekrar ele geçirdiği yapıların hikayesini gösteren bu eşyalar, Aloy’un aydınlanma yolculuğuna pek bir yakışıyor. İşte biraz da bundan bahsediyoruz aslında. Eşya toplama, yan görev, mağara araştırma ve benzeri yapılar pek çok oyunda karşımıza çıkıyor ancak en küçük detayı bile büyük resimle ilişkilendirmeyi başarabilen örneklerle çok nadir denkleşiyoruz. HER KURUŞUN HAKKINI VEREN OYUN Horizon; sayfalarca anlatılmaya çalışılsa da, başına oturduğunuzda çok daha fazlasıyla karşılaşabileceğiniz tarzda oyunlardan biri. Biz de özellikle bazı kritik noktalardan bahsetmemeye özen gösterdik, bizzat deneyimlemeniz daha yerinde olacaktır. Daha önce de söylediğimiz gibi; Guerrilla Games’in CV’sinden kaynaklı olarak Horizon’a büyük bir şüpheyle yaklaşmıştık ancak karşılaştığımız sonuç bizler için çok büyük bir sürpriz oldu. Henüz yolun çok başındayız ancak yıl bittiğinde Horizon’ı yılın oyunu listelerinde mücadele ederken göreceğimizi tahmin etmek hiç de zor değil. DETAYLAR Bilgisayarınıza masaüstü duvar kağıdı mı lazım? O zaman açıyorsunuz Horizon’ı, çıkıyorsunuz yüksek bir noktaya, bakıyorsunuz ufka doğru ve yeni duvar kağıdınız hazır! Çevredeki robotik canlıları aynı zamanda kendi kontrolünüze de geçirebiliyorsunuz. Bu sayede hayvani büyüklükteki haritada gezinmek için binek ihtiyacınızı da karşılayabiliyorsunuz. Daha bir çocukken bulduğunuz Focus isimli cihazla bir anda Aloy’u Batman’e dönüştürebiliyorsunuz. Bu cihaz sayesinde dedektifçilik oynamak da mümkün oluyor. Assassin’s Creed oyunlarının sektöre kazandırdığı, “Yüksek bir yere çık ve harita aç” mantığı burada da var. Ama burada bu abilere tırmanıyoruz, o iş öyle kolay değil, farkımız tarzımız! PUANLAMA