İlk oyundan farklı olan bir başka şey de bölüm tasarımlarında kendisini gösteriyor. Artık çok daha geniş oyun alanlarına sahibiz. Girdiğimiz binaların iç tasarımları önceki oyuna göre büyütüldüğü gibi, açık alanda geçen çok daha büyük bölümler de yer alıyor oyunda. Açıkçası bu hem iyi hem de kötü bir durum. İyi çünkü düşman kalabalığı içinde daha geniş bir hareket alanına sahip olmak işinize yarıyor. Ancak diğer taraftan da göremediğiniz yerlerde daha fazla düşman olması anlamına geliyor.
Etrafınızdaki düşmanlara odaklanmış bir şekilde ilerlerken bir anda ekranda yer almayan birinin sıktığı kurşun ile ölmek emin olun hiç hoşunuza gitmiyor.
Haritayı inceleme şansınız olsa da, bu kadar hızlı ilerleyen bir oyunda hiçbir zaman durup da etrafa bakma fırsatını yakalayamıyorsunuz. Zaten zor olan bir oyunu daha da zorlaştıran bir özellik olmuş diyebiliriz. İşin komik tarafı ise, bir şekilde oyunu bitirebilirseniz “hard” zorluk seviyesinin açılıyor olması. Yapımcılar bizimle dalga geçiyor herhalde. Bu zorluk seviyesinde düşmanların sayısı artıyor ve otomatik nişan alma özelliği kullanılmaz hale geliyor. İşte bu kısmın mazoşistlere özel olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hotline Miami diyorsak müziklerden bahsetmeden yazıyı bitirmek haksızlık olur. İlk oyunun müzikleri muhtemelen son 10 yılın en başarılı işiydi. Hotline Miami 2, imkansızı başararak çok daha iyisiyle karşımıza çıkıyor. Hani büyük bir iddia olacak ama bize göre iki oyunun toplamı gelmiş geçmiş en iyi soundtrack albümüne sahip. Sadece albümü çıksa aynı parayı verip yine de satın alırdık. Bu fiyata böyle bir oyun bulmuşsunuz, kaçırıyorsanız inanın çok büyük ayıp ediyorsunuz bilesiniz…